Salih Tuna, Kemal Öztürk'ün sözlerini yorumladı ve Karar'ı işaret etti!
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, geçtiğimiz günlerde Çağlar Cilara'ya konuk olan Kemal Öztürk'ün "manşet" çıkışını değerlendirdi ve Karar gazetesini işaret etti.
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, Kemal Öztürk'ün manşet çıkışına ilişkin kaleme aldığı yazısında Karar gazetesini işaret etti.
Öztük'ün ortaya attığı iddiayı ifşa olarak niteleyen Tuna, Taha Akyol ve Karar yazarlarına göndermede bulundu. Tuna, bahsi geçen isimlerin AK Parti'nin kurucu mantığına geri dönüş söylemlerini eleştirerek FETÖ'nün de bu isteği dile getirdiğini belirtti.
İşte Tuna'nın yazısı:
Bülent Arınç beyefendinin eski özel kalem
müdürü, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan'ın
basın müşaviri, Anadolu Ajansı'nın eski genel
müdürü ve refikimiz Yeni Şafak gazetesinin eski köşe
yazarı adı lazım değil bir muhterem geçenlerde bir
"itirafta" bulundu.
Dedi ki:
"Bugün çok bağımsız ve çok özgür gazetecilik yaptığını söyleyen
arkadaşlarımız, o zamanlar gazete yönetiyorlardı. Ve ben istemeden,
ertesi günün gazete manşetlerini bana gönderiyorlardı. 'Uygun
mudur' diye soruyor ve öyle yayınlıyorlardı..."
Bununla da kalmadı...
Bu "genel yayın yönetmenlerinin" (manşetleri sorduklarına göre
musahhih olacak halleri yok) bugün aktif ve muhalif olduklarının
altını çizerek, "Meydan okuyanlar, çok yüksek perdeden
etik mesajlar verenlerin şeceresini iyi biliyorum..."
dedi.
Kuvvetle muhtemel, biliyordur.
Eleştirdikleriyle (dahası deşifre ettikleriyle) ne de olsa aynı
zihniyetle malul.
En azından, FETÖ'nün de özlediği "AK Parti'nin fabrika ayarlarına"
dönmesini çok arzuladıklarını (farklı mecralarda ama ağız birliği
etmişçesine) dermeyan etmişlerdi.
Aralarındaki sorun nedir, doğrusu merak etmiyorum. Belki de
aralarına kabul edilmediği içindir, bilemiyorum.
Gelgelelim, Erdoğan'ı ve AK Parti'yi savunanların bu muhteremin
mahut "itirafına" gösterdikleri tepkiyi de anlamakta güçlük
çekiyorum.
Muhalif şebeleklerin mahut itirafın üzerine atlayıp Erdoğan ve AK
Parti'nin medyayı kontrol ettiği yaygarasını koparmasının etkisiyle
olsa gerek, bir şeyi gözden kaçırıyorlar.
Söz konusu "itiraftan" AK Parti'nin medya üzerinde tasallut kurduğu
sonucu çıkmaz.
Dikkat buyurun, "Ben istemeden, ertesi günün gazete
manşetlerini bana gönderiyorlardı..." diyor.
İstemediğine göre kendisinden de böyle bir şey istenmemiş demektir.
İstense zaten ya istifa ederdi yahut da istenileni yapmak zorunda
kalırdı.
O halde FETÖ bursuyla Kanada'ya gitmesinden tutun da
vaktiyle Anadolu Ajansı'nda yaptığı haksızlıklara kadar
bu muhteremi "eleştirmenin" veya "deşifre etmenin" anlamı
nedir?
Bunların hepsi doğru da olabilir, lakin mesele bu değildir.
Mesele şu: Neden şimdi?
Belli ki mahut itiraf canlarını sıkmış.
İyi de "özgür gazetecilik" deyince mangalda kül bırakmayan
Erdoğan ve AK Parti karşıtı zıpçıktı muhalif o AKP'lilere söylüyor,
size ne oluyor?
Kim mi bunlar?
Kimliklerini ortaya top yuvarlayan o muhterem açıklasın, fakir şu
kadarını söyleyebilirim:
Merhum İzzet Yasar'ın "Doğan Akın'ın Jurassic Park'ı"
dediği T24 internet sitesi "Fetullah kapatması
liberaller" ve kıymeti kendinden menkul solcular için neyse, bunlar
için de adı lazım değil o gazete aynı mesabededir.
O sevimsiz milletvekili de AK Parti'den ihraç edilir edilmez soluğu
orda aldı.
Bunlar dediğim, Gül ve Davutoğlu yandaşı
AKP'liler işte.
Fetullah'ın "teknik nakavt" tesmiye ettiği FETÖ'nün hukuk
düzeneğini "hukukun üstünlüğü" diye
yutturan Taha Akyol'dan gırtlağına kadar FETÖ'ye batmış o
gevşeğe kadar hepsi orda.
NE OLMUŞTU?
Kemal Öztürk, Çağlar Cilara'nın youtube videosuna konuk olmuş ve orada önce muhalif gazetecileri eleştirmiş ardından da yıllar öncesine ilişkin itiraflarda bulunmuştu. Öztürk, "Ben istemesem de atılacak manşetler konusunda bana telefon geliyordu" dedi.