Ruhat Mengi'ye nereden teklif geldi?

Dört yıldır Star TV'de Her Açıdan adlı progamı hazırlayıp sunan Ruhat Mengi bu tekliflere ne yanıt verdi?

Araştırmacı gazeteci ve televizyoncu Ruhat Mengi geçtiğimiz sezon ekranların en çok izlenen haber programına imza attı.4 yıldır hazırlayıp sunduğu Her Açıdan ile pazar günlerinin adeta vazgeçilmezi haline gelen Mengi’nin programı, yaz döneminin ardından yarın STAR TV’de start alıyor.

Ruhat Mengi, reyting rekorları kıran programında yine birbirinden önemli konukları, ateşli tartışmalarıyla izleyicinin karşısına çıkaracak. Mengi programının başarı sırlarından formunu nasıl koruduğuna ve yazacağı romana kadar “her açıdan” Bizim Kahve’ye konuştu.

Her Açıdan bu Pazar başlıyor. Yeni sezonda aynı iddiayı koruyacağınıza inanıyor musunuz?
İddia demeyelim, iddialı konuşmaları, kendini övmeleri, övenleri antipatik bulurum ama bazı gerçeklerin de anlatılması gerek. Birçok kanalda çok sayıda haber programı var, bunların en iddialı olanları da 30-40 yıllık deneyimli usta televizyoncular tarafından yapılıyor. Uzun yıllar haber tartışma programlarını tek tabanca olarak götüren isimler bunlar ki emeklerine, deneyimlerine büyük saygım var. Türkiye’deki haberciliğe, haber programcılığına çok ciddi katkıları oldu. Ama zaman içinde ve siyasetin giderek daha endişe verici bir gidiş izlemesiyle izleyicinin beklentisi değişti. Artık kavgaya, gürültüye prim vermeyen, daha gerçekçi program isteyen bir izleyici kitlesi var. Her Açıdan bu özellikleri karşılayarak sizin de belirttiğiniz gibi tüm kanalların haber programları arasında son iki yıldır diyebiliriz, özellikle de geçen yıl hep zirveyi korudu.

Konuklarımı seçerken bir hafta düşünürüm

Türk televizyonunda ilk kez bir kadın gazeteci erkek habercileri geçerek haber programını zirveye oturttu. Bu ilginin sırrı nedir?
(Gülüyor) Bütün sırları verecek değilim tabii... Ama bu başarının bir başka nedeni de Her Açıdan’ın tümüyle yepyeni bir anlayışla, sık sık vurguladığım gibi bir “21’inci yüzyıl programı” olarak hazırlanmasıdır. Gerçeklere yüzde yüz sadık kalan, en demokratik ülkelerde olduğu kadar açık ve net şekilde olaylara her açıdan bakan bir program oluşu etkendir. Konuklarımı seçerken bir hafta düşünürüm. Ben gazeteci olarak yazılarımda olduğu gibi kendi görüşlerimi açıklarım, çünkü orada sadece moderatör değil 5’inci konuşmacıyım. Ama katılan her konuşmacı da özgürce görüşlerini açıkladığı gibi diğer konuşmacılarla olduğu gibi benimle de tartışabilir, bu da formatın farklılıklarından biri. İzleyici kimi daha inandırıcı bulursa ona inanır. Bununla birlikte özellikle geçen yıl; iktidara yakın duran veya durmak isteyen gazetecilerin, akademisyenlerin katılmaktan çekindiklerini gördük. Nedenini kendileri biliyorlardır şüphesiz. Oysa ben diyorum ki “Sizler değil misiniz her konuşmada, yazıda demokrasiden, demokratlıktan, liberallikten dem vuran, buyrun 3’er, 3’er katılın. Siz çoğunlukta olun. Deyin ki biz şu üç kişi geleceğiz.” Bunu da yapmıyorlar. Yaptıkları hep aynı bilindik kanallara topluca katılmak.Biz her görüşü davet ediyoruz, kendine, bilgisine güvenen, gerçek demokrat olan katılır, bekleriz.

Türkiye’de şartlar o kadar ağır ki gülmeyi unutmamayı vazife edinmek gerekiyor

Bu programa gençlerin de büyük ilgi gösterdiği biliniyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Hazırlarken gençlerin de dikkatini çekecek konulara ve tempoya önem veriyoruz. O ciddiyet arasında esprili bir konu, bir laf varsa onu hiç kaçırmam. Bunda eğitimimin bir kısmını İngiltere’de yapmamın ve ilk gençlik yıllarımdan itibaren uzun yıllar kalmış olmamın etkisi var. Orada espri yeteneği kişiliğin en önemli belirleyicilerindendir, öyle yetiştim ve tabii İngiliz TV’sindeki esprili sohbet programlarını da izleyerek...Çocuklarımı da aynı şekilde yetiştirdiğim için bizimle yarım saat oturan bol miktarda gülerek ayrılır. Kendi aramızda her konuşmada mutlaka espri vardır. Bu özellik programa da yansıyor. Gerektiğinde tabii ki ciddiyimdir ama gülme fırsatını hiç kaçırmam, olayların komik yanını da anında yakalarım. Türkiye’de şartlar öyle ağır, olaylar öyle ciddi ki aslında gülmeyi unutmamayı vazife edinmek bile gerekiyor.

Polemik; espri anlayışı olan zeki, saygılı yazarlarla olur

Programlar ve sunucular devamlı kanal değiştiriyor, ya siz?
Başka kanallardan teklif geliyor tabii. Bu yaz CNNTürk’ten de geldi. Eksik olmasın, Mehmet Ali Birand Her Açıdan’ı CNNTürk’e almak için Temmuz’da teklif yaptı. Ama biz STAR’da mutluyuz, orayı evim gibi hissediyorum. Bunun üzerine 10 gün kadar önce Sayın Birand Her Açıdan’ın dışında ikinci bir siyaset programını CNNTürk için yapmamı önerdi. Bunu da STAR istemedi, ben de aynı konularda iki ayrı yerde görünmenin sakıncalı olabileceğini düşünerek hak verdim. Asıl istediğim “sosyal sorunları, eksikleri, yanlışları” işleyen ikinci bir program yapmaktı. Çünkü bazen çok istesem de önemli bazı toplumsal konuları siyasetin içinde işleyemiyorum. Buna rağmen öyle abukluklar oluyor ki, geçen yıl zaman zaman mecbur hissettim kendim ve programın bir köşesinde işledim.

Başka köşe yazarlarıyla polemikleriniz de oluyor, rahatsız edici buluyor musunuz?
Genellikle kimseye ilişmemeye çalışıyorum çünkü karşınızda sınır tanımayan, “kendime bile gülerim” deyip de eleştiriler karşısında hemen saldırıya geçen ve işi hakarete vardıran birileri varsa (ki ben bunlara gazeteciliği hazmedemeyenler diyorum) tatsız oluyor. Polemik yapmaya değecek kadar espri anlayışı olan, tabii zeki, saygılı (önce kendine) ve nispeten komplekssiz bir meslektaşım olursa hiç de yanlış değildir polemik gazetecilikte. Aksine yazması da, okuması da gayet zevklidir...

Akrep burcuyum kızdırmaya gelmez!

Kızdığınızda karşınızdakini konuşamaz hale getirdiğinizi sık sık görüyoruz.
Ben masumum, hayat beni böyle yaptı (gülüyor)... Gazeteciliğe başladığımda sessiz, sakin bir kızcağızdım. Aslına bakarsanız kimseyi kırmayı sevmem ve kontrollüyümdür. Ama sınırlar fazlasıyla zorlanıp da tepemin tası atana kadar. Bir sınırı var yani... Akrep burcunun etkisi midir bilemem, akrep kadınını kızdırmaya gelmez. Ayıptır söylemesi 12 burcun en tehlikelisi derler, (gülmeye devam ediyor) aynı zamanda en cazip olanı dendiği için bunu yumuşatıyor neyse ki!!

Programınızın bir başka günde tekrarını isteyenler var, gece programı olmasını isteyenler var, bunlar mümkün değil mi?
Evet, her zaman bu istendi ama maalesef hiçbir zaman tekrarı olamayacak, sadece Pazar günleri izleyiciyle buluşacağız. Kanalın da, benim de tercihimiz bu... Gece programı olmasına da hiç gerek yok bence. İzleyicinin beğendiği, inandığı, güvendiği programı saati ne olursa olsun kaçırmayacağını düşünüyorum. Ayrıca bir programı izleten günü ve saati değil, bu da görüldü. Aynı saatte karşımıza tıpatıp aynı formatta, karikatürüne kadar benzetilmiş bir siyasi tartışma programı kondu, en ufak bir rekabet gücü gösteremedi. İnandırıcılık ve izleyicinin benimsemesi bambaşka bir şey. Sırrını onlara sormak lazım. Gerçekten sorsanıza? Bir anket iyi olurdu.

Ahmet Hakan’ın telefonu kâbus gibiydi

Son bir yıl içinde sizi en çok etkileyen olay neydi?
Özel hayatımı kastediyorsanız annemi kaybetmem. Hâlâ günün her saatinde onu anıyorum... Programda ise Yaşar Nuri Öztürk’le Her Açıdan’da tartışmayı kendisi isteyen Ahmet Hakan’ın son anda yayından 45 dakika önce hastalandığını haber vermesi. Hiç unutmuyorum, STAR binasının kapısından girmek üzereydim ve bir anda vücudum ter içinde kalmıştı. Neyse ki önceden anons edilmesine rağmen onun olmayışı programa olumsuz bir etki yapmadı.

Neden kimya mühendisliğine devam etmediniz?

Tam yapıyordum, 1 yıl olmuştu ki gazetecilik için yaratıldığımı fark ettim.

Gazeteci olmasanız hangi işi yapmak isterdiniz?

Hiç durmadan seyahat etmek, dünyayı görmek ve tiyatro-film senaryosu olabilecek romanlar yazmak isterdim. Zamanım olsa zaten yapacağım da. Aklımda öyle güzel roman fikirleri var ki. Bazen oturduğum yerde kafamda yazmaya başlıyorum. Ama en az 3-4 ay sadece ona konsantre olmalıyım. Bu da mümkün değil. Çoğu kez tek bir boş saat bile bulamıyorum. Gelecekte inşallah.

Fırlamayayım diye koltuğa bağlıyorlar

Hiç kilo almıyorsunuz, hep aynı formu nasıl koruyorsunuz?

Günde sadece 2 öğünle... Aslında çok iştahlıyımdır, kendime izin versem beş öğün aynı iştahla yemek yiyebilirim. Ama özellikle proteini; et, balık, tavuk, peynir gibi yiyecekleri günde yalnızca bir kez yerim. Bir de çok hareketliyimdir. Bu nedenle TV karşısında saatlerce oturamam, sinemada ancak çok güzel filmlere dayanabilirim, uzun uzun güneşlenemem. Misafirlerim “hiç oturmuyorsun” diye şikayet ederler. Program sırasında da beni koltuğa bağlıyorlar zaten, siz görmüyorsunuz (gülüyor).