Sabah gazetesi çok önemli bir haberi yayınlamadı!

Sabah gazetesini eleştiren Hıncal Uluç'a cevap Sabah'ın tepe ismi Erdal Şafak'tan geldi! Şafak hangi önemli haberi yayınlamadıklarını söyledi?

Sabah yazarı Hıncal Uluç dünkü yazısında son yıllarda mesleğimizin önemli bir derdi haline gelen "Sızdırma haberler" ya da "Servis edilen haberler" sorununa değindi.  Ve önemli bir soru ortaya attı: "Gazeteler sızdırılan bu haberi yayınlamalı mı?" Bir başka deyişle, "Gazeteler sızdırdığı haberle menfaat bekleyenlerin aleti olmalı mı?"

Sabah'ın çiçeği burnunda genel yayın yönetmeni Erdal Şafak Uluç'un sorusunu cevapladı: "Bizim bu soruya yanıtımız net: 'Hayır!'"

Ardından Erdal Şafak  Türkiye'yi ayağa kaldıracak, günlerce, hatta haftalarca konuşulacak, dahası dünyada da çok geniş yankılar yapacak bir haberi yayınlamadıklarını anlattı...

- (...)

Şantaj gazeteciliği
Ne yazık ki, basına musallat olan dertler sadece "Servis edilen haberler"le sınırlı değil. Örneğin bir de haberlerin şantaj aracı olarak kullanılması sorunu var.

Çok yıllar önce bir meslek büyüğümüz "Bazı gazeteciler yazdıklarıyla değil, yazmadığı haberlerle zengin olur" demişti. Örnek de vermişti:
"Diyelim ki bir gazete yöneticisi gözüne bir av kestirdi. Avdan kastım ünlü ya da zengin biri. İşadamı, siyasi veya sanatçı. O yönetici bir muhabirini sadece o avını izlemekle görevlendirir. Gece gündüz. Sonunda bir kaçamağını ya da açığını yakalar. Görüntületir. Dosya haline getirir. Sonra avından randevu ister. Buluştuklarında dosyayı uzatır, 'Bakın bir arkadaşımız sizi şöyle yakalamış. Ama müdahale ettim, gazeteye koydurtmadım...' Av minnet borcuyla teşekkür üstüne teşekkür ederken bizimki ekler: 'Sizi dertten kurtardım ama benim başımda öyle bir dert var ki... Hanım ille yeni bir ev (veya araba) diye tutturdu. Sağdan soldan bir miktar para tedarik ettik ama hâlâ epey açık var. Acaba bana şu kadar borç verebilir misiniz?' Avın 'hayır' deme şansı olabilir mi? Ve de verdiği parayı geri istemesi mümkün mü?"

Meslek hayatımız boyunca bu şantaj gazeteciliğinin o kadar çok örneğini duyduk ve gördük ki... Kimileri haberi yayınlayarak, hatta kampanya açarak para veya ilan sızdırdılar. Kimileri de sumen altı ederek haraç veya rüşvet aldılar.

Haber mi, devlet mi?

Gazete yöneticileri bazen de bir haberi milli menfaatler adına yayınlayıp yayınlamama ikilemine düşer.

Bu durum geçtiğimiz hafta bizim de başımıza geldi. Türkiye'yi ayağa kaldıracak, günlerce, hatta haftalarca konuşulacak, dahası dünyada da çok geniş yankılar yapacak bir haberin bilgilerine ulaştık. Hayır siyasetle, siyasilerle uzaktan yakından ilgisi yok. Ekonomik bir konuydu. Daha doğrusu, Türkiye'nin önemli bir ülkeyle ekonomik ve diplomatik ilişkileriyle ilgiliydi.

Son ayrıntıları almak için temas kurduğumuz devletin ilgili birimlerinin temsilcileri ve yine konuya taraf olan ilgili odaların üst düzey yöneticileri gazetemize akın ettiler ve şöyle dediler: "Basın özgür ve bağımsızdır. Yayınlayıp yayınlamamaya sadece siz karar vereceksiniz. Ancak yayınlarsanız Türkiye'nin milli menfaatlerinin ağır zarar göreceğini ve patlak verecek sorunun yıllarca başımızı ağrıtacağını bilmenizi rica ederiz."

Haberin yayınlanması durumunda ortaya çıkacak tabloyu da ayrıntılarıyla anlattılar.

İnanın, bir dakika bile bocalamadık. Batı'nın saygın gazeteleri, örneğin New York Times, Washington Post, The Times, Le Monde gibi, biz de ulusal çıkarlar adına haberi yok saydık. Sadece yırtıp atmakla kalmadık, belleğimizden de sildik.
Hem sonra, görüp izlediğiniz gibi hiçbir zaman manşet sıkıntısı da çekmiyoruz. Hepsi de birbirinden donanımlı, bilgili, çalışkan, tuttuğunu koparan arkadaşlarımızın sayesinde. Tümüne en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tek tek hepsiyle gurur duyuyoruz. İyi ki varlar.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğiyle...