Rasim Ozan Kütahyalı kazandı
Kesin iddiam şudur ki bu Atatürkçü klasik eserleri gerçekten okumuş hiç kimse bugünkü tuhaf anlamıyla Atatürkçü ve Kemalist olamaz...
30 Ağustos Zaferi'nin 95'inci yıldönümü vesilesiyle Atatürk
üzerine düşünüyorum yine... Yıllar önce bir röportajda söylediğim
ve o zaman manşet olduğu gibi ben Mustafa Kemal'i babam gibi
severim. Ama babamı da yeri gelir en ağır ben eleştiririm.
Atatürk'ü sevmeyen de sevmez. Kemalist rejimden zulüm görmüş bir
ailenin çocuğudur.
Sevmemekte kendince çok haklı sebepleri de vardır. Saygı
duyarım...
Benim ise aileme sevgimin ne olursa olsun değişmeyeceği
gibi Mustafa Kemal'e olan sevgim de değişmez.
Ailem Atatürkçü bir aile ama diğer yandan Atatürk'ün de
Atatürkçülüğün de bugün kendi mensuplarınca bu derece rezil
edilmesine de çok üzülüyorum...
Aslında bir insanı sevmek için illa o şahsın doktrinine bağlı olmanız gerekmez. Tam aksine bir insanı böyle bir "ulu", "yüce" pozisyonda görürseniz, en ufak bir şüphede sevginiz tam zıddına dönebilir...
***Yani aslında Atatürk'ün normalleşmesi, gökyüzünden yeryüzüne inmesi bu toplumun ciddi kısmında Atatürk'e olan sevgiyi muhafaza edecek yegâne şeydir...
***"Atatürk düşmanları" diye bir kitle varsa, onların varlık zeminini kaydıracak yegâne girişim aslında budur. Bugün Atatürk hakkında olumsuz yazılanlardan şikâyet edenler kendi torunlarının Mustafa Kemal'i sahici bir sevgi ve saygıyla anmalarını istiyorlarsa bu normalleşme sürecine destek vermeliler...
***Aslında bu anormal durum en başta yoktu.
Dönemin Atatürkçüleri de insan olarak Mustafa Kemal'i
dramları ve trajedileriyle yer yer eleştirel dille yazarlardı. Ben
Atatürkçü bir ailenin oğlu olarak bu eserleri lise yıllarımda
okuyarak gerçek bir insan olarak Kemal'i tanımıştım...
Şevket Süreyya'nın üç ciltlik Tek Adam'ını, Falih Rıfkı'nın Çankaya'sını ikişer kez baştan sona o dönem okumuştum. Hâlâ da bu eserleri çok severim. Kesin iddiam şudur ki bu Atatürkçü klasik eserleri gerçekten okumuş hiç kimse bugünkü tuhaf anlamıyla Atatürkçü ve Kemalist olamaz...
***Bugünkü Atatürkçülüğün kaynağı Genelkurmay'ın 27 Mayıs'tan
ve 12 Eylül'den sonra yazdırdığı beyinsizce Atatürkçülük
kitaplarıdır.
Orada "Atatürk'ün görüşleri ve direktifleri"
diye uluhiyet iddiasında hurafevi eserler yazdırdılar...
Sadece Tek Adam ve Çankaya değil, Yakup Kadri'nin Atatürk
ve Ankara adlı eserleriyle Mustafa Kemal'in şahsi sekreteri Hasan
Rıza Soyak'ın iki ciltlik Atatürk'ten Hatıralar adlı eserini okuyan
biri de bugünkü anlamıyla tapınmacı Atatürkçü olamaz...
Bu eserler Atatürk tarafından çok sevilen ve Atatürk'ü hep
derin bir gönül bağıyla sevmiş, Kemalist çizgiye hep bağlı kalmış
isimler tarafından yazılmış yapıtlardır...
Objektif ve tarafsız bir Atatürk portresinin arayışında
olma meselesini de bir yana bırakıyorum.
Sadece bu gerçek Atatürkçü eserler bile okunsa Atatürk
yeryüzüne iner, normalleşir, Kemal'leşir.
Benim gözümde Atatürk'ü karton kahraman olmaktan çıkarıp,
kanıyla canıyla bir insan Mustafa Kemal haline dönüştüren ve
hakikaten de sevmemi sağlayan bu eserlerdir.
*
Yazıyı da yazanı da çok sevdim…
Çok kişi tarafından sevildiğinden ve gönüllerini kazandığından da
eminim…
Kimin bu yazı?..
Rasim Ozan Kütahyalı’nın…
O 29 Ağustos’ta yayımladı bu yazıyı…
Ben ise bugün (30 Ağustos) yayımlıyorum…
3. Cumhurbaşkanımız merhum Celal Bayar’ın bir sözüyle
tamamlayayım yazımı:
“Atatürk’ü sevmek ibadettir”…