Sabah yazarı Salih Tuna "AK Parti bu tuzağa düşmemeli" deyip uyardı
Seçim döneminden itibaren 'havasını' kaybetmeye başladığını söylediği Ekrem İmamoğlu'nun yaptıklarını ve yapmadıklarını hatırlatan Sabah yazarı Salih Tuna'dan ilginç bir uyarı geldi.
Ekrem İmamoğlu için biçilen rolün belli ve bunun Erdoğan'ın karşısında konumlanmak olduğunu söyleyen Salih Tuna, İmamoğlu'nun 'Kahramanın Yolculuğunu' kısa bir zamanda kendi elleri ile mundar ettiğini belirtti. Sabah yazarı "AK Parti'nin yerinde ben olsam Ekrem Bey'e hiç ilişmezdim" diyerek uyarıda bulundu. Bunun nedenini de bakın hangi örneklerle açıkladı...
AK Parti bu tuzağa düşmemeli
CHP İstanbul Belediye Başkanı Ekrem Bey her geçen gün sermayeden
yiyerek "havasını" kaybetmeye başlamıştı.
"Sermayeden" dediğim, seçim dönemi estirilen malum rüzgâr işte.
Kampanya ürünlerinin raf ömrü malumunuz sınırlıdır.
Ekrem Bey de gerek yaptıkları-yapmadıkları ve gerek söylemleriyle
adeta tüy dikmişti.
"Kahramanın yolculuğunu" üç-beş ayda kendi eliyle adeta mundar
etti.
Yaptıkları dediğim İSKİ zammı, yapmadıkları dediğim de "Temel
Atmama Töreni"nden ibaret.
Şaka gibi ama gerçek.
İBB kurumsal sitesi bu töreni, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dünya
belediyecilik tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve 'temel atmama'
töreni yaptı..." şeklinde duyurdu.
Şaka yapmıyorum, açın bakın, arşiv ortada.
AK Parti'nin yerinde ben olsam Ekrem Bey'e hiç ilişmezdim,
bırakırdım kendi haline; "dünya belediyecilik tarihinde diğer
ilkleri gerçekleştirsin" diye.
Söylemleri mi?
Kaz Dağları için Kanada Büyükelçisi'ni aradığını söyleyen,
yaprakların kendisini alkışladığını iddia eden bir insan evladının
söyleminden ne olur?
Kaldı ki bir dediği bir dediğini tutmuyor, yüzüne vurulunca da "çok
üzülüyor" işte.
CHP'li arkadaşlarla konuşuyorum. "Bundan olmayacak..." diyorlar;
lakin, AK Partililerin eleştirilerine muttali olunca patolojik
tepki gösteriyorlar.
Onları da anlamak lazım.
Onca zaman muhalefette bekle sonra biri gelsin "Temel Atmama
Töreni" yapsın, diğeri daha gelir gelmez 25 milyon rüşvet
skandalında arzı endam etsin, öteki güzel İzmir'imizi su
kuyruklarına düşürsün...
***
Şaşacaksınız ama söyleyeyim: Ekrem Bey'i, PKK / HDP'ye mesafe
koymaması gibi belediyecilik dışındaki konular üzerinden eleştirmek
ekmeğine yağ sürmektir.
Zaten (omuzundan tutup onu arabaya bindiren o gizli ellerin)
belediyecilikte gözü yok.
Haliyle böylesi eleştiriler canına minnettir.
CHP oylarının çantada keklik olduğunu, İP tarzı milliyetçilerle de
ittifak kurduklarını, bütün meselenin HDP'nin kontrol etmeye
çalıştığı sosyoloji olduğunu öğretmişlerdir.
Onun için kayyum atanınca Diyarbakır'a koşup gitti ama Diyarbakır
anneleri için kılını kıpırdatmadı.
***
Ekrem Bey'e biçilen rol belli. Erdoğan'ın karşısında
konumlanmak. Sayın Erdoğan'la ısrarla baş başa görüşme isteği bile
bu rolün gereğiydi.
Başkan Erdoğan bu tuzağa düşmedi.
"Senin Mansur Yavaş veya Tunç Soyer'den ne üstünlüğün var"
dercesine diğer belediye başkanlarıyla birlikte Külliye'de kabul
etti.
Ekrem Bey biraz da buna "çok üzülüyorum" demiş olacak ki, kendini
zabıta denetlemeye vurdu.
Ne ki çok geçmeden "Kanal İstanbul" imdadına yetişti.
"Kahramanın yolculuğunu" Erdoğan nefreti üzerinden kurgulayan gizli
eller fırsatını bulmuştu.
Müteahhit Ekrem Bey'e "Yaptırmayacağız" dedirterek muhataplık
konumuna getirdiler.
PKK / HDP ve FETÖ gibi çok güçlü networke sahip örgütlerin yanı
sıra Ortodoks CHP'liler, malum sol örgütler ve dışarıdan fonlanan
STK'lar zaten hazır kıta arkasında.
Bunlara AKP'li fırıldaklar ve küskünler de eklendi.
ABD kanalı FOX TV'nin Portakal'ı da "Belki de Kanal İstanbul'un
yapılmasını ABD istiyor" diyecek kadar tozuttu.
Uzun lafın kısası, zokayı yutturup bir taşla kuş sürüsü vurmaya
çalışıyorlar.
Kemal Bey'in İnce'li kumpas adamlığından Mansur Yavaş'lı 25
milyonluk rüşvetine kadar bir yığın melanetlerini örtmeleri de
cabası.