Ruşen Çakır sordu, Yetvart Danzikyan Agos'u anlattı
Habertürk yazarı Ruşen Çakır sordu, Agos genel yayın yönetmeni Yetvart Danzikyan, Hrant Dink'i Agos'u ve Etyen Mahçupyan'ı anlattı
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ile Agos gazetesinin Harbiye'deki binasında buluşan Ruşen Çakır, sohbeti Periskope aracılığı ile takipçileriyle paylaştı.
"Biz uzun bir süre Doğuş grubunda Yetvart ile birlikte
çalıştık" diyen Çakır'a Danzikyan, "daha öncesi de
var, ben Birikim'deydim, sen dışarıdan yazı yazıyordun."
diye yanıt verdi.
6 ay önce Agos'un genel yayın yönetmeliği koltuğuna oturan
Danzikyan, Türkiye'nin Hrant Dink ile tanıdığı Agos'un hikayesini
de şöyle anlattı:
GAZETE FİKRİNİN SÜRÜKLEYİCİSİ
HRANT İDİ
Yetvart Danzikyan: 1996 yılında kuruldu, ama
öncesinde 2 yıllık bir hazırlık süreci var. Hrant ve bir grup
Ermeni yazar, çizer, avukat, aydın 1995'den itibaren bir şey yapmak
lazım diye düşünmeye başlamış. 90'lar biliyorsun kötü bir dönemdi.
Milliyetçiliğin çok zirvede olduğu bir dönemdi ve bir yandan da bir
Ermeni canlanması vardı. Biz farklı farklı yerlerde bir şeyler
yapıyorduk. Ben Birikim'de yazıyordum, Hrant yazıyordu. Geriye
dönük muhasebeler yapıyorduk, siyasi gündem ile çok ilgiliydik. Bu
canlanma ile atmosferin kötülüğü birleşti. Kim vardı o dönemde,
Luiz Bakar, Diran Bakar, Anna Turay gibi bu işlerle alakalı 6-7
kişilik bir grup, bir şeyler yapmak lazım diye niyetlenmişler. Ben
o tarihte İletişim'de çalışıyordum, Anna gelsene diyerek bana
anlattı. Ben öyle katıldım. İlk yer, Dolapdere Yokuşundan inerken
sağda bir hanın küçücük bir odasıydı. Bir tane evlerden getirilmiş
yemek masası, iki tane bilgisayar. Başka da bir şey yoktu. Toplanıp
duruyorduk. Nasıl yapalım diye. Tabi sürükleyici olan, işin motoru
olan Hrant'tı. Girer girmez anlıyordunuz. Epeyce bir insan destek
verdi. Türkçe mi olsun, Ermenice mi olsun, ismi ne olsun, filan
diye uzun uzun tartışıldı ama çok belli ki onların büyük kısmı daha
önce kafalarda netleşmiş. Çünkü Türkiye'ye seslenmek
istiyorsun.
90'LARDA BÖYLE BİR ÇIKIŞ ÇOK
CESURCAYDI
Ruşen Çakır: Orada bir parantez açalım, Ermeni
medyası vardı değil mi?
Yetvart Danzikyan: Vardı, günlük gazeteler, ama
kapalı devre yayın yapan ve siyasi olarak da çok pozisyon olabilen
gazeteler değildi onlar. 300-400 tirajı olan, Ermenice 4 sayfalık,
daha çok Türkçe gazetelerdeki haberlerin çevirisi... Vardı tabi
kendilerine ait söyledikleri ama, ortam da çok ağırdı. Bir şey
söylemek lazımdı. Hem Asala meselesinin tortuları sürüyor...
Karabağ meselesi yüzünden, Ermenistan'ın bağımsızlığı yüzünden Türk
milliyetçiliği gerilmiş... PKK'lıların hepsi Ermenidir, Öcalan
Ermeni dölüdür, PKK'lılar sünnetsizdir, şudur budur diye yalan
haberler çıkmakla kalmıyor, bir de Meral Akşener'in Ermeni dölü
lafı... Bunların hepsinin sokakta karşılığı oluyordu. Okulların,
kiliselerin duvarlarına yazılar yazılıyordu... Kötü bir
dönemdi.
Ruşen Çakır: O zaman çok cesur bir çıkış?
Yetvart Danzikyan: Evet. Hatta ben şeyi hatırlıyorum, bir
destek vardı ama tek kaşını kaldırıp bakanlar da vardı Ermeni
cemaati içinde. Böyle bir şeyle ortaya çıkmak bizim için iyi mi
kötü mü diye... Öyle bir grup da vardı doğrusu.
ERMENİ CEMAATİ KAÇ
KİŞİ?
Ruşen Çakır: Yetvart, Ermeni cemaati diyoruz da
kaç kişiden söz ediyoruz?
Yetvart Danzikyan: 10-15 yıldır, 60 bin diye bir rakam var
ama teker teker bilmek mümkün değil tabi. Kilise kayıtları, nüfus
sayımlarından çıkıyor. 60 belki 70 bin.
Ruşen Çakır: Büyük çoğunluğu İstanbul'da mı?
Yetvart Danzikyan: Çok büyük bir çoğunluğu İstanbul'da.
Anadolu'da Vakıflı köyü dışında Ermeni köyü yok. Bazı köylerde
teker teker yaşayan Ermeniler var ama... Müslümanlaşmış Ermenileri,
gizli yaşayan Ermenileri saymıyoruz.
HRANT'IN ÖLDÜRÜLMESİ BU
ÜLKEDE ERMENİLERE KÖTÜLÜK YAPILDIĞINI
İSPATLADI
Ruşen Çakır: Peki, Agos diye bir gazete vardı,
çıkıyordu. Sol bir gazete olarak biliniyordu. Belli bir etki alanı
dışında sesi duyulmuyordu. Sonra o malum nefret verici suikast ile
bambaşka bir şey oldu. Onun getirdiği, o tarihte yaşanan Agos'un
merkezde olduğu bir ilgi oldu. Ne kadar sürdü bu ilgi, hala sürüyor
mu?
Yetvart Danzikyan: Hala sürüyor mu emin değilim. Hrant'ın
öldürülmesinin o kadar farklı yansımaları oldu ki, Agos bunlardan
birisi sadece. Hrant'ın öldürülmesinden sonra, 100 bin kişilik
cenaze bize çok şey anlatıyor. İnsanlar Hrant'ın varlığı ile Ermeni
meselesinin de farkına vardılar. Televizyonlara çıkıyor konuşuyordu
Hrant ama insanlar oturtamıyorlardı. İnsanlara birşey anlatıyordu
Hrant ama bir bunlara hazır olmayan insanlar var, bir tam olarak
hazır olmayan insanlar var... Bunları ilk kez duyan insanlar var.
Onların hepsi Hrant öldürülünce yerine oturdu zihinlerde. Agos ilgi
alanı oldu ama Hrant'ın öldürülmesi ile daha çok Ermeni meselesi,
soykırımı, katliamı da... Şöyle diyeyim, Ermenilere bu ülkede bir
kötülük yapıldığı net bir şekilde ortaya çıktı. Hrant'ın hayatına
bakan her hangi bir insan, ister milliyetçi, ister devletçi olsun,
Hrant'ın hayatının bu Ermeni meselesinin kompakt hali olduğunu
görecektir.
HRANT'IN KATLİNİN ERMENİ CEMAATİNE ETKİSİ NE OLDU
Ruşen Çakır: Tersten bakacak olursak, Hrant'ın
öldürülmesi Ermenilerde nasıl bir etki yarattı? Korku mu yoksa
Ermeni kimliğini daha çok sahiplenme mi?
Yetvart Danzikyan: Tek bir şekilde tarif edemeyiz.
Zaten Agos'u çok sert bulan bir grup vardı. Ama gençler için bir
kapı açtı, Hrant'ın öldürülmesi. Cesaretle ortaya atılma kapısı
açtı. 'Hrant öldürüldü, daha ne olacak? Bizim başımıza daha kötü
bir şey gelemez...' diyen genç bir kuşak ortaya çıktı. Yaşlı
kuşağın bir kısmında bu ülkede hiç bir şey değişmemiş, çıkıp laf
edince karşılığı budur diyenler oldu. Biz böyle olacağını
biliyorduk, biz onu söylemiştik diyenler oldu. Çok büyük çoğunluğu
değil ama... Daha geniş bir kesim, hem Hrant'ın hatırasını, onun
bayrağını daha ileri götürmek, hem de Hrant tarihin gizli
kapılarını açtı, meseleyi tartışmaya açtı, o tartışmanın içinden
devam etmek gibi bir yola yöneldi. Sadece Ermenilerde değil,
Türklerde de öyle oldu, bir sürü Türk ya da Kürt bu konuyu daha
cesaretle konuşmaya, etraflıca düşünmeye başladı. Hatta sol kesim
geçmişte biz neden böyle yaptık diye hesaplaşmaya başladı. Ermeni
cemaati içindeki etkisi ne kadar vurucu olduysa,
müslümanlaştırılmış Ermeniler için de böyle bir etkisi oldu.
Hrant'ın dediklerinin yaptıklarının etkisi oldu, öldürülmesinin
daha çok etkisi oldu. Dolayısıyla bütün Türkiye için etkisi
oldu.
Ruşen Çakır: Son seçimlerde üç partiden birer
Ermeni milletvekilinin seçilmesini de bunun parçası olarak
düşünebilir miyiz?
Yetvart Danzikyan: Onun doğrudan etkisi değilse de
sürecin sonucu diyebiliriz. Ondan sonra başlayan bir aktivizm var
mesela. Biz bundan 20 sene önce böyle bir şey düşünebilir miydik?
Tuzla'da Kamp Armen yıkılıyor, orada 100 gündür nöbet tutuyor 20-30
Ermeni genç. Geceleri orada kalıyor. Başka sivil toplum kuruluşları
destek veriyor, HDK Tuzla örgütü destek veriyor ama Nor Zartonk
diye Ermenilerden oluşan bir grup dayanışma grubu var. Biz bunları
20 yıl önce düşünemezdik. Hrant'ın hayatı ve öldürülmesi ile aktive
oldu bunlar. Garo mesela HDP'li vekil. Hem Hrant'ın etrafında
yetişmiş, hem de Hrant'ın ölümü sonrası siyasete giren bir
arkadaşımız.
AGOS'UN TİRAJI NE KADAR,
KAÇI SATILIYOR?
Ruşen Çakır: Gazeteye dönecek olursak, kaç
abonesi var? Kaç basıyor, kaç satıyor, dinamizmi etkisi nasıl?
Yetvart Danzikyan: 4800 civarında basıyoruz,
satışımız da 4600 civarı. Bazı haftalar değişiyor. Ama ortalama
böyle. Bunun yarısı abone. Bir kısmı İstanbul dışı, bir kısmı yurt
dışı, Amerika, Fransa, Beyrut, filan... Gazete bayilerine,
bakkallara dağıtılıyor. 24 nisan sayısı iadesiz satıldı, 6000
civarında basmıştık. 1000. sayı iadesiz satıldı. Hrant'ın ölümünden
sonra 1-2 yıl Agos'u keşfedenler hem de destek olarak alanlar oldu.
Bir sürü inan bir hikaye keşfetti ve o hikayenin devamını okumak
istediler.
ETYEN MAHÇUPYAN DA BÖYLE BİR
ADAM İŞTE
Ruşen Çakır: Yetvart bir soru var ama buna cevap
vermek istemeyebilirsin... Etyen Mahçupyan hakkında ne
düşünüyorsun?
Yetvart Danzikyan: Etyen Mahçupyan siyasi olarak
benim mutabık olabileceğim bir isim değil. Ben bunu zamanında
yazdım da. Fakat, zaman zaman arkadaşlarıma söylüyorum. Bir Ermeni
görünce Etyen Mahçupyan için ne düşünüyorsun demek de tersten bir
mesele. Birincisi bu ben bir Kürt gördüğümde Mehmet Metiner
hakkında ne düşünüyorsun diye sormuyorum. Ya da bir Türk gördüğümde
bilmem kim hakkında ne düşünüyorsun demiyorum. Bu tersten bir
mesele... İkincisi ben isimler hakkında çok konuşmak istemiyorum.
Bu da böyle bir adam işte. Ne yapalım. Toplum bu... Toplumlar tek
tür insanlardan oluşmaz. Etyen siyasi olarak eleştirilebilir,
eleştirilmelidir de. Ama bunu bir Ermeni'nin içine sokmakta bir
mesele var. Olabiliyor her topluluğun içinde sağcısı da solcusu da
olabiliyor. Etyen 70'lerde de solcu değildi. AKP'yi savunma
tarzını, şeklini ben de beğenmiyorum. Ama bu Ermenilik içine
sokulması beni de yoruyor. Bu bir zihniyet.
SEVAN NİŞANYAN'IN BİR BENZERİ
DAHA YOK
Ruşen Çakır: Sevan Nişanyan'ı sorayım bir de.
Sevan'ın başına gelenler Sevan olduğu için mi geliyor, yoksa aynı
zamanda Ermeni olduğu için mi?
Yetvart Danzikyan: Bunu tabi somut, hukuki olarak
ispatlamak mümkün değil. Ama Sevan Nişanyan'ın benzeri suçluların
aldığı cezalara bakıldığında mesele ortaya çıkıyor zaten. Sevan
Nişanyan benzeri bir iş yapıp da hapse giren, peş peşe ceza davası
açılan başka birisi yok. Sevan'ın resmi görüş dışındaki tezleri hem
de Ermeni oluşu, yerel siyaset dengesindeki isimleri mi kızdırdı
artık... Bunlar üst üste gelerek bir şeylere sebep oldu gibi
görünüyor.