Sabah ombudsmanından ilginç öneri
Sabah gazetesi okur temsilcisi Yavuz Baydar, aktif olarak siyasete giren gazeteciler ile ilgili ilginç bir teklif getirdi...
Sabah gazetesi okur temsilcisi Yavuz Baydar, Medyada
'partizanlık' başlıklı köşe yazısında aktif olarak
siyasete giren gazeteciler ile ilgili ilginç bir teklif
getirdi...
Baydar yazısını "siyasette aktif görev köşe yazarı,
gazeteciliği, yorumculuğu, köşe yazılarını bırakmalı
mıdır?" sorusu etrafında şekillendirdi. Baydar, bu soruya
evet yanıtı veriyor ama istifa etmeyen köşe
yazarları için de gazete yönetiminin yapması gerekenler için ilginç
bir öneri getiriyor.
İşte Baydar'ın bugünkü yazısı:
CHP'de yönetim değişikliği ardından medya söyleminde yumuşama
beklenirken tersi oldu. Sıfat takanlara sıfat takıldı. Bu arada
bazı köşe yazarları faaliyete son verdi. Acaba 'partizanlık'
kriterleri neler?
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP liderliğine gelmesiyle medyadaki sert
söylemin ve karşılıklı suçlamaların yumuşaması bekleniyordu; tersi
oldu. Deniz Baykal'ın istifasına yol açan gizemli süreç kadar,
medyanın bir kesiminin yeni lidere hayli coşku dolu destek
göstermesi, bir bakıma ölçünün başlık ve haber seçimi kadar, tavır
ve yorumlara da yansıması da sertliği ve ayrışmayı körükledi.
"Yandaş" sözcüğüne "candaş" ve "yoldaş" da eklendi. İlki kadar,
diğer ikisinin de medyanın asli görevi ve mesleki dayanışması
önünde yeni engeller kuracağı gün gibi aşikâr.
Ama burası Türkiye, medya buranın medyası; ayrıca sektörün sancılı
bir kimlik krizi yaşadığı, geçmişe dönük bir iç hesaplaşmaya, içten
bir yüzleşmeye hâlâ inatla direndiği de aşikâr.
CHP'de değişim sonrası, gazetecilikle ilgili iki gelişme, daha
doğrusu iki tartışma oldu. Bunlardan biri, "gazeteci bir siyasi
partiyi ve liderini alkışlar, onun lehindeki gösterilere taraf olur
mu?" sorusunda odaklandı.
Diğeri ise, "siyasette aktif görev köşe yazarı, gazeteciliği,
yorumculuğu, köşe yazılarını bırakmalı mıdır?" sorusu etrafında
şekillendi. Her iki konuya daha önce de değinmiştim. Bu vesileyle
bir kez daha açalım.
Basında, siyasi, hukuki, vicdani veya ahlaki tavır almak doğaldır.
Medyanın, toplumun farklı kesimlerini temsil ettiği malum olduğuna
göre, yorumların özellikle seçim süreçlerinde tercihleri yansıtması
doğaldır.
Batı'da (veya Hindistan, Japonya gibi doğu demokrasilerinde)
gazeteler imzasız başyazılarda her gün rasyonel tavır alırlar. Bu
nedenle, demokrasilerde hangi gazete veya kanal hangi siyasete
eğilimli, bu bilinir.
Ama Türkiye'de yaşanan biraz farklı. Burada imzasız başyazı
geleneği ne yazık ki yok.
Ayrıca, gazete ile okur kitlesi (toplum kesimi) arasındaki yazılı
olmayan bağ yerine, burada belirleyici olan, sermaye gruplarının
siyasete desteğinin arka planında çıkar beklentileridir. Medya,
siyasetlere desteğine karşılık mali karşılıklar bekliyor. Bu
nedenle, Türkiye basınındaki büyük medyada imzalı köşe yazılarının
ne kadar kitlelerin beklentilerini yansıttığı, ne kadarının
"sahibinin sesi" olduğu her zaman şiddetli tartışma konusudur.
Yine de, köşelerde siyasi tavır almak, tercih koymak doğaldır,
yanlış değildir, yadırganamaz. Ama bunu yaparken bireysel olarak
yapıldığı belirtilmelidir ki, gazeteyi bağlamadığı anlaşılsın. Kimi
yazarların "Benim oyum filanca partiye" tarzıyla seçimler öncesi
yazdığı yazılar, bu yüzden etik olarak doğru, anlaşılır
örneklerdir.
Peki, alkış gibi eylemler? Bunlar farklıdır. Gazeteci, siyasi
tavırların sergilendiği toplantı ve gösterilerin aktif parçası, bu
tür haberlerin nesnesi olmamalıdır. Yazı yoluyla gazete içinde
tavır takınmakla, dış hayatta taraf tutma anlamında "haber parçası"
olmak arasındaki fark önemli ve büyüktür. Bunun tek istisnası
meslekle ilgili (gazeteci hakları için toplantı, bir gazetecinin
tutukluluğu aleyhine miting veya öldürülen bir meslektaş için anma
toplantısı gibi) gösterilerdir.
Siyasette aktif görev alan bir köşe yazarı, gazetecilik faaliyetini
bırakmalı mıdır?
Evet. Bu açıdan, Hurşit Güneş, CHP PM'ne seçildikten sonra köşesini
kapatarak örnek bir davranış sergilemiştir. Bunu diğerlerinin de
yapması gerekir.
Hayır, bu yeni siyasi göreve rağmen ille de köşe yazmak
isteniyorsa, gazetenin sahibi ve genel yayın yönetmeni şu
uygulamayı benimsemelidir:
Söz konusu köşe yazarının her köşesinin altına ".... Filanca
partinin falanca organı üyesidir" mealinde bir standart, rutin not
düşülmelidir. (Aslında bu siyasetin yanında, ekonomi, turizm,
eğitim, hukuk, kültür ve spor köşelerinde de uygulanmalıdır.
Şirketi olan, şirketlere hizmet veren yazarlar var).
Okurlar, köşelerin (varsa) hangi aidiyetle, sadakatlerle
yazıldığını bilmelidir.
Çünkü, gazetenin okura karşı yükümlülüğü, açık ve dürüst
olmaktır.
Yavuz Baydar'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.