Ruşen Çakır
Habertürk
Kürt meselesinin ideolojik bir kavgadan çok Türkiye'nin önünde
çözülmesi gereken bir engel olduğunun farkına varılması medyadaki
pek çok ismin meseleye yaklaşımını değiştirdi. Elbette bunda
Hükümetin kararlı birşekilde çözüm sürecini gündemin temel
maddelerinden biri olarak tutmasının da payı var.
Ancak yıllardan beri bu sorun çözülmeden Türkiye'nin istediği
noktaya gelemeyeceğini söyleyenler de var. Ruşen Çakır bu ikinci
gruptaki isimlerden biri.
Yaşananları bir gazeteci perspektifi ile, anlamak, anlamlandırmak
ve aktarmak için uğraşıyor.
Bugün gazetesinde kaleme aldığı, Kandil yine Öcalan'ın
elini güçlendiriyor başlıklı yazısı da anlama,
anlamlandırma ve aktarma çabasının bir parçası.
"Dün önce Habertürk’te
Zülfikar Ali Aydın’ın, PKK/KCK yöneticilerinin, “Öcalan’ın atacağı
adımlara bağlı kalma” kararı aldığı, bunu Kandil’e gelen HDP
heyetine ilettiği haberi geldi. Habere göre Suriye ve Irak’ta
(IŞ)İD ile savaş sürdüğü için mutlak anlamda silah bırakmanın şu
aşamada söz konusu olmadığı, ancak Türkiye’deki silahlı güçlerin
geri çekilmesinin kararlaştırıldığı da
belirtiliyordu." diyerek son gelişmeleri aktardıktan sonra
köşesinde şöyle çarpıcı bir yoruma imza atıyor:
Tam da bu nokta Kandil’in,
hükümetin algı yönetimi oluşturma çalışmakla suçlamasına
geçebiliriz.
Evet böyle bir çalışma var ancak çok da başarılı olduğunu söylemek
mümkün değil. Değil zira bu çalışma, artık iyice eskimiş ve
inandırıcılığını kaybetmiş "İmralı iyi, Kandil
kötü" önermesi üzerinden yükseliyor.
Örneğin HDP heyeti Kandil’e gitmek üzereyken medyada yine bol
sayıda "Öcalan ile anlaşıldı ancak KCK/PKK yönetiminin ne
yapacağı belli olmaz" minvalinde haber ve yorumlar
çıkarıldı.
Defalarca yazıp söyledim ama tekrarlamak şart: Öcalan’ın
İmralı’da hapsedilmesinden belli bir süre sonra yürürlüğe sokulan
ve son çözüm süreciyle birlikte iyice tırmandırılan "İmralı iyi,
Kandil kötü" söylemini bir kenara bırakıp şu soru üzerine
düşünelim:
Şu ana kadar İmralı ve Kandil’in birbirlerini
yıprattıklarına hiç tanık olduk mu? Geçen süre zarfında İmralı ve
Kandil birlikte güçlenmedi mi? Gelinen noktada Kürt Siyasi Hareketi
altın çağını yaşamıyor mu?
Ve yapılan son açıklamaya bakıp
soralım: Burada Öcalan’ı zor durumda bırakabilecek herhangi bir
ifade var mı? Daha açık soralım: Hükümeti eleştiriyi ön
plana alan bu tür PKK/KCK açıklamalarının Öcalan’ın masada elini
daha güçlendirdiği açık değil mi?
Siyasi iktidar gelişmelerden ne derece memnundur
bilemiyorum ama açık kaynaklara baktığımda İmralısı,
Kandili, partisi ve kitle tabanıyla Kürt Siyasi Hareketi’nin
sürecin gidişatından fazla şikayetçi olmadıklarını, olmalarını
gerektiren fazla bir şey yaşanmadığını
söyleyebilirim.
Ruşen Çakır olan bitene siyasetin
çarpıtmaları dışında bakmaya çaba gösteren bu çarpıcı
analiziyle günün köşe yazarı
oldu.