Rahmi Turan'dan cevap var
Ancak ben, tutukluluk süresinin bu kadar uzun olmasını âdil bulmuyorum. Sanıklar, pekâlâ tutuksuz yargılanabilirler.
ADNAN BERK OKAN
Sayın Rahmi
Turan; başlığı altında yayımlanan makaleme cevap
gönderme nezaketini gösterdi.
Cevaba, cevap vermemiz değerli ağabeyimize saygısızlık olacağı için
sadece kendisinden gelen mektubu aşağıda sunuyorum...
Ve bilvesile kendisine saygılarımı sunurum
Adnan Berk Okan
Sayın Adnan
Berkokan,
Eleştiri yazınızı çok ilginç buldum. Haklı yanlarınız da var,
haksız yanlarınız da…
Zaten hayatta hiç kimse, hiçbir zaman tam olarak haklı ya da haksız
da değildir.
Eleştirinizi saygıyla karşılıyorum ama benim de söyleyecek birkaç
çift lâfım var.
Hiçbir zaman önyargılı değilim.
Mümkün olduğu kadar tarafsız ve objektif yazmaya çalışıyorum.
Ergenekon adı verilen davada elbette ki, suçlu olan varsa ve bu
kanıtlanırsa, adil yargı tarafından gereken şekilde
cezalandırılacaktır.
Suçsuz olan varsa, ki ben tutuklu olan gazetecilerin
(meslektaşlarımın) suçsuz olduklarını sanıyorum ve masum oldukları
anlaşılınca beraat edeceklerine gönülden
inanıyorum.
Ben, asteğmenden orgenerale kadar, hiçbir subayı tanımam,
hiçbiriyle de yüz yüze gelmişliğim ve tek kelime konuşmuşluğum
yoktur.
Suçlu olan varsa elbette ki, yasaların emrettiği cezayı
görecektir.
Ancak ben, tutukluluk süresinin bu kadar uzun olmasını âdil
bulmuyorum.
Sanıklar, pekâlâ tutuksuz yargılanabilirler.
Normal sınırları çok aşan tutukluluk süresi, peşin cezalandırma
gibi oluyor ve girmeyi çok arzuladığımız Avrupa Birliği’ne mensup
26 ülkenin hiçbirinde böyle bir uygulama görülmüyor.
2,5 yıldır tutuklu olan teğmenin savunmasına
gelince… İlginç bulduğum için yayınladım.
Haklı mı, haksız mı, bunu bilmiyorum ama ifadesi buram buram yurt
sevgisi kokuyordu ve ifadesi şiirseldi…
27 yaşındaki gencecik bu insanın haykırışının, mahkeme salonunun
duvarları arasında kalmamasını, ilgilenen herkesin duymasını
istedim.
Savunma hakkının kutsal olduğuna inanıyorum. Elbette ki kararı,
âdil yargı verecektir.
Savunma hakkının kutsallığı bir gün size, bize, hepimize lâzım
olabilir. Hiçbir hukuk devleti savunmayı kısıtlayamaz.
“Ya sev, ya
ülkeyi terk et” meselesine gelince…
Tırnak içinde naklettiğim bu söz benim değil, Avustralya’nın 48
yaşındaki kadın Başbakanı’nın sözüdür. Bana çok ilginç geldiği için
yazdım.
Ben, Kürtçe dilinin öğretimine karşı değilim. Herkes, nasıl
İngilizce, Fransızca öğrenebiliyorsa, Kürtçe de öğrenebilir ve
Kürtçe okullarda seçmeli ders olarak öğretilebilir. Ben öğrenime
değil, eğitime karşıyım. İkisi arasında büyük fark var.
Kürtçe eğitimi ve Kürtçe’nin, Türkçe yanında ikinci resmi dil
olmasını çok sakıncalı buluyorum. Bu, ülkeyi bölmek anlamına
geliyor.
Türkiye’nin resmi dili Türkçe’dir ve her zaman Türkçe
olmalıdır.
Bayrağımız tektir ve muhteşem güzellikteki, ay-yıldızlı
bayraktır.
Ben ırkçı değilim ama ülkemi ve milletimi çok seviyorum.
Bölücü düşüncelere ve fikirlere kesinlikle karşıyım.
Bu ülkede herkes, kökeni ne olursa olsun, Türk bayrağı altında
kardeşçe yaşamalıdır.
Türkiye bir gemidir, biz de içindeki yolcularız. Gemi batarsa,
onunla birlikte hepimiz batarız. Bunun bilincinde olmalı ve
yurdumuza gözümüzün içi gibi bakmalıyız.
Sayın Adnan
Berkokan,
İlginize ve eleştirinize teşekkür ediyor, sağlık ve esenlik
diliyorum.
Saygılarımla… Rahmi TURAN