Salih Tuna: Ne yapmalı
Sabah Gazetesi yazarı Salih Tuna, "Ne yapmalı?" başlıklı bir yazı kaleme aldı. İlgili köşe yazısını gazeteciler.com üzerinden okuyabilir ve dinleyebilirsiniz.
İşte Salih Tuna'nın yazısı:
İsrail'in Gazze soykırımının ardından Lübnan'a
saldıracağı aşikârdı. Zira 2006'da Lübnan direnişine (Hizbullah)
karşı aldıkları yenilgiden sonra tüm hesaplarını buna göre
yapmışlardı.
Suriye'de 2011'den itibaren başlatılan "iç savaştan" İsrail'in
Lübnan'da patlattığı çağrı cihazlarına kadar her şey bunun
göstergesidir.
Kasım Süleymani'den Fuad Şükür'e, İsmail Haniye'den İbrahim
Akil'e kadar İsrail'in düzenlediği tüm suikastlar için de aynı şey
söylenebilir. (İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs
Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi İsrail değil ABD öldürdü demeyin
sakın. ABD, İsrail'in siparişini yerine getirdi sadece. Yani,
Süleymani cinayetinde ABD'nin rolü tetikçilikten ibaretti.)
Demem o ki...
Hizbullah'ın Gazze direnişine destek vermek maksadıyla
gerçekleştirdiği "yıpratma operasyonları" söz konusu olmasaydı da
vaziyet değişmeyecekti.
Ötesini söyleyeyim: Hizbullah, İsrail'e tek bir çakıl taşı bile
atmasaydı saldırıya maruz kalmaktan yine de kurtulamayacaktı.
Bu sadece Hizbullah için değil sonuç itibarıyla bölgedeki tüm
ülkeler için geçerlidir.
***
İsrail'in saldırılarına maruz kalmak için İsrail'e boyun
eğmeyecek kadar güçlü ve dirayetli olmak yeterlidir.
Takdir edersiniz ki, nükleer güç olan İsrail, bölge ülkelerinin
kendisine karşı "caydırıcı potansiyele" sahip olmasını asla
seyretmez.
Elbette saldıracakları bölge ülkesinin eriştiği güç seviyesi, mahut
saldırının zamanlamasında ve yönteminde belirleyici olacaktır.
Hedefe koydukları bölge ülkesini darbe veya iç savaş marifetiyle
istikrarsızlaştıracakları gibi, ABD eliyle ekonomik olarak çökertme
yöntemini de seçebilirler.
İsrail'in saldırganlığından emin olmak için (mesela) Fatih
Altaylı veya Yılmaz Özdil dostumuz
gibi Hamas'tan nefret etmek de yetmez.
Cemil Meriç'in efsane sözünü hatırlayalım: "Bütün Kuran'ları
yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız;
Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!.."
Avrupa'nın gözünde buysak, İsrail'in hedefindeyiz demektir.***
Uzun lafın kısası, yakın veya uzun vadede tüm bölge ülkeleri
İsrail'in tehdidi altındadır.
O halde "Du bakali n'olcek" ahmaklığının lüzumu yok.
Bizim de topraklarımızı içeren İsrail'in Arz-ı
Mevud emeli muamma değildir.
Bu hakikati, merhum Erbakan gibi hiçbir vakit gözden
çıkarmadan hareket etmek lazım gelir.
Akıldan çıkarınca...
İran gibi Türkiye'yle "rekabet" etmeyi marifet
sanır, İsmail Haniye gibi kıymetli bir misafirinizi bile
esas düşmanına karşı korumaktan aciz duruma düşersiniz.
Aynı şekilde, Suriye'de Davutoğlu döneminde olduğu
gibi ırkçı siyonizmin amacına istemeden de olsa
hizmet eder, bugün de yapılan vahim
hataları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gayretiyle düzeltmeye
çalışırsın.
Tehlike ve tehdit açık ve nettir.
Her daim agâh olmak ve hazırlanmak gerektir.
...