Sabah'ın gördüğü ve görmezden geldiği iki haber...
Günlük elli kuruşu bir gazeteye ödemekte zorlanan onmilyonlarca insan yaşıyor ülkemizde…
ADNAN BERK OKAN
Küçük çocuklarla saklambaç oynadıysanız bilirsiniz…
“Haydi saklan” dediğinizde gözlerini kaparlar…
Ve…
Görünmez olduklarını sanırlar…
Neden?..
Sizi göremedikleri için…
Yani çocuklar için görünmez olmak, görmemek demektir.
Sözü iktidar medyamıza getireceğim.
Bugünkü manşetlerine baktınız mı?..
Tabii ki fiziki olanları aynı anda görebilmeniz için izlerin de köşe yazarları gibi günlük “takım gazete” sahibi olmanız lâzım…
Oysa bu kolay mı?..
Günlük elli kuruşu bir gazeteye ödemekte zorlanan onmilyonlarca insan yaşıyor ülkemizde…
Bu nedenle mümkün değil…
Ama…
Eğer günlük gazeteleri internet ortamında izliyorsanız hemen internethaber’e girin.
Orada bütün gazetelerin manşetlerini bulacaksınız.
İnternet medyasının birinci sayfa manşetleri arasında Türkiye ekonomisinde bir gün önce büyük bir zam furyası yaşanmış oluğunu göremeyeceksiniz…
Sanki ve hem de Devlet dolaylı vergiler yoluyla hiç zam yapmamış…
Hatta…
Hatta…
Bir refikimiz elektrik fiyatları ucuzlayacağını bile yazıyor vallahi…
“Zam oldu ama merak etmeyin yakında ucuzlayacak” şeklinde bir zam haberi sanki…
Nasrettin Hoca öyle bir umudu eşeğine vermişti; “ölme eşeğim bahar gelince sana yeşil ot biçeceğim” diyerek…
Eh…
Bizlerin de o refikimiz için eşekten farkı yok besbelli…
Yani ey güzel insanlar!..
İktidar medyası yine küçük, küçücük bir çocuk olmuş…
Gözlerini yapılan zamlara kapatmış…
Yok…
Onlara göre Türkiye'de bir gün önce zam mam yapılmamış hiçbir şeye…
Zihniyet şU.
"Biz iktidar medyası olarak yapılan zamları görmezsek,
okurlarımız da göremeyecek ve böylece zam olmamış
olacak..."
Hele
Sabah…
Hele Sabah…
Evlere şenlik…
Zammı görememiş…
Ama…
Bolu valisinin “Cemaatçi” olduğunu manşetten görmüş…
Yani diyor ki Başbakan’a:
“ Kov bu valiyi, bu vali senin düşmanın, çünkü Cemaatçi”…
Yahu böyle gazetecilik olur mu?..
Zamları görmeyen…
Amaaaa….
Bir ilimizin valisinin “Cemaatçi” olduğunu birinci sayfa manşetten ihbar eden bir muhbire “gazete” denir mi?..
İşin ilginci…
İktidar medyasının dışında kalmaya niyetlenmiş ve orada “kararlılıkla” durmaya (İnşallah orada dururlar) azmetmiş olan diğerlerinin manşetlerini okuyun sonra…
O zaman da şöyle düşüneceksiniz:
“Yahu az önce baktığım gazeteler Türkiye dışında bir ülkede mi yayımlanıyor ne?”
Hooopppp!... Heeeyyytttt!... Hişşşştttt!.
Yahu “zam”dan iyi haber olur mu be?..
“Zam” bu “Zam”…
Siyasal iktidara oy vereni de ilgilendiriyor, vermeyeni de…
Faşist bir ülkede bile olsa her gazetenin mutlaka halkı bilgilendirmek amacıyla da olsa verebileceği bir haberi nasıl olur da görmezden gelirsiniz…
Ayıp yahu!..
Okurlarınıza hakaret bu yaptığınız…
Okurlarınıza ihanet!..
Neden mi?..
Yahu o insanlar zamlanan ürünleri satın aldıklarında bunu fark edince şaşırmayacaklar mı?..
Haklı olarak “aaaa hiç haberimiz yoktu” demeyecekler mi?..
İçlerinden kimileri (Zaten hepsinin tepkici olduğunu bilseniz mutlaka zam haberini yaparsınız) telefonla veya mail ile ya da bazı “ihbar” içerikli haberlerinizin altına “hem paramı alıyorsunuz ama hem de bana yalan haber veriyorsunuz” diye de mi yazmayacak?..
Orhan Veli’nin ”Ciğercinin Kedisi” gibisiniz aslında…
Zor, çok zor iş yapıyorsunuz…
Bütün gün kuyruk sallamak kolay iş mi yani?..
Keskin muhalefet yapan gazetelerden biri günlük ortalamasında
44.360 adet tiraj artışı yakalam kiçin kıçını sıkarken siz ise
sadece 72 adet tiraj almak için yattığınız yerde kuyruk
sallıyorsunuz...
Aslında bir "gazeteci" için sizin yaptığınız
gerçekten çok daha zor...
Kolay mı o habersiz haberlerden sonra aynaya bakıp da "yahu
ben sahiden de gazeteci miyim?" diye sormak; kolay
mı?..