Şafak Pavey, o hakaretleri hak edecek ne yaptı?

Atatürk’ü (Öyle olmadığı halde) “İslâmiyet düşmanı” diye sıfatlandırarak o büyük insana kızabilirsiniz de…

ADNAN BERK OKAN

 

Dün, “AKP medyasının hedefindeki isim: Şafak Pavey!” diye başlık atmış editör kardeşim ve bazı isimleri sıralamış…

Editörün adını vermediği Mutlu Tönbekici ve Melih Altınok'un Şafak Pavey'e yönelik "İncitici" tenkitleri diğerlerinden daha çok dikkatimi çekti benim…

Tönbekici, yıllardır kendisini “kadın hakları savunucu” olarak tanıtmaya çalışan bir meslektaşım…

Melih Altınok ise sosyalist ideolojiden milim sapmadan her türlü özgürlüğü savunan ve her türlü özgürlüğün elde edilmesi için statükoyla mücadele eden bir yerel kahraman…

Gelin görün ki dün köşelerinde, cumhuriyet tarihimizin “Merve Kavakçıdan sonra en mağdur kadın milletvekili” olan Şafak Pavey’i (Bence) insafsızca eleştiriyorlardı…

Ve…

Editör kardeşim kimilerinin isimlerini yazsa da adlarını vermek istemediğim çok sayıda “İslamcı yazar” da bu iki meslektaşımı taklit edercesine saydırıyorlardı Pavey’e…

 

Aklım bir türlü almıyor…

Amerika İran’la barışıyor neredeyse…

Ama…

Bizim İslamcılarımız, cumhuriyetçilerle / CHP ile barışmıyor, barışacağa da benzemiyor…

Hatta…

Yıllarca dindarlara zulüm eden bir zihniyetin partisi oldukları halde, AK Partili dört milletvekilinin Meclis çalışmalarına başörtüleriyle katılmalarına destek verip bir nevi “tarihi özür” diledikleri halde barışmıyor hem de…

İşte bu nedenle…

CHP milletvekili Şafak Pavey’e yapılanlara, yazıyla edilen hakaretlere ne diyeceğimi hiç bilemiyorum…

Tabii ki benim acımama ihtiyacı yok Pavey’in ama itiraf ediyorum ki aleyhinde yazılanları okurken yüreğim sızladı…

“Bu kadar mı acımasızsınız be kardeşlerim?.. Bu kadar mı acımasızsınız?” diye söylendim durdum kendi kendime…

 

Neden mi?..

Birincisi, az önce de hatırlattığım gibi cumhuriyet tarihimizin “Merve Kavakçıdan sonra en mağdur kadın milletvekili” idi Şafak Pavey…

Çünkü…

Kendi inançları gereği başörtüsüne özgürlük isteyen Ak Partili kadın milletvekillerinin de oylarıyla iki senedir eteklik giymeye zorlanmıştı…

İkincisi ise, Meclis kürsüsünde Bülent Arınç’tan sonra dinlediğim “en sakin, en zarif, en incitmeyici, en nazik, en yumuşak, en güler yüzlü” konuşmacıydı Şafak Pavey

Kırmadan, dökmeden, sesini yükseltmeden söyledi söyleyeceklerini…

Gülümseyerek, sevgi ve şefkatle…

Bütün parlamenterleri ve halkı kucaklayarak…

 

Ve…

Hem de…

Ak Partili kadın milletvekillerinin de oylarıyla iki senedir eteklik giymeye zorlandığı halde kendi mağduriyetinden sadece tek bir cümle ile söz edip geçiştirecek kadar da yüce gönüllüydü kürsüde…

Ama…

O nezaketini bile görmezden gelecek kadar kin ve nefret dolmuştu Ak Parti Hükümeti’ne her hal ve şartta destek veren kadın / erkek kimi yazarlarımızın kalpleri…

Neydi suçu ya da kusuru veya hatası Pavey’in?..

Makalelerinde veya TV ekranında yaptıkları konuşmalarda açıklamıyorlardı ama “cumhuriyetçiliği” olabilirdi meselâ…

Atatürkçülüğünden de nefret ediyor olabilirlerdi…

Veya laik sisteme sahip çıkmasından…

 

Yahu efendiler!..

Sizler cumhuriyetçi olmayabilirsiniz…

Atatürk’ü (Öyle olmadığı halde) “İslâmiyet düşmanı” diye sıfatlandırarak o büyük insana kızabilirsiniz de…

Ve hatta uygulamasındaki köktencilik, zulüm, baskı nedeniyle “Türkiye tipi laisizm” sizler için ” öcü” de olabilir…

Ama…

İşte gördünüz…

O “Atatürkçü, cumhuriyetçi laikler” sizlerin içinizden çıkan ve ülkeyi neredeyse 60 yıldır yöneten “Müslüman demokrat” iktidarların tek başlarına bir türlü veremedikleri “Başörtü Özgürlüğünü”  kazanmanızda yanınızda durdular…

Size destek oldular…

Tıpkı YÖK’ün başörtüsü yasağını fiilen kaldırmasında önayak oldukları gibi destek oldular…

Teşekkür edeceğinize halen küfür ediyorsunuz…

 

“Ayıp olmuyor mu?..”

diye soracağım ama sormuyorum…

Neden mi sormuyorum?..

İşinize gelmediği, sizleri azıcık eleştirdiği, “ama siz de yanlış yapıyorsunuz” dediği anda; daha önceleri size en büyük iyiliği edenleri, en büyük yardımı yapanları savurup attığınızın canlı tanığıyım da ondan sormayacağım…

Çünkü…

Sizler de kendi mahallenizin Emin Çölaşan’ı, Yılmaz Özdil’i, Mustafa Mutlu’su, Cüneyt Arcayürek’i, Mehmet Türker’i ve hatta Doğu Perinçek’isiniz de ondan…

28 Şubat’ta sizleri savunan ama yaşam tarzlarıyla sizin mahalleden olmayan meslektaşlarınız kovulduklarında bırakın parmağınızı kıpırdatmayı; zaman zaman sizleri eleştirişlerini bahane edip, zar zor buldukları birkaç işten kovulmaları için ya da işe alınmamaları için baskı bile yaptınız…

Örnek mi?..

Mehmet Altan…

Başka?..

Hasan Cemal…

Başka?..

Cengiz Çandar…

Başka?..

Orhan Kemal Cengiz…

Bunlar ilk anda aklıma gelenler…


Yani…

Çölaşan’ın 28 Şubat döneminde bazı gazetelerin bankacı patronlarına telefon açarak, RefahYol’a ve inançlı yurttaşlarımıza yapılan zulme karşı gelen meslektaşlarımızın isimlerini verip “kov şunu” demesiyle…

Ak Parti Hükümeti döneminde o meslektaşlarımızla çalışmak isteyen kimi medya patronlarına “aman ha sakın işe alma yönetemezsin” demeniz arasında ne fark var?..

Hiç…

İşte herkes görüyor…

Şimdi de; kendi iktidarlarınızın veremediği başörtüsü özgürlüğünü veren CHP’li milletvekillerine ve ille de en mağduru olan Şafak Pavey’e yapmadığınızı bırakmıyorsunuz…

Hepiniz mi?..

Hayır…

Sayıca belki çok değilsiniz ama etkiniz çok…

Yahu!..

Siz hani gerçekten iyi birer “dindar”…

İnançlı birer Müslüman’dınız…

Bu mu dindarlık?..

Başınızı okşayan eli ısırmak mı?..

 

Not:

Sevgili Melih (Altınok)…

Hiçbir kişisel hesap yapmadan Ak Parti Hükümeti’ne ve başörtüsüne destek verdiğine eminim…

Destek olduğun birçok konuda (Meselâ başörtüsü) seninle hemfikir olduğumuzu da (Sanırım) biliyorsun…

Ancak…

Lütfen not et…

Hükümet’e yönelik en haklı olduğun bir küçük eleştiriden sonra aforoz edilenler listesine alınacaksın…

Çünkü o arkadaşlar asla değişmezler, değişmeyecekler…

Aslında demokrasi, hukuk ve AB gibi konularda Şafak Pavey’le aranızda olan mesafe, bugün yan yana durduğunu zannettiğin o arkadaşlara olan mesafeden daha kısa…

Ama…

Sen bunu göremiyorsun…

adnanberkokan@gmail.com