Reha Muhtar'dan Ece Vahapoğlu'na tavsiyeler!

Ece Vahapoğlu'nun derin dil bilgisi bugün de Reha Muhtar'ın gündeminde. Muhtar'ın Vahapoğlu'na bazı tavsiyeleri var...

GAZETECİLER.COM

Okan Bayülgen'in Ece Vahapoğlu'nun derin dil bilgisini komuoyunun gözleri önüne serdiği programdan sonra tartışmalar dinmek bilmiyor. Şimdi de işin geyiği ile analizi arasında duran yazılar gündemde. Reha Muhar da bugün konuyu köşesine taşımış ve Vahapoğlu'na bazı tavsiyelerde

Programda Okan, Ece’yi imtihan ediyor...

“Madem Boşnakça bildiğini söylüyorsun o zaman şu şarkının sözlerini Boşnakça’ya tercüme et...”

Ece’nin annesi Boşnak...

Boşnakça’yı pek bildiği söylenemez...

Olsa olsa anneden gelen kulak aşinalığı vardır...

Şarkı sözlerini çevirmesi imkansız...

Orada bilemediği için takılıyor Ece...

Arkasından, Ece’ye İspanyolca birşey soruyor...

Onu da “İtalyanca sor” diye geçiştiriyor Ece...

Çünkü İtalyanca ve İspanyolca birbirine çok benzeyen iki dil...

Ece ise İtalyanca’yı çat pat bildiğinden, daha az bildiği İspanyolca’yı da eklemiş üstüne belli ki...

Sonunda iş öyle bir hale geliyor ki, Okan, Fransızca “Affet beni” nasıl denir diyor, Ece ona bile cevap veremiyor...

***


Oysa ben biliyorum ki, iki yıl önce Ece, Nice’e gitti orada 3 ay siyaset bilimi üzerine Fransızca olarak okudu ve kendi çapında bir tez

yazdı...

İngilizcesi ve Fransızcası gayet iyidir Ece’nin...

Geri kalanı elbette çat pat...

Burdan çıkacak sonuç:

1) Başkasıyla alay etmeden önce insan önce kendine bir bakmalı, her lafı doğru söylüyor mu diye...

2) Çat pat bildiğin, az buz aşina olduğun her dili “biliyorum” diye ortaya çıkmayacaksın ikiii...

Misal bana sordular mı fazla hava basmadan şöyle derim:

“İngilizce bilirim... Az Fransızca... Tavernada konuşacak kadar Yunanca...”

Bu kimseyi küçültmez, “Bu kadar işte” dersin “Daha fazlasını bileni alim yapsınlar” diye dalganı geçersin olur biter, bana ne?..

***


3) Canlı yayın öyle dışarıdan bakıldığı gibi gevrek gevrek sırıtarak “acı var mı acı” dediğiniz gibi bir olay olmadığı herkes tarafından anlaşılmalıdır üüçç...

Adama su gibi bildiği şeyi unutturur alimallah...

Nitekim Ece, az kaldı söylenenin İngilizce’sini bile unuttu canlı

yayında...

4) Ece farkında mı bilmiyorum ama ben farkındayım...

O sorulara tersten başlasaydı Okan yani İngilizce sorarak başlasaydı, Ece’nin performansı 4 katına çıkardı...

Muhtemelen bir Boşnakça’da, belki de biraz İspanyolca’da

bocalardı...

Gerisinde sular seller gibi

akardı...

Buradan çıkacak sonuç:

İyi başlayan şeyler, morali düzeltir, performansı artırır...

Kötü başlayan şeyleri ters çevirmek çok zordur...

Hele bir de kafanızın bir yerine “tüh be yakalandık işte, tongaya düşürüldük” gibi bir takıntı varsa, sonraki sorulara cevabınız berbat olacaktır...

5) Ece için özel bir not:

Her yerde bulunmak zorunda değilsin sevgili arkadaşım...

Her programda...

Her dilde...

Her yayında...

Hatta Twitter’da...

“Less is more” der İngilizler...

Meali:

“Az çoktur...”