Salih Tuna, Alkan'dan girdi Çandar ve Cemal'den çıktı!

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Alkan'ın bu yazısını kalemine doladı, önce Zaman'a, Ekrem Dumanlı'ya ve Ahmet Turan Alkan'a, ardından Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'a yüklendi.

GAZETECİLER.COM - Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel'in çözüm sürecini hedef alan sözleri hükümete yakın medyada tepki ile karşılanırken Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan şaşırtan bir çıkış yaparak "Genelkurmay Başkanı kamuoyunun (ve benim de) hislerine kestirmeden tercüman oldu" yazdı.

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Alkan'ın bu yazısını kalemine doladı, önce Zaman'a, Ekrem Dumanlı'ya ve Ahmet Turan Alkan'a, ardından Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'a yüklendi. 

İşte Salih Tuna'nın yazısından çarpıcı bir bölüm:

"Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in bir soruya verdiği cevap, Ahmet Turan Alkan adlı 'Dumanlı Zamanı' yazarının 'hislerine tercüman' olmuş.

Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'a da aynen böyle olmuştur.

Lakin...

Kürt sokağında tezgahlarını hâlâ kapatmadıkları için 'Dumanlı Zamanı' yazarı gibi uluorta söylemezler.

Daha kurnaz oldukları da muhakkak...

PKK'lı unsurları provoke etmek maksadıyla, dağdaki 18 yaşında bir çocuğu 'silah bırakmak ağrınıza gitmiyor mu?' şeklinde fişteklemekten, Öcalan'a 'yandaş' demeye getirmeye kadar yapmadıkları çakallık kalmadı.

Öcalan'a 'yandaş' demeye getirmekle, Aydınlıkçıların 'İmralı'daki Öcalan'ın sorgusunun ham görüntüleri' heyulası arasındaki 'algı oluşturma' benzerliğine dikkat isterim.

'Dumanlı Zaman'ı'ndan Çandar'a, Cemal Hasan'dan Perinçek'e bir ortak özellikleri daha var: 17 Aralık ihanet kalkışmasından ortalığa saçılan maklube malzemelerini müthiş bir iştahla yemek!

E tabii bu da gayet anlaşılır bir şey.

Zira iki taraf da sonuç itibariyle vesayetçidir, sadece tarzlarında ihtilaf var.

Taktik bile aynı; bir taraf 'yolsuzluğu' susturucu silah olarak kullanırken, diğer taraf 'bölünmek paranoyasını' susturucuya çevirmeye gayret ediyor.

Hedefleri aynı: Seçilmiş siyasi iktidara suikast. Yani, demokratik hükümeti iş yapamaz hale getirmek.

Yöntem ve taktikler elbette farklı.

Cengiz Çandar, Morton Abromowitz ve Eric Edelman adlı iki azgın Siyonist öncülüğündeki bir ekibin yazdığı, 'From Rhetoric to Reality- Reframing U.S. Turkey Policy' adlı raporda AK Parti'nin uyarılması istendiğini belirttikten sonra şöyle diyordu: 'Eğer, AK Parti iktidarı (...) iktidara gelmelerini ve iktidarlarını sürdürmelerini sadece Türkiye'deki 'sandık' zannediyorlar ve Washington'daki Beyaz Saray unsurunu dışlıyorlarsa...'

E'eee?,

E'si şu: En hafifinden, AK Parti iktidarı büyük yanlış yapmış olur diyordu.

Adı lazım değil bir Today's Zaman yazarı da Erdoğan yanlışın büyüğünü 'One Minute' sürecinden beri İsrail'e yaptı demeye getirmişti.

Nihayetinde bir 'vesayet' odağı olarak 'ırkçı Siyonist network' imleniyordu.

Perinçek takımı ve genelde 'ulusalcılar' bunlardan farklı olarak, 'klasik vesayet'ten yanaydı.

Dolayısıyla...

Org. Necdet Özel'den önceki Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un silahlı terör örgütü kurmak iddiasıyla müebbet hapse mahkum edilmesini 'Dumanlı Zamanı' veya Çandar veya Cemal Hasan gibi demokrasinin zaferi olarak görmüyorlardı.

Haliyle, Irak'ta Mehmetçiğin başına çuval geçirilmesine de, 'Türk askerinin Irak'ta ne işi vardı' diyerek zımnen onay veren 'liberal maklubeci' takımından farklı tavır koydular.

İlginç olan şu:

Org. Necdet Özel'in söz konusu cevabı, hem Org. Başbuğ'un terör örgütü kurmaktan tutuklanmasını alkışlayan (ve Mehmetçiğin başına çuval geçirilmesi hadisesinde TSK'yı suçlu bulan) tarafın, hem de 'ulusalcı' tarafın aynı anda 'hislerine tercüman olmuş!'

Peki nasıl bir cevaptı bu?

Hatırlamanın tam zamanıdır: 'Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Beşir Atalay çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Kırmızı çizgilerimiz aşılırsa gerekeni söyleriz. 30 yıldır bu mücadeleyi biz yürütüyoruz. Ancak hükümet çözüm süreciyle sorunu çözmek istiyor. Şehit anaları, analar ağlamasın diyorlar. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Bölünmemek, bütünlük önemli, bu kırmızı çizgi. Bununla ilgili bütün görüşlerimizi her ortamda hükümete iletiyoruz...'

Bu sözleri nasıl anlayacağız?

Oral Çalışlar dünkü yazısında, 'Genelkurmay Başkanı Özel'in sözlerini, 'gerekirse biz siyasete müdahale ederiz' şeklinde anlamak ve böyle kabul etmek mümkün değil' diyordu, 'Kırmızı çizgilerin gerçek sahibi toplumdur; onun temsilcisi Meclis'tir ve siyasi iradedir...'

Budur!