Salih Tuna, Nazlı Ilıcak'a fena yüklendi: Siyasi botoks girişimi

Nazlı Hanım’ın siyasi botoksu ve HDP başlıklı yazısında Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, HDP'ye oy vereceğini ilan eden Nazlı Ilıcak ile dalgasını geçti.

Nazlı Hanım’ın siyasi botoksu ve HDP başlıklı yazısında Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, HDP'ye oy vereceğini ilan eden Nazlı Ilıcak ile dalgasını geçti.

"Aslında ne yapıp ettiği hayli zamandır ilgimi çekmiyor." diyen Tuna, Ilıcak'ın HDP'ye oy verme kararını “siyasi botoks” girişimi olarak niteledi.

İşte o yazıdan çarpıcı bölümler:

Efendim üzerinize afiyet, bendeniz geçen hafta sağlık sorunları nedeniyle hem huzurlarınıza çıkamadım, hem de gündemden uzak kaldım.

Haliyle, Nazlı Ilıcak’ın HDP’ye oy vereceğini köşe yazarı arkadaşların arşiv yazılarından öğrendim.

Şok oldum!

Nazlı Hanım’ı vaktiyle botoks yapmış halde televizyonda gördüğümde bile bu kadar şok olmamıştım.

Aslında ne yapıp ettiği hayli zamandır ilgimi çekmiyor.

Birkaç yıl evvel kıyısından köşesinden şöyle bir değinince, “benimle dalga geçiyor” diye şekvacı olunca, o gün bugündür hiç ilişmedim. Zaten babam da, “dokunma ona” diyordu, “zamanla düzelir...” (Lakin, zamanla daha da kötüye gitti, neyse, sağlık olsun.)

Gerçekten de konu vahim olmasaydı yine ilişmeyecektim.

Nazlı Hanım’ın HDP’ye oy vereceğini açıklaması, öyle yetmiş yaşında botoks yaptırmasına benzemez.

Bu tabiri caizse “siyasi botoks” girişimidir ve öncelikle HDP için çok ürkütücü bir gelişmedir.

O kadar ki, “komplikasyonları” beklenmedik felaketlere neden olabilir.

Zira, Nazlı Hanım’ın açtığı yoldan yürüyenler çıkabilir.

Neden olmasın; mahut çıkış siyasi mi sanki?

Sonuç itibariyle, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a ve AK Parti’ye duyulan alerjinin tezahürü değil mi?

Nazlı Hanım’ın bu konuda yalnız olmadığı da hepimizin malumu...

Demem o ki, bir Emin Çölaşan veya bir Yılmaz Özdil de çıkıp, “Biz de HDP’ye oy vereceğiz” derse ne olacak?

Bilebildiğim kadarıyla Cihangir eşrafı da gayet hareketli. 

Alayının ortak paydası da AK Parti’yi alaşağı etmek.

Doğu kökenli herkese “kıro” muamelesi yapan kimi “Beyaz Türk”ler bile bu zıpçıktı konsorsiyumda kendine yer edinmiş durumda.

Ne kadar tuhaf değil mi?

“Kürt meselesini”  (baldıran zehri içmek pahasına) çözmeye kendini adayan Sayın Erdoğan’a bedel ödetmek isteyenlerin, HDP üzerinden bunu gerçekleştirme gayretlerinden daha tuhaf ne olabilir?

Efendim?

HDP’nin de bu gayretleri şu veya bu şekilde arkalaması, dahası coşkuyla karşılaması mı?   

Nazlı Ilıcak gibilerin maksatları belli:  HDP’yi, parti olarak seçimlere girmesi için daha bir cesaretlendirmek, coşku vererek barajı aşacaklarına inandırmak.

Hesap şu: Şayet HDP barajı aşarsa, AK Parti Doğu’da daha düşük sandalye alacak.

Hesap edemedikleri de şu: HDP baraj altında kalırsa, AK Parti Doğu’da tulum çıkartmış olacak; belki de bu sayede tek başına anayasayı değiştirebilecek sayıya ulaşmış olacak.

Bilemiyorum; bu sefer de, HDP’nin Meclis’te temsil bulamamasının istikrarsızlığa yani çözüm sürecinin zeval bulmasına neden olabileceği beklentisine girebilirler.

Cibilliyetleri “Yeni Türkiye”nin aleyhine olabilecek her duruma müsait çünkü.

O değil de, HDP’nin sosyolojik tabanı mezkur “siyasi botoksa” ne diyecek?

Taban önemli; hiç önemli olmasaydı; paralelci takımıyla işbirliği yaptıklarını faş eden CHP’li Milletvekili Birgül Ayman Güler’i CHP apar topar ihraç eder miydi?

Cemal Hasan’ın adı da son günlerde HDP’den milletvekili adayı olarak geçiyor.

Oysa, 17 Aralık darbe teşebbüsündeki müthiş performansıyla “tuzluk partisi” genel başkanlığına daha bir yakışırdı.

Hayır yani, neden HDP?

“Barış sürecine” yahut silahların susmasına karşı çıktığı için mi?

Soru şudur:

Yarın öbür gün HDP’den birileri çıkıp, partimizi Nazlı Ilıcakların oy verecekleri “yandan çarklı tuzluk partisi” haline getirdiniz dediğinde, CHP’de olduğu gibi o birileri mi ihraç edilecek, yoksa Öcalan’ın “Seni liderliğe hazırlıyorlar” dedikleri mi?