Reha Muhtar, Yenişafak için ne dedi?..
“Vay kıro!.. Cebinde para çok nasıl olsa, nasıl da kaptı körpecik kızı!”…
GAZETECİLER.COM -
Sevgili ve sevimli Reha
Muhtar bugün, Yenişafak yönetimine
çakmış...
Halis Ağa
ile yapılan söyleşide, söylediği bazı sözlerin
manasının değiştirildiğine dikkat çekmiş falan...
Sonra da şunları
yazmış...
Halis Ağa’ya bu saatten sonra
söylesem ne fark eder bilmem...
Bütün şirketlerine el
kondu...
Cipini elinden aldılar, minibüsle
İstinye’deki evine döndü...
Gazetecilerden biri kendisiyle
telefonda konuşmuş:
“Ne hissediyorsunuz?..”
diye...
Bir sürü laf etmiş, arada da
durumunu hepten beter göstermemek için “Ne yapalım evimize geldik
keyfimize bakıyoruz...” gibisinden bir söz söylemiş...
Sen misin bunu söyleyen, Yeni
Şafak Gazetisi’ndeki editör akadaş çekmiş manşeti; “Keyfimize
bakıyoruz...” dedi...
***
Kimsenin Halis Ağa’ya bir gram
merhameti kalmadı çünkü...
Gazetenin editörü düşünmüyor ki
“Kardeşim adamın her şeyi elinden gitmiş... Keyfimize bakıyoruz
lafı, kaderci bir laf... Ne yapılım türünde... Bunun gerçek keyifle
ne ilgisi var?..”
O kadar ağır eleştiren, evliliği
geçerli değil diyen ben bile bu kadar şeyden sonra Halis Ağa’ya
acıyorum...
***
Çünkü biliyorum ki bir erkeğin en
zayıf yeri “kadın meselesidir...”
Halis Ağa’nın borcu harcı neyse
ney, 17 yaşındaki bu kızla beraberliğinden önce yok
muydu?..
Vardı...
Niye, o sırada el konmadı da, bu
haberler manşete taşınınca kondu...
Çünkü millet “ç..ş” demeye
başladı, “Utanmıyor mu 71 yaşındaki adam 17 yaşındaki kızla beraber
olmaya...” diye sitem etti...
***
Bir iki satır da biz
söyleyelim…
Sevgili Reha Muhtar bir zamanlar
aynı köşede şöyle yazmıştı:
“Fakir mahallenin güzel kızı, aynı
mahallenin yakışıklı ama işsiz, güçsüz delikanlısına tutulup
kendine yazık ediyor”…
Muhtar tam
da böyle yazmamıştı ama anlam bire bir böyleydi…
Biz de tuttuk ona bir mektup
gönderdik…
Şunları yazdık…
“Ne yani?.. Mahallenin fakir ama
güzel kızını; aynı mahallenin fakir ama yakışıklı delikanlısı değil
de sosyete mahallesinin çirkin ve fakat zengin cengâverleri mi
kapsın?.. Ya da cüzdanı şişkin kart zamparaları mı?”
Bunları neden mi
yazdık?..
Söyleyelim:
Halis
Ağa’yı çekemediler de
ondan…
Gazetecisi çekemedi…
Sanatçısı çekemedi…
Sosyete zamparası
çekemedi…
Hasılı kendilerinde
“asalet” vehmedenler çekemediler…
Bahane “Yaşı,
başı” değildi…
Bahane, kendilerine benzemeyen
konuşması, tipi, giyimi, kuşamı ve yaşam tarzıydı…
“Vay kıro!.. Cebinde para
çok nasıl olsa, nasıl da kaptı körpecik
kızı!”…
Aha şuraya yazıyoruz…
Ağa’nın başına gelenlerin tek
sebebi işte bu hasetlik…
Neyse devam edelim...
Erkek uçkuruna kolay kolay “hayır”
diyemez... Erkeğin en zayıf meselesi uçkur meselesidir
(Reha Muhtar nasıl da engin deneyimli bir erkek
gibi yazıyor ama değil mi?.. GAZETECİLER.COM)...
Ve erkeğin başına bütün belalar bu
uçkur yüzünden gelir...
Halis Ağa ve ilgilenen muhterem
zat için özetleyeyim:...
Bir erkek bir başka erkeğe genelde
şu durumlarda gıcık ve ifrit olur:
1) Herifçioğlu kadınlar tarafından
fazlaca beğeniliyordur...
Muhtemel adamın beğendiği kız da
haifi beğenilen erkeğe iç geçiriyordur.. Bu durumda iç geçirilen
erkek idam edilecektir...
Türk medyasında bunun sayısız ve
kallavi örnekleri mevcuttur...
Bazı yeteneksizler bazı yazarları
söz gelimi karılarından ve sevgililerinden
kıskanırlar...
Yönetici konumuna gelirlerse
onlara hayatı dar ederler...
Başlarına bela üstüne bela
açarlar (Reha Muhtar şurayı bir açsa da bu
namussuzları bir tanısak)...
***
2) Herifçioğlu, adamın sevgilisine
karısına yazmıştır...
Mümkün değil, böyle durumlarda
uçkuru rahat durmamış adama bedeli ödetilecektir...
Başka adamlar da herifçioğluna
gıcık olurlar, çünkü onların da sevgilisi, eşi osu busu vardır ve
böyle herifler güven telkin etmezler...
Şimdi yine duralım
burada…
Tanju Çolak’ın başına gelenleri hatırlıyor musunuz?..
Ben yine de kısaca
hatırlatayım…
Dönemin en güzel aktrisi ile
çıkıyordu…
Ne çıkması?..
Yatıyordu…
Oysa kimdi ki
Tanju?..
Sıradan, eğitimsiz, asaleti
olmayan bir taşralı…
Topa kafa vurmaktan aklını da
yemiş(!)..
Ama…
Kadının en iyisini
kapmıştı…
Vay efendim vay!..
Vekâletname ile sahip olduğu bir
otomobilin “sahte” olduğu iddiasıyla tıkıverdiler oğlanı
içer…
“Bizim otlağımıza dalma
lennn!”…
Halis Toprak da bu kez, besili hayvanların göz koydukları otlağa
dalınca….
Reha Muhtar’la devam
edelim
***
3) Başkaları mazbut yaparken veya
yaşamaya uğraşırken, Halis Ağa gibi birileri çıkar da “Valla
koskoca Türkiye’de benim gibi 5 adam var mıdır bilmem... Allah’ın
bana bir lütfu... Bu yaşta 25 yaşındakilere taş çıkartıyorum... 17
yaşındaki karımla çok mutluyum...” gibi vecizeler üretirse durumu
vahimdir...
a) 71 yaşında böyle işlerle
uğraşmayan erkekler açısından...
b) 17 yaşında kızı olan analar
babalar açısından...
c) Kocası olan her kadın
açısından, bizimki de buna bakıp azar mı korkusuyla
(Yoksa, “ne herifler varmış meğer!.. Bir de benim
yanımda yatan şu şişkoya bak” mı?. GAZETECİLER.COM)...
d) Genç kadınlarla beraber olacak
kendi yaşıtındaki erkekler açısından...
“Ulan herife bak, hâlâ gözü
kümeste, bırak da biraz biz nasiplenelim hayattan”
mülahazasıyla...
e) Elbette tüm feministler,
ahlakçılar, muhafazakârlar, aile değerlerini savunanlar açısından
da durumun vahim olduğu aşikârdır...
f) Son alarak da ülkenin tüm
yetişkin çocukları “Bir gün benim babam da bunu yapar beni elaleme
rezil eder mi.. Ya da mallar gider mi?..” dürtüsüyle Halis Ağa’ya
bütün gücüyle karşıdır...
***
Halis Ağa’yı bu durumda
destekleyecek tek toplumsal kategori kalmaktadır...
Kimler mi onlar?..
“Ben de belki bir gün
yaparım...
Allah’tan umut kesilmez...” diyen
post-kart zamparalar...
Yapma Reha!...
Buraya kadar keşke
gelmeseydik…
Allah tarafından bizim hanım VATAN
okumuyor…
Resim yapmaktan internet’e girmeyi
de akıl(!) edemiyor…
Yoksa Halis Ağa’ya destek verenler
sınıfına girdiğimiz için ayvayı yemiş olurduk…