Rasim Ozan Kütahyalı: 'Artık kendimi kandıramıyorum'
"Artık kendimi kandıramıyorum. 1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir soykırım yaşandı. Bir insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında söylenecek her "Ama..." artık midemi bulandırıyor."
Dün köşesinde kişisel hikayesini anlatmaya başlayan Rasim Ozan
Kütahyalı bugün de köşesinde "Artık kendimi
kandıramıyorum. 1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir
soykırım yaşandı. Bir insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında
söylenecek her "Ama..." artık midemi bulandırıyor."
yazdı.
İşte Kütahyalı'nın köşesinde geçmişteki düşüncesinin bugün nasıl
değişmiş olduğunu anlattığı yazısından çarpıcı bölümler:
DÖNEMİN TÜRK DEVLETİNİN
TUTTUĞU ADAM
...O dönem çok okuduğum Justin McCarthy, Türk Tezi
denen tezi dışarıdan destekleyenlerin başında gelen, sık sık
ülkemize gelip orada burada konuşan biriydi. Dönemin Türk
devleti tarafından propaganda için tutulmuş bir
adamdı.
***
Justin McCarthy tehcir neticesinde oluşan inanılmaz sayıdaki kıyımı inkâr etmiyor ama "Bu tehcir yaşanmasaydı, Doğu Anadolu bölgesi Türkiye sınırları içinde kalamazdı, dolayısıyla yapılanlar haklıydı" noktasına sözü getiriyordu. McCarthy'nin bu sözü bir anda birçok insanı tatmin edebiliyordu. "Hee öyleyse o yapılanlar doğruymuş canım" diyebiliyordu etrafımdakilerin çoğu. İşte bu noktada benim zihnim gerçek bir U dönüşü yaşadı...
KATLETMEK VE CİNAYET
MEŞRU...
1915'teki kıyımı inkâr etmek, inanmak istememek rahmetli
Hrant Dink'in dediği gibi bir yönüyle soylu bir duruştur.
Hâlâ da biz Türkler'in çoğu bu pozisyonda. Ama ikinci vicdansız
teze doğru kayan da çok insan var artık ülkemizde. Bu ise hakikaten
berbat bir durum. Bu gerçekten utanç verici bir şey. O noktadan
sonra artık katletmeyi, cinayet işlemeyi meşru gösteren alçak ve
ahlaksız bir zihniyet yapısı çıkıyor karşımıza.
***
Kendimi kandırma ve vicdanımı rahatlatma amaçlı yaptığım tamamen "Türk yanlısı" okumaların sonunda bile yaşananların bir insanlık suçu olduğu yargısına varmıştım bir süre sonra. Fakat bir toplumu yekvücut olarak gören ve hepsini düşman belleyen toptancı görüş kadar, onun karşısında olan "Şu toplum şu toplumu kesti" şeklindeki toptancı argümanların da felsefi olarak saçma sapan olduğunu anlamıştım. Bir "kutsal" amaç uğruna bir insanı, bir topluluğu, bir etnik ya da dinsel kimliği yok edebilmeyi meşru sayan zihniyet yapısıydı esas katil olan. Toplumlar değil.
ARTIK KENDİMİ KANDIRAMIYORUM
Sonuç-merkezli, bir amaç kutsal olarak kabul edildiğinde o amacı
hayata geçirmek için yapılabilecek her şeyi mubah gören iğrenç
zihniyetti esas katliamları ve soykırımları yapabilen.
***
Bu ahlaksız ve vicdansız zihniyet 1915 konjonktüründe
İttihatçılık olarak karşımıza çıkmıştı. Talat adlı, insanları nüfus
mühendisliği projelerinin basit birer parçası olarak görebilen bir
adamda somutlaşarak karşımıza çıkmıştı.
***
Evet, ben kendi hikâyemi aktardım. Artık kendimi kandıramıyorum. 1915'te bu topraklarda bir büyük facia, bir soykırım yaşandı. Bir insanlık suçu işlendi. Bu suç karşısında söylenecek her "Ama..." artık midemi bulandırıyor.