Rüyalar gerçek olsa...
Galatasaray’ın teknik direktörü sahaya FB formasıyla FB 11’inde… FB’nin hocası da GS formasıyla GS 11’inde çıkıyor...
ADNAN BERK OKAN
Anlayamadığım şu…
İktidar ve muhalefetin bu kadar bariz hata yapmalarına rağmen bazı meslektaşlarımız (Gazeteci yazar olanları) neden halen o hataları ve hatalıları savunuyorlar?..
Böyle yapmakla toplumu daha çok gerdiklerini göremiyorlar mı?..
İki tarafın azgın azınlığının, makul ama sakin çoğunluğu giderek en az kendileriyle aynı öfke düzeyine çektiklerinin farkında değiller mi?..
Ve tabii aynı zamanda…
Göz göre göre hataları ve hatalıları savunmakla, insanlarımızı birbirlerinden ne kadar nefret ettirdiklerinin farkında değiller mi?..
Peki…
Bu karşılıklı nefretten kimlerin kazandığını, kimlerin kaybettiğini anlayamayacak kadar mı yüksek bu yaşadıkları akıl tutulması…
Ey güzel insanlar!..
İktidarı ve muhalefeti tümüyle suçlamak istemem elbette…
Akılcı da olmaz…
Ama…
Başbakan’ın ve muhalefet liderlerinin bütün yanlışlıklarını sadece danışman kadrosuna ve yakın çevrelerine bağlamak ne kadar doğru?..
Yok, hayır…
“Yakın çevre masum” dediğim yok…
Ama…
Ya Başbakan?..
Ya muhalefet partilerinin genel başkanları?..
Bu dört genel başkan (Dileyen “Lider” diyebilir) sadece onların dediklerini yapacak…
Sadece onların tahriklerine kapılacak kadar zayıf karakterde mi?..
Değiller elbette…
Lütfen, “ama başbakan cemaat tarafından kandırıldığını itiraf etmedi mi?.. O halde yakın çevresi tarafından neden kandırılmasın?” diye sorgulamayın beni…
Ya da diğer genel başkanların zaten pek de “karizmatik olmadıkları” bahanesini öne sürmeyin…
Zira o konulara girmek istemiyorum…
Girersem eğer…
Gırtlağıma kadar siyasete de girmiş olacağımı biliyorum…
Peki ne istiyorum?..
Amacım medyanın iktidar ve muhalefet kanadının hatalarına
yönelik analiz yapmak…
Emel Sayın’ın 70’li yılların başlarında ünlü ettiği bir şarkı vardı…
Benim kuşağım hatırlayacaktır…
“lar gerçek olsa…”
Aynen o güzelim şarkının sözlerindeki gibi “rüya veya hayal” de olsa o hayale ilişkin bir analiz yapmak…
Nasıl mı?..
İnternethaber.com’da Memduh Bayraktaroğlu imzasıyla yayımlanan makaledeki gibi…
Bayraktaroğlu, “Toplumsal Barış ve Ulusal Başarı Cemiyeti” kurulsun demeye getiriyor makalesinde…
Ne yapacak bu cemiyet?..
Gelin birkaç örneğe bakalım…
Her sene dört büyükler arasında, geliri hayır amaçlı kullanılmak
üzere bir turnuva yapılıyor...
Bu turnuvadaki
maçlarda; (Diyelim Galatasaray-Fenerbahçe maçında) hakem
bir devre Galatasaray başkanı,
ikinci devre Fenerbahçe başkanı
oluyor…
Televizyonlar maçı canlı yayınlıyor...
Tribünler full..
Maçın TV yayınını ise iki takımın seçtikleri birer futbolcu
birlikte sunuyorlar...
Hatta…
Galatasaray’ın teknik direktörü sahaya FB formasıyla FB
11’inde…
FB’nin hocası da GS formasıyla GS 11’inde
çıkıyor...
Başka?..
O halde bir örnek daha…
Büyük toplumsal olaylarda (Gezi, 17 Aralık, Soma vb.) taraf
olan partilerin liderleri tek başlarına, diğer partilerin meclis
gruplarında kürsüye çıkıp rakip milletvekillerinin sorularını
direkt cevaplıyor...
Ama…
Bu toplantılarda çok katı kurallar geçerli oluyor…
Söz almadan konuşan, konuk liderin lafını kesmeye çalışan, aleni
protesto amaçlı hareketler yapan vb. her vekil direkt salondan
çıkarılıyor…
Rakip salondaki liderin yanında tek bir partidaşı dahi
bulunmuyor…
Ve…
Hiçbir soruya müdahale edilemiyor...
Toplantılar maksimum 2 saat sürüyor...
En önemlisi de bu toplantılar eşzamanlı oluyor, isteyen kanal
istediği toplantıyı canlı yayınlıyor...
Kesmedi mi?..
O halde buyurun bir örnek daha…
Seçimlerden önce tüm liderler birlikte (aynı tarafta ve
aynı amaç için) bir şeyler yapacakları canlı bir TV programına
katılıyorlar…
Nasıl mı?..
Kulağa saçma gelebilir belki ama meselâ; birlikte yemek
yapıyorlar…
Kumdan kaleler inşa ediyorlar…
İskambil kâğıtlarından ev yapıyorlar...
Demek istemem o ki…
Esasta anlaşırsak; şüphesiz televizyoncular veya bu tür oyun
yapımcıları liderlere uygun bir imece işi
bulurlar!..
Yeter ki o insanları, sadece birer sıradan insan olarak,
birbirlerine karşı değil…
Birlikte bir şeyler yapmaya çalışırken izleyebilelim.
(Aynı program farklı hiziplerden entelektüeller için de
yapılabilir)
Efendim?..
“Hayal” mi dediniz?..
Zaten yazar da “hayal ettim” diyor…
Ama…
Dünyanın en büyük buluşları ve barış programlamaları hep böylesi büyük hayallerden sonra gerçekleşmemiş mi?..
Hâsılı ey güzel insanlar!..
Keşke bu güzel hayal
gelenekselleştirilse...
Keşke futbolumuza ve siyasetimize bu hayaldeki
gibi her yıl tekrarlanan "ritüeller" konsa...
Neden sadece futbolumuz ve siyaset...
Toplumu geren, düşmanlıklar üreten sadece bu iki kurum var
da ondan...
Ve keşke...
Bugünün muhalif medyası başını örten kadınlarımızla, namazında,
niyazında yurttaşlarımızla; Kürtlerimizle sorunları olmadığını
samimiyetle anlatsalar…
Ve keşke...
İktidara destek veren medya da “asla din devletinden yana
değiliz… Demokrasi ve hukuk devleti vazgeçilmezimizdir… Elbette
Müslüman ülkelerle sıcak ve dost ilişkiden yanayız ama AB tam
üyeliği de asla vazgeçemeyeceğimiz hedefimizdir”
dese…
Bunda samimi olduklarına sekülerleri ve laik sistem müminlerini ikna etse…
O insanların giyimleri, kuşamları, yaşamlarıyla sorunları olmadığını haykırsa…
İki tarafın medyası da “Haksızlıklara, yolsuzluklara, hırsızlıklara, yasaklara, fukaralığa karşı mücadele etmekte kararlıyız” diyebilse…
Böylesi
bir medya yaratmak çok mu zor?..
Hayır…
Hiç zor değil…
Yeter ki samimi olunsun…
Yeter ki istensin…
Yeter ki iktidar ya da muhalefete yandaş olunmasın…
adnanberkokan@gmail.com