Rasim Ozan Kütahyalı Türk medyasının kadın meselesinde samimi olmadığını söyledi!

Güneş gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye'de kadın meselesinin tekrar tekrar konuşulduğunu ama çok geçmeden yeniden unutulduğunu, Türk medyasının kadın meselesinde samimi olmadığını söyledi.

Güneş gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye'de kadın meselesinin tekrar tekrar konuşulduğunu ama çok geçmeden unutulduğunu ve Türk medyasının kadına şiddet meselesinde samimi olmadığını söyledi. Kütahyalı, ''yapılan her türlü alçaklık, yapan adamların yanına kâr kalıyor bu ülkede.Türk savcı ve hâkimlerinin geçmiş sicili bu konuda berbat kere berbat.İster dindar ister laik kadınlar tarafından kurulmuş derneklerin rakamlarına bakın, birbirine zıt görüşten de olsa tüm kadınlar mevcut Türk adlî işleyişinden çok ama çok şikayetçi'' diyerek sitem etti. 

İşte o yazı... 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye'de kadın meselesi yine ve yeniden konuşuluyor.

Fakat sonra yine unutuluyor ve geçiyor bu konu. Asla Türk medyası kadın meselesinde samimi falan değil.

Medyada dayakçı erkek dolu. Karısının kafasını duvara çarpanlar, golf sopasıyla kadın dövenler, her türden rezalet var. Bu adamlar mı kadın haklarında duyarlı olacak?

*

Bana göre 'Kadın hakları meselesi'nde çok radikal ve devrimci önlemlerin alınması gerektiği bir dönemdeyiz. Artık bu işin geçiştirilir tarafı yok.

*

Kadınlara karşı sistemleşmiş şiddete, cinayetlere, cinsel ya da psikolojik tecavüzlere ve tüm diğer mağduriyetlere karşı demir yumrukla davranma zamanı gelmiştir!

*

Nasıl bir radikal program uygulanmalı? Öncelikle bu konuda tüm yasalar olabilecek en ağır noktaya getirilmek zorundadır, hâkim ve savcıların bu yasaları tavizsiz uygulaması noktasında Adalet Bakanlığı gerekeni yapmalıdır.

*

İçişleri Bakanlığı 'kadınlara karşı işlemiş suçlar' noktasında uzmanlaşmış ve gerektiğinde 'istisnai sertlik' kullanabilen polisler istihdam etmek zorundadır. (Ya da mevcut polislerden böyle özel timler oluşturulmak zorunluluğu vardır.)

*

Eğer adalet sistemi ve polis teşkilatı kadınları bu pervasız şiddete, alçak cinayetlere, haysiyetsiz tecavüzlere karşı koruyamayacaksa, çok açık söylüyorum orada "ihkak-ı hak" doğar..

*

Türkiye'de eşinden, babasından ya da ailesinden şiddet gören, sistematik olarak dayak yiyen, onuru kırılan, haysiyetine saldırılan kadınların sığınacağı limanı yok denecek kadar azdır.

*

Kadın dayanışma örgütlerinin de maalesef bir caydırıcı işlevi yok. Sosyal ve ekonomik yaptırım gücü yok.

Yazının tamamı için tıklayın...