Saba'nın kahkahası Ahmet Hakan'ı da çıldırttı!
Ahmet Hakan bugün köşesini medyaya ayırmış adeta. Hakan'ın en dikkat çeken medya notu Saba Tümer'in kahkahası kaşısında yaşadığı ızdırap olmuş.
Ahmet Hakan bugün köşesini medyaya ayırmış adeta. Fadime Şahin haberi üzerinden yürüyen 'gazetecilik' tartışmasından Mehmet Ali Birand ve Reha Muhtar polemiğine, Emre Aköz'den yeni kurulan Medya deneğine. Ama Hakan'ın en dikkat çeken medya notu Saba Tümer'in kahkahası kaşısında yaşadığı ızdırap olmuş. Hakan Tümer'in gerekli gereksiz attığı kahkahaların acısıyla isyan etmiş adeta.
Birand’ın erdemi
İKİ köşe yazarı kavga ederken araya girilmez.
Bu yüzden “Reha Muhtar/Mehmet Ali Birand
polemiği”ne bodoslama dalacak değilim.
Haksızlık karşısında susmamak için, o “geniş
kanatlı” kavganın sadece küçük bir kanadı hakkında bir
şeyler yazacağım.
Olay şu:
Reha Muhtar, “Mehmet Ali Birand’a her açıdan
çakma” iddiasıyla kaleme aldığı yazısının sonuna bir
paragraf eklemiş.
İsim vermeden Birand’a
soruyor:
“Hatırıma gelmişken sorayım... O günlerde (28 Şubat günlerinde
A.H.) seni mağdur bıraktığını söylediğin generallerin çok
yakınlarını, daha sonra sana bağlı işyerlerinde çalıştırmış
olabilir misin?”
* * *
İsim vermeden Birand’a soruyor:
Birand, vaktiyle kendisine
zulmeden bir generalin kızını CNN Türk’te işe
aldı.
Reha Muhtar onu ima ediyor.
Ve çok da ayıp ediyor.
Çünkü bu olay, Birand’ın eksi hanesine değil, artı
hanesine yazılır. Hem de yıldızlarla süslenerek.
Neden mi?
Çünkü Birand, o konuda...
Çok erdemli ve çok profesyonel davrandı, kinine yenik düşmedi,
olaylara “aşiret mantığı” ile yaklaşmadığını gösterdi, babanın
yapıp ettiklerinden kızını sorumlu tutmadı.
Lütfen kayıtlara böyle geçsin.
TARAFLI
TARAFSIZ
TARAFIM: Sabah Gazetesi’nin Fadime Şahin haberi, bal gibi
de haberdir. Hem de süper bir haber... Siz bakmayın,
“öyleydi/böyleydi” diye “bıdı bıdı” yapan meslektaşlara... Fadime
fotoğraflarını kendileri ele geçirseydiler, “Aman Fadime Hanım’ı
rahatsız etmeyelim, kendisine çok ayıp olur” türü kaygıyla hareket
etmeyeceklerine bire bin koyarak bahse girerim.
TARAFSIZIM: Mehmet Ali Erbil ile Tuğba Erbil’in
boşanmasında gazeteciler saflaşmış... Gazetecilerimizin ağırlıklı
kısmı Mehmet Ali Erbil’den yanaymış... Tuğba Erbilci gazeteciler
ise azınlıktaymış... Her tür saflaşmanın tam odak noktasında yer
almama rağmen buradan ilan ediyorum: Ben bu olayın tarafı
değilim.
Saba Tümer kahkaha atarken
bana neler oluyor
Hey dostum! Ne var bunda bu kadar gülecek” diye yakasından tutup
sarsmak istiyorum.
“Ama bu hiç komik değil” diye televizyona ayakkabı fırlatmak
istiyorum.
“Kahkahanın güzeli yerinde atılanıdır” cümlesini iki yüz kere yazma
cezası vermek istiyorum.
Sinirlerim bozuluyor... Somurtuyorum, kaşlarımı çatıyorum... Olan
sakinleştiricilere oluyor.
Kahkaha atamaz hale geliyorum.
Mart sonunun insana
yaptığı fenalıklar
Tuhaf bir yaşama sevinci kaplar her tarafımızı... Emre
Aköz bile sempatik gelmeye başlar gözümüze.
Gezi planları yapılır, yeni örgütlenme modelleri denenir... Yaz
sonunda “Artık gitmem” dediğimiz Alaçatı bile
burnumuzda tüter.
Kapadokya’nın mağara otelleri, Şile’nin azgın sahili,
Anadoluhisarı’nın yerli turizmi kışkırtan yapısı... Hepsi ama hepsi
özlenir.
Hercaileşiriz... Durup dururken gülümsemeler, delikanlıyı bozacak
hareketler, yüksek sesle şiir okumalar falan...
Çılgınlaşırız... O kadar ki Salih Memecan’ın
başkanı olduğu yeni medya yapılanmasına üyelik başvurusu yapmaya
kalkacak kadar...