Salih Tuna pişmiş aşa su kattı Ekrem Dumanlı'ya çaktı!

"Şayet 2015 seçimlerinden sonra Anayasa'yı değiştirip başkanlık sistemine geçemezsek, 17 Aralık ihaneti bitmiş değil sonuç almış demektir."

GAZETECİLER.COM - Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, kendisinin yıllardan beri "herkes gibi olmayı başaramadığını" yazdığı bugünkü köşesinde "Keşke ben de herkes gibi olsam, ne bileyim, kuzeye gidenle kuzeye, güneye gidenle güneye gitsem" dedi ve geçmişte yazdığı yazılardan örnekler vererek, Ekrem Dumanlı'ya, Zaman gazetesine ve Gülen Cemaatine yüklendi.

Tuna "Şimdi de 'sulandırmak' değil de, pişmiş aşa biraz su katmak istiyorum" dediği yazısının finalinde ise şunları yazdı: "Şayet 2015 seçimlerinden sonra Anayasa'yı değiştirip başkanlık sistemine geçemezsek, 17 Aralık ihaneti bitmiş değil sonuç almış demektir."

İşte Salih Tuna'nın yazısından çarpıcı bir bölüm:

"Evet, herkesin gittiği yoldan istesem de gidemiyorum. Üstelik hiç de yeni bir durum değil bu.

Herkes muhafazakarlıkta birbiriyle yarışırken, 'Ebu Cehil en büyük muhafazakardı. Mekke aristokrasisinin muhafazası için Resulü Ekrem'e savaş açtı...' dedim.

Bununla da kalmadım, muhafazakar ve hırsız kelimelerini yan yana zikretmenin teklif dahi edilemediği yıllarda yine bu köşecikte, 'Muhafazakar hırsız!' (17. 09. 2009) başlıklı bir yazı dercettim.

Cemil İpekçi bundan 5 yıl mukaddem 'muhafazakar eşcinselim' demiş, (gazetelerin manşetlerinde yer alan bu lakırdıya) hiçbir 'muhafazakar' tepi göstermemişti.

Muhafazakarlık bu kadar 'geniş' veya bu kadar 'kuşatıcı' mıydı yoksa çaktırmadan 'açılım' mı yapılıyordu?

Söz konusu yazımda, 'muhafazakarlığa ib(...)lik açılımı olur da, hırsızlık açılımı olmaz mı' diye lafa girmiş, acaba hırsızlığımızı yüzümüze vurur, işimizi açık eder, burnumuzdan tutup cümle aleme rezil eder mi diye endişelenen muhafazakar muhteremleri, yani, yeni sınıfın yeni dallamalarını bi ufaktan 'sevmiştim.' (17. 08. 2009, Yeni Şafak)

O vakitler 'Dumanlı ve The Camia'sı hırsızlardan bahsetmek şöyle dursun, bahsedenleri Ergenekon'a bağlayacak kadar hummalı bir faaliyetin içindeydiler.

O kadar ki, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni 29 Aralık 2008'de, 'Seçim stratejisi belli olmuştur gelin deşifre edelim' başlıklı yazısında, 'yolsuzluk' haberleriyle kamuoyu oluşturulmaya çalışılacağını, seçim döneminde 'yolsuzluk' haberleri çıkarmanın da düpedüz 'operasyon' olduğunu dile getirmişti.

Gerçekten de önlerine kim çıkarsa Ergenekon'a bağladıkları yıllardı.

Psikolojik harp tekniğinin şahikası mesabesinde bir de '1 Numara' heyulası çıkartmışlardı ki, olursa o kadar olurdu.

Herkes 'kim bu 1 Numara' diye soruyordu.

Ben de '1 Numaranın son numarası' (12. 02. 2009, Yeni Şafak) başlıklı yazımda, Tuncay Güney insanının 1 Numara'yı Marks'a, 2 Numarayı Engels'e benzetme metodundan mülhem, '3 Numara Oğuz Sarvan'a, 4 Numara Erman Toroğlu'na, 5 Numara da Ahmet Çakar'a benziyor' demiştim de, 'Ergenekon'u sulandırıyorsun' eleştirilerine muhatap olmuştum.

Keşke daha fazla sulandırabilseydim de olağan şüpheli 1 Numaraların üstünde başka 1 Numara olduğunu '17 Aralık ihanet kalkışmasından' evvel keşfedebilseydik!

Şimdi de 'sulandırmak' değil de, pişmiş aşa biraz su katmak istiyorum.

Şayet 2015 seçimlerinden sonra Anayasa'yı değiştirip başkanlık sistemine geçemezsek, 17 Aralık ihaneti bitmiş değil sonuç almış demektir.