Romantizmin kralı nerede yaşanır?
Ama manken Ahu Yağtu'nun romantik yemek mekânı önerisi hem şaşırttı beni hem de çok hoşuma gitti.
GAZETECİLER.COM
Çok hoş yaaa…
Siyaset yok…
Kavga yok…
Küfür hiç
yok…
Ya ne var?..
Romantizm arayanlara duyurulur?..
Romantizm var romantizm…
Hani neredeyse bilhassa erkek
milletinin adını bile unuttuğu o muhteşem duygu…
Haşmet Babaoğlu bakın
bunu nasıl anlatıyor?..
Esnaf lokantasında
romantizm!
Hatırlıyorum; Sunay'ı (Akın)
TRT'deki bir sohbet programına çağırmışlardı.
Konu romantizmdi.
Stüdyoda bir masa
vardı...
Masanın üzerindeki şamdanda üç mum
ve gösterişli bir vazonun içinde çiçekler duruyordu.
Sahnenin gerisinde bir kemancı bu
atmosfere müziğiyle katkıda bulunuyordu...
Sunay baktı, baktı...
Ve patlayıverdi.
"Hanımefendi, burada bulunan ne
varsa romantizme aykırı, hatta romantizmin düşmanı!"
Sunucu şaşkınlık içindeyken devam
etti Sunay: "Mum değil ateş yakmalıydınız. Masaya çiçek koymak
yerine bizi ormana götürmeliydiniz. Ve bir beyefendi bize kemanıyla
eşlik etmemeli; bizzat biz kendimiz coşkuyla şarkı
söylemeliydik."
***
Haklıydı Sunay! (Tabii
söylediklerini aklımda kaldığı biçimiyle aktardım
buraya!)
Şimdi 19. yüzyıl Avrupasının
sanatını ve felsefesini derinden etkileyen Romantizm akımını
açıklamaya kalkışmanın âlemi yok!
Ancak hayatımızda yer etmiş
"romantiklik" lafının o dönemden mülhem olduğunu, fakat anlamının
fena halde ezilip büzüldüğünü vurgulamam gerekiyor.
Romantizm mumlu, puslu mızmızlık
değil, gürül gürül coşkudur!..
İnançtır, isyandır,
kahramanlıktır, doğa aşkıdır.
Yine de şu bir gerçek
ki..
En bozuk, en ezik büzük haliyle
bile "romantizm" seviyoruz.
Aşkımızı meşkimizi bu lafın içine
tıkıştırmaya çalışıyoruz.
***
O halde...
Süsü, püsü, mızmızlığı ve
mıymıntılığı bırakalım...
Romantik bulduğumuz şeylerde ve
bireylerde biraz coşku ve bir hikâye (romans)
arayalım...
Şimdi bu konuya neden girdim, onu
da anlatayım.
Tempo dergisi İstanbul'un tadına
varmayı seven ve bilen birkaç tanınmış kadına "en romantik yemek
mekânları"nı sormuş.
Çoğunluk hem manzarası hem de
yemekleri hoş restoranların, şık mekânların adını vermiş.
Normal!
Tabii genel kabule uygun biçimde
"denizi tam karşına alarak, ayışığı altında bir masada" yemekten
söz edenler de var!
***
Ama manken Ahu Yağtu'nun romantik
yemek mekânı önerisi hem şaşırttı beni hem de çok hoşuma
gitti.
Kapalıçarşı çevresindeki esnaf
lokantalarını öneriyor Yağtu ve "zorlama romantizm dayatmıyorlar"
diyor.
Düşünsenize...
Garson daracık mekânda
koşuşturuyor.
Çift salaş bir masada elleri
kolları ve bakışları birbirine karışır halde
konuşuyor.
Sözler şelale!
Heyecan son raddede!
Yaprak sarmalar, pilav üstü
kurular çarçabuk bitiyor. Kalp çarpıntısı tabak çatal sesini
bastırıyor.
Hesap ödenip
kalkılıyor.
Belki birazdan kalabalığa
karışacaklar, belki ayrılacaklar.
Ve ah! Daha köşeyi döndüklerinde
ne çok özleyecekler birbirlerini!
Evet! Hâlâ romantizm diye bir şey
varsa gerçekten...
İşte budur!
Nasıl?...
Sevdiniz mi?..
O halde Babaoğlu’nun kitap
önerilerini