Salih Tuna: Uğur Dündar yanlış duygulanıyor...

Uğur Dündar ile Pelin Batu'nun kameralar karşısında ağlamasını karşılaştıran Salih Tuna, "İkisini bir tumamam. Ama Uğur Dündar samimi ama sadece yanlış duygulanıyor" dedi...

Yeni Şafak gazetesi yazarı Salih Tuna, Halk TV canlı yayınında gözyaşı döken Uğur Dündar ile, sanatçılar adına "hayır" bildirisi okunduğu toplantıda ağlayan Pelin Batu'nun ağlamasının nedenlerini yazdı ve iki gözyaşını karşılaştırdı...

"İzmir'in kurtuluşunun anlatıldığı programı kapatırken hüngür hüngür ağlamamak için kendini zorlayan Uğur Dündar'ın, 'İşte bu kahramanların kurduğu Cumhuriyeti oyluyorlar…' lafını işitince şaşıp kaldığını" belirten Salih Tuna, Dündar'ın o konuda ağlaması için de "Pelin Batu olsaydı anlardım" dedi.

Ardından da Pelin Batu ile Uğur dündar'ın ağlamasını karşılaştırıp şöyle dedi: "Uğur Dündar ve arkadaşlarını elbette bu kafayla bir tutamayız. Bize ne kadar karşı olurlarsa olsunlar, hakkaniyetten sapamayız. 'Muhaliftirler' ama hiçbir zaman FETÖ'cü olmadılar ve hiçbir zaman Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan gibi PKK/ HDP için oy dilenmediler. Gözyaşlarında da bence samimiler. Sadece yanlış 'duygulanıyorlar'.”

İşte Salih Tuna'nın o yazısı:

UĞUR DÜNDAR'IN GÖZYAŞLARI VE PELİN BATU'NUN ŞOVU...

Programın sonuna denk geldim, başından itibaren izlemiş olsaydım belki ben de ağlardım.



Yine de duayen gazeteci Uğur Dündar'ı gözleri yaşlı görünce bir tuhaf oldum.

Nasıl desem, “Star gazetesinden AKP'li bir yazarın” ifadesiyle, “burukluk” yaşadım; adeta duygularım “biçildi.

Uğur Bey ve arkadaşları niye ağlıyor demeye kalmadı, CHP kanalındaki söz konusu program, İzmir Marşı'yla nihayete erdi.

Ne oldu diye sorunca, İzmir'in kurtuluşunu anlattılar, dedi küçük oğlum.

İyi güzel de, onca yıl aradan sonra bu duygu seli için ekstra bir neden olmalı değil mi?

Yoksa?

Müdür densizlik edip, “İzmir'in işgali kontrollü bir işgaldir” mi dedi?

Şayet öyleyse, ulan aferin, ulan helal olsun, ve hatta, sizin gözyaşlarınıza kurban, dedim.

Bu heyecanla mezkur programı internetten bulup ilgili kısmı izledim.

FETÖ evlerinde yetişen patronun sahibi olduğu Sözcü gazetesinin yazarlarından Yılmaz Özdil, İzmir'in kahraman kadınlarından Gazi Paşa Hazretlerine kadar İzmir'in kurtuluşuna dair “anekdotlar” anlatırken Uğur Dündar ve Müjdat Gezen'in gözleri yaşardı.

Haliyle benim de boğazım düğümlendi.

Lakin, programı kapatırken hüngür hüngür ağlamamak için kendini zorlayan Uğur Dündar'ın, “İşte bu kahramanların kurduğu Cumhuriyeti oyluyorlar…” lafını işitince şaştım kaldım!

Hey kurban olduğum Allah, Cumhuriyetimizi kim oyluyor, nerde oyluyor, ne zaman oyluyor?

Referandumun kastedildiği besbelli, de, 18 maddelik anayasa değişikliği içinde Cumhuriyetle uzaktan yakından alakalı tek bir madde var mı?

Yok!..

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Başbakan Yıldırım da kaç kez dile getirdiler; “Kemal Bey” dediler, “Türkiye'nin rejimi belli; Cumhuriyet. Bedel ödedik; İstiklal Harbi'ni kazandık ve rejimi değiştirip adını Cumhuriyet koyduk. Yani, o mesele 1923'te bitti…

Hadi Müdür anlamadı.

Zaten anlamak gibi bir meselesi de yok. Hiç olsaydı, “lokantaları kapatacaklar” şeklinde ipe sapa gelmez yalanlar söyler miydi?

Tek derdi var; kilitlendiği hedefe ulaşmak. Bu uğurda her şeyi mubah gördüğü de yalanlarından belli.

Referandumda “hayır” çıkması için Mustafa Kemal'e lagaluga etmenin işe yarayacağına inansa hiç düşünmeden Dersim'den başlamasa ben bir şey bilmiyorum. Aynı şekilde, Cumhuriyete de demediğini bırakmaz; CHP bu rejim yüzünden 1950'den beri iktidar olamıyor falan der.

Yani, işine gelsin, Mustafa Kemal'i de Cumhuriyet'i de dakkada “satar.”

Zira onda bu kabiliyet var. Hiçbir ilkesi yok çünkü. Zaten yalancının her şeyden evvel ilkesi olmaz.

Ayrıca, 15 Temmuz'a “kontrollü darbe” demekle o koltuğa kimler tarafından oturtulduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu.

O alçak FETÖ darbesini daha başka nasıl savunabilirdi ki? Başaramayan, zelil olan darbecilere, “ne güzel yaptınız” diyecek hali yoktu ya! Onu Fetullah Gülen bile söylemedi; “tiyatro” demekle yetindi.

Müdürün, 17-25 Aralık 2013'ten itibaren partisini FETÖ'nün siyasi ayağı haline getirdiğini de artık tartışamayız. Uluslararası toplum nezdinde Türkiye'yi “terörist ülke” olarak göstermek için kurgulanan MİT TIR'ları kumpasına varıncaya kadar FETÖ'nün ürettiği ne kadar psikolojik harp malzemesi varsa hepsini matine suare dolaşıma soktu.

Hadi Müdür'ün hikayesi belli; Pensilvanya'ya kırmızı hat da çeker, oradan mail de alır.

Uğur Dündar ve arkadaşlarına ne oluyor?

15 Temmuz'daki işgal girişimine “kontrollü darbe” demekle, “İzmir'in işgali kontrollü bir işgaldir” demek arasında ne fark var diyeceklerine, neden “İşte bu kahramanların kurduğu cumhuriyeti oyluyorlar…” gibi ifadelerle gözyaşları döküyorlar?

Pelin Batu olsaydı anlardım.

15 Temmuz'un hemen öncesinde bile FETÖ kanalında program yaptığı için nedamet getireceğine, yani, tanklarla ezilen, kurşunlanan şehitlerimizin manevi kişiliklerinden özür dileyeceğine, gözyaşları içinde FETÖ'nün kin ve nefretinin tercümanlığını yapıyor hâlâ. Bir de Mehmetçiğin savaşına “Saray savaşı” diyerek “bozgunculuk” yapanlarla aynı dalga boyunda, “çocuklarımız öldürülüyor” demesi yok mu? Kim öldürüyor kuzum çocuklarımızı?

Uğur Dündar ve arkadaşlarını elbette bu kafayla bir tutamayız.

Bize ne kadar karşı olurlarsa olsunlar, hakkaniyetten sapamayız.

Muhaliftirler” ama hiçbir zaman FETÖ'cü olmadılar ve hiçbir zaman Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan gibi PKK/ HDP için oy dilenmediler.

Gözyaşlarında da bence samimiler. Sadece yanlış “duygulanıyorlar.”

Erdoğan ve AK Parti alerjisi gözlerini mi kör etti? Yoksa Müdürünyalanlarının bazı bünyelerde bulaşıcı özelliği mi var?

Sizce hangisi?