Reklam müdürü Yılmaz Özdil'i patrona neden şikayet etti?
Yılmaz Özdil, bugün yazısında gazetenin reklam müdürünün kendisini patrona neden şikayet ettiğini yazdı..
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugün yine çok konuşulacak bir yazıya imza attı.
Yılmaz Özdil, Reza Zarab ağırlıklı yazısında, daha önce çalıştığı bir gazetenin reklam müdürünün Fadıl Akgündüz yüzünden kendisini patrona şikayet ettiğini belirtti.
Özdil, "Halkımız banker skandalı olduğu dönemde gibi dolandırıcıları çok seviyor, bu yüzden hayalı kahramanlar yaratıp sonradan pişman oluyoruz" dedi.
İşte o yazıdan bir bölüm:
Vatan kurtaran aslan
Banker Kastelli.
Banker Bako.
Banker Servet.
Banker Bahar.
Banker Selban.
Banker Kervan.
Alın teri’nin faiz yalanına yenildiği yıllardı. Banker Yalçın vardı mesela, bir bankanın çay ocağını işletiyordu, henüz 18 yaşındaydı, banker oluverdi, sadece bir senede bir milyar lira tokatladı. Biri ne faiz veriyorsa, öbürü bir puan fazlasını veriyordu, sayın mütedeyyin hükümetimiz yol veriyordu. Hiç unutmam, İzmir Hatay’da bir berber vardı, banker ayağıyla en yüksek faizi verdi, açgözlülükten gözü dönen sayın ahalimiz evini barkını satıp, bu berbere yatırdı. Piyasada ne kadar üçkağıtçı, dolandırıcı varsa, alayı banker oldu. Hem vallahi hem billahi, bankerlere para yatırmak için kuyruk oluyordu. Apartman dairelerinde şube açıyorlar, sıra numarası dağıtıyorlardı, para yatırmak için sıranın sana gelmesini bekliyordun… Sayın ahalimiz mesai bitmeden yatırsak bari diye endişeleniyordu! Gazetelere çarşaf çarşaf reklam veriyorlardı, televizyonların reklam kuşaklarını komple kaplıyorlardı, televizyonlar siyah beyaz, hayaller rengarenkti, en şöhretli sanatçılarımız bankerlerin reklamlarında ballandıra ballandıra oynuyordu. Sayın basınımız o dönemde de haysiyetsizdi, bankerlerin taşaklarını avuçluyor, pohpohlaya pohpohlaya manşetlere çıkarıyor, memleket ekonomisine ne kadar fayda sağladıklarını, ne kadar itibarlı işadamları olduklarını yazıyorlardı. Bu furya 22 ay sürdü… Saadet zinciri inceldiği yerden koptu, kimisi İsviçre’ye kaçtı, kimisi Suriye’ye kaçtı, binden fazla banker vardı, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılası 8 trilyon lirayken, 150 milyar lira toplamışlardı, üç milyon kişi etkilendi.
*
Yahya Demirel.
Turan Çevik.
Kemal Horzum.
Orhan Aslıtürk.
Hayali ihracat duayenleriydi.
Mobilya ihraç ediyorum ayağıyla kırık dökük sunta gönderiyorlardı, kumaş ihraç ediyorum ayağıyla sünger kırpıntıları gönderiyorlardı, 5 liralık malı 125 liraya ihraç etmiş gibi gösteriyorlardı, devletten ihraç etmek üzere düşük fiyata gıda ürünü alıyor, yerli piyasaya sürüyor, hayali paketleri ihraç etmiş gibi gösteriyorlardı. Hayaldi gerçek oldu’ydu yani… Mütedeyyin hükümetimiz tarafından sırtları sıvazlanıyordu. Etraflarına para saçıyorlardı, sebil gibi rüşvet dağıtıyorlardı, sahne dünyasından sevgilileri vardı, magazin dünyamızın başrolündeydiler. Sayın karaktersiz basınımız hayali ihracatçıları yere göğe sığdıramıyordu, memlekete döviz getirdiklerini söylüyor, memleketin onlar sayesinde kalkındığını yazıyorlardı. Neticede memleket ekonomisini kurtaran bu arkadaşların kimisi Karayipler’e kaçtı, kimisi Yunanistan’a kaçtı.
*
Kombassan.
Yimpaş.
Jetpa.
Yeşil sermaye’ydiler.
Almanya’da mantar gibi türediler, davul tozu minare gölgesi, abra kadabra şirketleri kurdular, camilerde tezgah açıp para topladılar. Sayın mütedeyyin hükümetimizin bakanlarıyla kol kola açılışlar yapıyorlardı, sayın şerefsiz basınımız “Anadolu kaplanı” olduklarını yazıyor, dinibütün işadamlarımızın Türkiye’ye döviz kazandırdıklarını, istihdama katkı sağladıklarını anlatıyordu. Bu Anadolu kaplanlarından bir tanesi mesela, “zihin okuma cihazı” icat etmişti, “bu cihaz beyinlerden geçen düşünceleri okuyor, yazıya döküyor, henüz tam geliştirilmedi, şimdilik sadece 72 saatlik zihin okuyabiliyor” diyordu. Peki cihaz tam geliştirilince ne olacaktı? “Kainat makinesi” olacaktı. Detaylı detaylı anlatıyordu, “kainatta mevcut bulunan Hazreti Muhammed’in Hazreti İsa’nın hayattayken çıkardığı ses dalgalarını uzaydan toplayacak, süzecek, televizyonlarda canlı olarak yayınlayacak” diyordu. Faize haram diyen sayın mütedeyyin ahalimiz, bu makineye ortak olup, kâr payı alabilmek için iki milyar euro verdi iyi mi… Neticede yeşil sermaye paraları hokus pokus oldu. Pişkinlikte nirvana’ydı, Endüstri Holding’in koordinatörü basın toplantısı düzenlemişti, topladıkları 300 milyon euro’dan geriye sadece 50 milyon euro kaldığını belirterek, “sayın ortaklarımız paranın üstüne bir bardak soğuk su içsin” demişti!
Yılmaz Özdil'in yazısının tamamı için tıklayın