Sabah'ın manşetinde denge kaçtı mı?
Suçluluğu kanıtlanıncaya kadar herkes masum ise, acaba Sabah gazetesinin Bedrettin Dalan ile ilgili manşeti doğru muydu?
Bu sorunun yanıtıını Sabah'ın Okur Temsilcisi Yavuz Baydar masaya yatırıyor... Önce okurlardan gelen eleştirilere yer veriyor Yavuz Baydar ardından Sabah'ın usta kalemi Hıncal Uluç ve Sabah'ın tepe ismi Erdal Şafak'ın söylediklerine...
Şafak, eleştirileri haksız buluyor, Uluç ise eleştirenler arasında ama en önemlisi Baydar da okura hak veriyor o manşet için "Suç yükleyici" olmuş diyor...
- (...) İstanbul
Poyrazköy'den salı akşamına doğru bir "flaş" haber geldi: Boş bir
arazide yapılan kazılarda bazı silahlar, bombalar, patlayıcı madde
ve mühimmat bulunmuştu. Arazinin tapusu İstek Vakfı'na aitti.
Vakfın başkanı, Ergenekon soruşturmasında zanlı olarak aranan
Bedrettin Dalan'dı. Arazi, 1992'de alınmış ancak askeri bölge
olduğu için "kullanılamamış"tı. Yankılar uyandıran gelişme,
SABAH'ta manşetten Dalan'ın Müthiş Cephaneliği şeklinde verildi.
Haberin devamı, içeriden, İstek Arazisinde Cephanelik başlığı
altında sunulmuştu.
Haberi, aynı günden başlayarak, bazı okur tepkileri izledi.
"..manşet gazetenize hiç yakışmadı" diye yazmış Osman Demir .
"Vakıf arazisinin tapuları kendilerinde olduğu halde, fiilen sahibi
olamamaktan müşteki olmasına rağmen bu başlık, bulunan mühimmatın
sahibinin Dalan olduğunu kesin karara bağlamış. 'Pes' diyorum." Bir
de Neylan Taneri'nin yazdıklarına bakalım: "Manşetiniz en fazla
'Dalan'ın arazisinde cephanelik' olabilirdi. Cephanelik kelimesi
bile fazla; zira bulunan silahlar ve mühimmat ancak bir mangayı
bile donatmaya yetmez, müthiş demek ne oluyor? Sanki çok ağır
silahlar bulunmuş gibi anlam çıkıyor. Bunların Dalan tarafından
gömüldüğünü nereden biliyoruz, başka grup veya kişiler tarafından
gömülmediği ne malum? Yazmadan önce Dalan ile görüştünüz mü?"
Sencer Fırat:
"Şikâyetim internet sayfanızdaki başlık ile ilgili. Orada 'Dalan'ın
Cephaneliği' diye nitelendiriyorsunuz bulunan silahları. Konuyla
ilgili yazdığınız haberde ise jandarma kontrolünde olduğu, araziye
İstek vakfının hiçbir şey yaptırmadığı ve bölgede SAT
komandolarının eğitim yaptığını da belirtiyorsunuz. Bence yargı
süreci sonuçlanmadan Dalan'ın cephaneliği diye başlık atmak hiç
doğru değil. Anlayacağınız gibi masumdur da demiyorum ama suçluluğu
daha ispat edilmedi unutmayalım."
Bu eleştirilere "okur olarak" Hıncal Uluç da katıldı.
Konuyu Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'a aktardım. Şafak iki
noktaya dikkat çekiyor: Arazinin tapu sahibi olarak İstek Vakfı'na
ve yönetimine yüklediği birinci dereceden sorumluluk; ayrıca,
arandığı halde, Dalan'ın Türkiye'ye dönmüyor oluşunun hakkında
yarattığı makul kuşkular. Bunlar nedeniyle, manşetle ilgili
eleştirileri kabul noktasında değil.
Ben ise, yazının başında aktardığım temel ilkemiz çerçevesinde,
okurların söz konusu ifade konusundaki eleştirilerine hak
veriyorum. "Suç yükleyici" olmuş. Çünkü, o ifadede, arazinin İstek
Vakfı ve Dalan'a ait olduğu vurgusunun hayli ötesinde, "taraf
alıcı" bir söylem var. "Müthiş" kelimesi de LAW silahları sıradan
sayılmasa bilehayli tartışmalı, bana göre çok abartılı bir
tercih.
Öte yandan, habere İstek Vakfı'nın ayrıntılı bir açıklamasının
alınması da artı bir puan olarak değerlendirilmeli. Bir bakıma,
açıklamanın yarattığı denge nedeniyle de okurlar haklı olarak
manşeti yadırgamış olabilir.
Tekrar edelim: Mayınlı toprakta gazetecilik yapıyoruz. Hassas bir
yargı süreci söz konusu. İşimiz savcılık, avukatlık veya yargıçlık
değil, okurlara sadece gerçeğin her yönünü gösteren, doğruları
saklamayan bir habercilik yapmalıyız.
SABAH'tan beklenen bu.