Sabahattin Ali sorusunu Hasan Cemal de sordu

Belki de kanıksandığı için kaç gündür tık çıkmadı, 61 yıl sonra gelen bu korkunç itiraf konusunda...

GAZETECİLER.COM - Dün gazeteciler.com olarak bizim de sorduğumuz, Sabahattin Ali'nin katilleri Nevzat Bölügiray'ın kitabında isimlerini verdiği subaylar mı sorusunu bugün köşesinde Hasan Cemal de sordu.

Milliyet yazarı önce kitaptan alıntıyla olayı anlattı ardından da şöyle yazdı:

“Dün gece Yüzbaşı Aziz ve önceki sınırdışı olaylarında bize yardım eden bir arkadaşla, Üsteğmen Rıza ile adamı sınıra götürdük.

Tam sınıra gelince, elleri arkadan bağlı olan adama, önümüzden yürümesini söyledik. (...)

Sınırdan Bulgar topraklarına üç dört adım atar atmaz, hazırlayıp yanımızda getirdiğimiz ilmikli ipi hızla arkadan adamın boynuna geçirdik ve iki taraftan Üsteğmen Rıza ile var gücümüzle ipe asıldık.

Ben, o arada dizimi adamın beline dayayıp güç alıyordum ve ‘küt!’ diye bir ses duyuldu; boynu kırılmıştı.

Tabii ‘kimse görmeden sınırdışı edilmesi’ için ateşli silah kullanamazdık. En sessiz ve temiz yöntem boğmaktı.
Biz de öyle yaptık.
Sonra da Bulgar sınırının üç dört adım ötesinde bir çukur açtık, adamı içine atıp toprakla örttük.”

Bunları anlatan Nevzat Bölügiray.
Emekli Korgeneral.
61 yıl sonra itiraf ediyor anılarında. Kitabının adı, Geçmişten Geleceğe. Tekin Yayınları’ndan çıkmış.
61 yıl neden sustu Paşa?
Kim o üniversite hocası?
Ailesi yok mu?
Bunca yıllık suskunluk niye?
Emekli Korgeneral şöyle diyor:
“Olayı sadece bana anlatmışlardı. Bu nedenle başka bir tanık gösteremezdim. Ayrıca cinayeti nasıl kanıtlardım?
Bu çaresizlik içinde susmaktan başka bir şey yapmama olanak yoktu. Ben de sustum bugüne kadar. İlk kez burada açıklıyorum bu olayı.”
Emekli Paşa’nın olay dediği bir siyasal cinayet!
Korkunç bir cinayet!
Üstelik devlet eliyle işlenmiş, planlı programlı bir cinayet...
Ya da birçokları gibi bugüne kadar üstü örtülü kalmış sözde faili meçhul cinayetlerden biri...
Bu haberi ben geçen salı günü Zaman gazetesinin birinci sayfasında okudum.
Kaç gün geçti, tık yok.
Akıl alır gibi değil. Yüzbaşı Aziz’in “Bu namussuz gibi üç kişiyi daha postaladık sınırdışına” cümlesinin altını çiziyorum.
Sabahattin Ali bu üç kişiden biri olabilir mi?
Çünkü edebiyatımızın büyük ismi Sabahattin Ali de 1948 yılında ve yine Bulgaristan sınırında siyasal bir cinayete kurban gitmişti.
MAH’la bağlantılı olduğu belirtilen katil dört yıl hapse mahkûm edilmiş, ancak birkaç hafta sonra çıkan bir afla hapisten kurtulmuştu.
Devlet eliyle işlenen faili meçhuller... Yeni değil ki.
Binlercesi işlendi Güneydoğu’da...
Belki de kanıksandığı için kaç gündür tık çıkmadı, 61 yıl sonra gelen bu korkunç itiraf konusunda...
Niye bu satırları yazdım ki?..