Sabah Okur Temsilcisi: 'Sabah bir özrü hak ediyor'
Yapılan haberleri tek tek tartıştığımızda bazı sorunlar bulabiliriz ama yaşadıklarımız gazetenin bu konuda verdiği mücadelenin haklılığını ortaya çıkardı. Okurlardan gelen onlarca ileti de gösteriyor ki SABAH bir özrü hak ediyor.
Sabah gazetesi okur temsilcisi İbrahim Altay, köşesinde okur
temsilcisi olarak çalışmaya başladığı günlerde Gezi olaylarının,
hemen ardından ise 17-25 aralık sürecinin yaşandığını anlatarak
başladığı yazısında ilginç bir şey açıkladı.
Her iki dönemde de kendisine gelen eleştirilerin birbirinden
farkını "Daha önce de eleştiriler vardı; eleştiri hep oldu
ama 'Geziciler' olarak tavsif edilen okur grubu; kendilerini dini
terminolojiyi de kullanarak ifade eden bu yeni kitleye nispetle
epey müeddep ve seviyeliydi. En azından önemlice bir kısmı olayları
meslek etik ilkeleri çerçevesinde ele alıyordu." diye
anlattı.
Altay, Sabah gazetesinin son yıllarda FETÖ ile ilgili manşetlerinin
ise görmezden gelinmesini eleştirdi ve şunları yazdı:
"Başta meslektaşlarımız olmak üzere kamuoyunun bir kısmı bu
haberlere hak ettiği değeri vermedi. Sabah'ın bu haberlerle gündemi
saptırmaya, gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştığını, hayali bir
düşman icat edip 'her şeyi paralele bağladığını' iddia ettiler.
PDY'nin varlığını kabul edenlerden bile SABAH'ın ısrarlı
yayınlarını 'saçma bir takıntı', 'yersiz bir paranoya', 'abartılmış
bir korku' olarak görenler oldu."
Bu yorumunun ardından Altay yaşananların SABAH'ın bir özrü hak
ettiğini yazdı.
İşte Sabah okur temsilcisinin kaleminden dikkat çekici
bölümler:
"Okur Temsilciliği görevine başladığımda Gezi'nin artçı
sarsıntıları devam ediyordu. Kısa bir süre sonra da 17-25 Aralık
darbe girişimi yaşandı.
Sabah'ın Gezi olayları karşısındaki duruşu herkesin malumu... Ağır
eleştirilere maruz kalsa da pozisyonunu savundu.
Benzer şekilde Sabah iki başarısız darbe girişimi (17 Aralık-15
Temmuz) arasında da kesin bir tavır ortaya koydu. Gazetede çok
sayıda 'paralel' ve FETÖ haberi yayınlandı.
Bu sırada bana ya da gazeteye gelen tenkitlerde bir tuhaflık
dikkatimi çekmeye başladı. 17-25
Aralık'tan sonra spesifik bir eleştiri getirmeyen, galiz küfür ve
hakaretler içeren maillerin sayısı 'katlanmıştı'.
Bu mailler 'iftira' suçlamasıyla başlıyor, ağza alınmayacak
küfürlerle devam ediyor ve hem bu dünyada hem de öbür dünyada hesap
sorulacağı tehdidiyle bitiyordu. Çoğu zaman hangi haberin kastedildiği bile belli
olmuyordu.
Şaşırmıştım.
Daha önce de eleştiriler vardı; eleştiri hep oldu ama 'Geziciler'
olarak tavsif edilen okur grubu; kendilerini dini terminolojiyi de
kullanarak ifade eden bu yeni kitleye nispetle epey müeddep ve
seviyeliydi. En azından önemlice bir kısmı olayları meslek etik
ilkeleri çerçevesinde ele alıyordu.
Hepsini arşivledim. Günü geldiğinde tam olarak ne demek istediğimi
örnekleriyle anlatacağım. Çünkü bu 'ahlaki çöküntü'nün ciddiyetle
ele alınması gereken bir mesele olduğu bir kez daha ortaya
çıktı.
Paranoya değilmiş
Bu girişten maksadım haberlerle alakalı endişelerini benimle
paylaşmış olan okurları rencide etmek değil. Başka bir hususa
dikkat çekmek...
15 Temmuz'a gelinen süreçte SABAH gazetesinin ilk sayfasında hemen
her gün Paralel Devlet Yapılanması'nın (PDY) tehlikelerine dikkat
çeken bir haber vardı.
Bu haberlerde FETÖ'nün nasıl bir örgüt olduğu, sorumlularının
kimler olduğu, amaçlarının neler olduğu, nasıl yapılandığı, nasıl
çalıştığı işleniyordu.
Yaptıkları hukuk ve ahlak dışı eylemler ortaya çıkarılıyor;
hırsızlık ve yolsuzlukları anlatılıyordu. İşgal girişiminin
gerçekleştiği gün bile SABAH'ın manşetinde bu konu vardı.
Başta meslektaşlarımız olmak üzere kamuoyunun bir kısmı bu
haberlere hak ettiği değeri vermedi. Sabah'ın bu haberlerle gündemi
saptırmaya, gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştığını, hayali bir
düşman icat edip 'her şeyi paralele bağladığını' iddia ettiler.
PDY'nin varlığını kabul edenlerden bile SABAH'ın ısrarlı
yayınlarını 'saçma bir takıntı', 'yersiz bir paranoya', 'abartılmış
bir korku' olarak görenler oldu.
Bazıları yüzlerini buruşturarak 'yine mi paralel' dediler. Bazıları
dalga geçip bıyık altından güldüler. Sabah'ın yayın çizgisini
takdir eden kimi okurlarımızdan bile zaman zaman 'artık yeter'
yakınmaları geldi. Yapılan haberleri tek tek tartıştığımızda bazı
sorunlar bulabiliriz ama yaşadıklarımız gazetenin bu konuda verdiği
mücadelenin haklılığını ortaya çıkardı. Okurlardan gelen onlarca
ileti de gösteriyor ki SABAH bir özrü hak ediyor.