Rasim Ozan Kütahyalı'dan mühiş iddia!

İsmail Küçükkaya'yı en çok eleştirenlerin başında gelen Kütahyalı; işin içine "kirli oyunlar" girince gazetecilik ilke ve ahlâkının......

ADNAN BERK OKAN

Şeyh Sadi
, daha binlerce yıl güncelliğini koruyacak Gülistan isimli eserinin bir yerinde (Sayfa 37) "Yarasa gündüzleri göremiyorsa bunda güneşin ne günahı var?" diye sorduktan sonra şöyle devam eder, "Doğrusunu istersen ve doğrusunu söylemek lâzım gelirse, güneş kararacağına böyle binlerce göz kör olsun daha iyi"...

Bunları; İsmail Küçükkaya kendisine tuzak kuran gurubun içinde yer alan yazarı Oray Eğin’i zorunlu izne çıkarınca, saldırıya geçenlere hitaben yazdım…
İsmail Küçükkaya güneş ise yarasaların kim/ler olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım…

Evet…
Anladınız onu…
Sözü yeniden İsmail Küçükkaya'ya
getireceğim...
Ve...
Oray Eğin'in Soner Yalçın - Ahmet Hakan ikilisinin desteğinde
İsmail'e hazırladığı kirli tuzağa...
Bunu yaparken de Rasim Ozan Kütahyalı'nın bugünkü (05.10.2011) TAKVİM'de başlığı altında yayımlanan makalesinden lojistik destek alacağım...
İsmail Küçükkaya'yı en çok eleştirenlerin başında gelen Kütahyalı; işin içine "kirli oyunlar" girince gazetecilik ilke ve ahlâkının etkisiyle olsa gerek Küçükkaya'dan yana tavır alıyor...
Ve...
Çok önemli bir tespitte bulunuyor...
Bakın ne diyor:
"Çukurova medya grubunun kontrolünü tamamen Soner Yalçın'ın devralması ana hedefti. Bu aslında Küçükkaya'ya yönelik bir komplo olduğu kadar Mehmet Emin Karamehmet'e yönelik de bir komploydu...


Tuncay Özkan kavgacılığı

Osman Berkmen'le görüştüğüm o süreçte; kendi blogumda yayımladığım analizleri başta cumhurbaşkanı olmak üzere etkin işadamı, siyasetçi, gazeteci ve anayasal kurum başkanlarına da faks veya elektronik posta ile gönderiyordum...
İşte o analizlerimden birinde; Bakü - Ceyhan - Boru hattı ihalesini almak için NOKSEL boru fabrikasını kuran Mehmet Emin Karamehmet'in hedefte olduğuna dikkat çektim…
Önce Pamubank'a el konulacağını, oradan da Türkiye'nin en güçlü ilk üç bankasından biri olan Yapı Kredi'ye uzanılacağına işaret ettim…
Ve…
Böylece bütün iş hayatının bloke edileceğini öngördüm…

O analizim ilerleyen günlerde ve imzamla yayımlandı AKŞAM'da...
Ve...
Biliyor musunuz ki öngörülerim aynen olmuştu...
Önce Pamukbank'a sonra da Yapı Kredi'ye el konuldu...
Böylece
Karamehmet'in girip mutlaka alacağı uluslararası bütün ihalelerin önü kapatılmış oldu...

Nereden mi bilmiştim?..
IMF raporlarından biri ve dönemin Avrupa sorumlusu Stanley Fisher, dönemin hükümetine (Ecevit Başbakan; Bahçeli ve Yılmaz başbakan yardımcılarıydı) Pamukbank’a mutlaka en konulması için talimat veriyordu...
Hükümet IMF'e teslim olmuştu...
Emri yerine getirmemesi mümkün müydü?..

NOKSEL’in kuruluşu, Medya – Finans dünyasının kendilerine “A Takımı” süsü veren kesimi ve Karamehmet’e yakın gibi görünmesine rağmen dönemin siyasal iktidardaki bir kanadının niyetleri öngörülerime destek olmuştu…  

Evet...
Keşke yanılsaydım ama yanılmadım...
Tuncay Özkan'lı Çukurova birden düşüşe(!) geçti...
İşin kötüsü; ruhunda "kavgacılık" olan Tuncay Özkan önüne gelen herkese çatıyor, aleyhinde yayıncılık yapıyor; Mehmet Emin Karamehmet'in dost sayısını sıfırlarken, düşman sayısını zirveye çıkıyordu...

Bu arada unutmadan...
Aydın Doğan, Hükümet'le ters düşen bütün yazarlarını kovdu...
Ama...
Karamehmet; genel yayın yönetmeninin işlerine hiç müdahale etmedi...
Ne var ki yeri geldiğinde Aydın Doğan'ın demokrat bir medya patronu olduğu söylendi...
Gerçek demokrat Karamehmet
'in adını anan bile olmadı..
.

Şimdi biraz geriye döneyim...
Medyada Tuncay Özkan'ın, Çukurova Gurubu'na transferi ve medya gurup başkanı olacağı yazılıyor çiziliyordu...
Mehmet Emin Karamehmet'in sağ kolu Osman Berkmen'e telefon ettim...
"Yanınıza gelip konuşmak istiyorum" dedim...

Ve gittim, görüştük...
"Yine yanlış yapıyorsunuz" diye başladım söze...
Sevimli ve küçük gözlerini gülümseyerek aralayıp baktı:
"Hangi konuda?"
"Tuncay Özkan konusunda..."
Mutad sustu...
Yorum yapmadı...
Devam ettim:
"İçinize bir Truva atı sokuluyor ve farkında değilsiniz"...
Yine sustu...
Yine yorum yapmadı...
AKŞAM
'ın bulunduğu yere gelmesinde büyük payı olan biri ve en uzun süre yazdığım gazete olmasının verdiği samimi sorumluluk duygumla devam ettim:
"Mehmet Emin Bey'i medyada ve bankacılıkta istemediklerini halen mi anlamadınız?"
"Kim ve neden istemesin?"
“Ekonominin A Takımı”

Oldum olası iş dünyasının içinden biri olarak kimi banka patronlarının kendilerini “Ekonominin A Takımı” olarak tanımlayan bazı Medya-Finans patronları tarafından istenmediğini biliyordum…
Sermaye yapısı en güçlü medya patronu Mehmet Emin Bey’di o anda...
Hele New York'ta borsa açılışında zili çalması yok mu?...
İşte o havası asla unutulmayacaktı...
Kendilerini medyanın A Takımı görenler Karamehmet’i medyadan da bankacılıktan da atacaklardı...
Her zamanki soğukkanlılığıyla yine gülümsedi Berkmen...
Ve yine yorum yapmadı...
Tuncay büyük bir transfer parası alarak Çukurova Medya Gurubu'nun başına geçti...
Ve tabii ki o günden sonra Çukurova'da düşüş başladı...

Çok uzatmayayım...
Tuncay'dan sonra (aklımda kaldığı kadarıyla) Serdar Turgut döneminde siyaset, iş ve medya dünyasıyla uzlaşma arayışlarını arttıran AKŞAM, İsmail Küçükkaya'nın yönetiminde tam bir "Orta Yolcu" oldu...
Muhabirler ve özel haberler ön plâna çıktı…
Haberlerde Hükümet’in göze batan ve toplum genelinin hoşlanmadığı icraatları da vardı; başarılı icraatları da…
AKŞAM'ın Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın Başbakan'ın uçağında konuk edilmesi ise şunu gösteriyordu:
"AKŞAM bizi eleştirse de vicdanlı yayıncılığı elden bırakmıyor, bu tarz habercilik yapan medya veli nimetimizdir"...

Ama...
Bu arada bir kişi ve yazdıkları herkesin dikkatini çekiyordu: Oray Eğin
Orta yolu izleyen; hiçbir siyasi partiye çok yakın ya da fazla mesafeli durmayan AKŞAM’da Oray Eğin, sürekli olarak hükümet ve hükümetin tabanını oluşturan inançlı insanları hedef alıyordu…
Ergenekon ve Balyoz’daki yargılamalara değil ama tutuklamaların yönetimine ve süresine itiraz eden çok sayıda yazarın aksine Oray Eğin yargılamaların gereksizliğini savunuyor, hukuksuz olduğunu iddia ediyordu…
Oray Eğin'e göre siyasal irade TSK’yi bitirmeye azmetmişti…

Ve…
En sonunda öğrendik ki (Rasim Ozan Kütahyalı. 05.10.2001 tarihli TAKVİM) Oray Eğin; AKŞAM’da, Soner Yalçın ve ekibinin talimatıyla yazıyormuş…
Daha da öte…
Soner Yalçın – Ahmet Hakan – Oray Eğin üçlüsü İsmail Küçükkaya’yı devirip (darbecilik genlerinde mi var ne?), onun yerine Soner Yalçın’ı getirmek için komplolar hazırlamışlar…

Yazımı nasıl bitireceğimi bilmiyorum…
Ancak şu kadarını söylemeliyim…
Gazetecilik ahlâkı ve vicdanına sahip herkesin İsmail Küçükkaya’nın yanında yer alacağını umuyorum…
Bizler gazeteciyiz…
Onur ve emek suikastçısı değil…