'Radikal yaşayabilirdi! Beceremedik'

Radikal’i simgeleyen en önemli isimlerden İsmet Berkan: 'Radikal yaşayabilirdi, en büyük sorun gazetecilerde, beceremedik' diyor.

Gazetenin en uzun süre genel yayın yönetmenliği koltuğunda oturan İsmet Berkan Radikal'in kağıt baskıya son vermesinin ardından çarpıcı bir yorum yaptı: 'Radikal yaşayabilirdi, en büyük sorun gazetecilerde, beceremedik'

T24'ten 'a konuşan Berkan, hem Radikal serüvenini anlattı hem de dijitale yönelen Radikal'in "okuyucusundan para almayan bedava sunulan bir haber sitesi" olarak işlevini yapabileceğine inanmadığını söyledi.

İşte Hazal Özvarış'a konuşan İsmet Berkan'ın anlattıklarından çarpıcı bölümler:

Radikal’i simgeleyen en önemli isimlerden İsmet Berkan, Ankara temsilciliği ardından 2000’de gazetenin genel yayın yönetmeni oldu. Berkan, 10 sene boyunca sürdüreceği bu görevde 2001 krizini, AKP’nin iktidara gelişini, Avrupa Birliği reformlarını, Taraf gazetesinin ortaya çıkışını, Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının başlangıcını gördü ve Türkiye’nin en hareketli dönemlerinden birinde Radikal’e imzasını attı.

Gazetenin yaklaşık 80 bin tiraj kaybettiği bu 10 yılında neler yaşadıklarını anlatan Berkan, gerekçeleri konusunda hem fikir olmasa da Mehmet Yılmaz gibi kâğıt Radikal’in yaşayabileceği görüşünde.

“Bu ortak bir sorumluluk” diyen İsmet Berkan’a göre, “Süreçte patronajın da sorumluluğu var. Ama en büyük sorun gazeteyi yapanların.”

Bebek’te T24’ün sorularını yanıtlayan İsmet Berkan’ın Radikal hikayesi şöyle:

- Sizin Radikal serüveniniz nasıl başladı?

Yeni Yüzyıl’ı 1994 yılında kuran dört kişilik ekiptendim ve sorumlu yazı işleri müdürüydüm. 1996’nın Şubat ayında bir anlaşmazlık oldu ve oradan ayrıldım. Bir süre ortadan kaybolduktan sonra Para ve Aktüel dergisinde birlikte çalıştığım, çok eski ahbabım Mehmet Yılmaz aradı. Mehmet Yılmaz çok hızlı karar veren ve çok hızlı hareket eden bir insandır. Dedi ki,“Sen gel buraya, aklımda Yeni Yüzyıl gibi, Cumhuriyet gibi bir gazete yapmak var, seninle de konuşalım.”

- “Yeni Yüzyıl ve Cumhuriyet gibi” ne demek?

Ciddi, yazı ağırlıklı bir gazete diyeyim. O zamanlar bir yandan da Mehmet Yılmaz yönetiminde Posta ve Fanatik çıkıyordu. Posta acayip başarılıydı ve o sırada bir promosyon veriyordu ve 700 bin civarında satıyordu. Mayıs 1996'dan itibaren, daha sonra adı Radikal olacak gazeteyi düşünmeye başladık. Fikirlerimizin olgunlaştığına inandığımızda Mehmet Yılmaz bu fikirlerle Aydın Doğan’a gitti ve Aydın Bey’i prensipte ikna etti. Biz de sayfa sayfa detaylandırmaya başladık gazeteyi; ekonomi, kültür sanat ve dış haberler sayfaları nasıl olmalı gibi sorulara yanıtlar aradık. Sonra da 10-12 ajansa gittik. Bize gazeteyi tarif et dediklerinde, hep “gazete gibi gazete olacak” derdik. Yani fikri takip yapacak, slogan atmayacak, habere ağırlık verecek, haberle yaşayacak. Diğer gazeteler gazete olmayı unuttular diye bir düşüncemiz vardı, bu fikir bence hala geçerli.

(...)

‘Taraf, Radikal’den ciddi okuyucu götürdü’

- Krizin Radikal’in tirajına etkisi ne oldu?

Satış 2001 ortalarında 90 binlerden 70 binlere geriledi. Bir süre sonra mali durumu topladık aslında.  2002 yılında reklam gelirlerimiz yeniden arttı. Zarar etmez oldu gazete ama satışı bu arada erimeye başladı. 70 binlerle 50 binler arasında dalgalanır oldu tiraj. Ta ki Taraf çıkana kadar. Taraf çıktığında bizden ciddi okuyucu götürdü.

Yalnız şunu söylemek lazım; 2001 kriziyle birlikte sadece Radikal kaybetmedi, bütün gazeteler kaybetti. Bunun etkileri uzun döneme yayıldı. İşte krizden yıllar sonra ilk düşen Radikal oldu belki ama göreceksiniz, diğerleri de aynı sebeple düşecek. Çünkü gazetecilikten bir ölçüde vazgeçildi. Bu okuyucunun gözünden kaçan bir şey değil.

Gazeteciliğiniz eksilince siz haberlerinizde oluşan eksiği kendi kanaatlerinizle kapatmaya çalışıyorsunuz. Veya bir haber için iki ekstra görüş daha alabilecekken bunu alamıyorsunuz. Çünkü elemanınız yok, zamanınız kısıtlı. O iki ekstra görüşü siz kafanızdan tamamlıyorsunuz. Haberinizin içine kanaatlerinizi ekliyorsunuz. Bir süre sonra manşetinizi sloganlarla atıyorsunuz. Ondan sonra da bilgi almak isteyen okuyucu gidiyor, kanaat almak isteyen okuyucu geliyor. Bazı haberlerde hala adil olmaya devam ediyorsunuz ama pek çok haberde olamıyorsunuz. Çünkü diyelim ki taşrada muhabiriniz yok. DHA’nın Nevşehir muhabiri size bir haber gönderiyor ve bunu kontrol etme şansınız yok. Hakikate ulaşma imkânınız azalıyor gazetecilerinizin sayısı azaldıkça. Veya örneğin bir bakan hakkında yolsuzluk haberi yapacaksınız ama açıp o bakana sormuyorsunuz. Artık karşı tarafın görüşü denen şey gazetelerde yok gibi bir şey. Bunun iki sebebi var: 1-Karşı tarafa sorma alışkanlığımızı kaybettik. 2- Sorulunca o insanlar tepeden devreye girip o haberi engellemeye çalışıyor. Bazen de başarılı oluyorlar.

- Sizi kimler aradı?

Tek tek isim hatırlamama imkân yok.

- Makam hatırlayabilirsiniz.

Hatırlamıyorum. Ama çok aradılar. Tercihim zaten benim aranmamdı, patronu değil beni arasınlar, ne diyeceklerse bana desinler. Karşımdakine tek vaat ettiğim şey bu habere bir daha bakmaktı ve uygunsa itirazları haberin içine eklemekti.

- Önünüze gelip de yayımlamadığınız, bugünden geriye bakınca “Yanlış kararmış” dediğiniz haberler var mı?

Tekemmül etmiş bir haber olarak yayınlamadığımı hatırladığım en çarpıcı örnek bizim Ahmet Şık’ın haberiydi. Hizbullah davasıyla ortaya çıkan Hizbullahçıların işkence görüntüleri ve işkenceyle itiraflarını aldıkları insanların söylediklerine dair belgelerdi. İşkence altında, hayatta kalmak için son bir ümitle söylenenleri yayımlamanın uygun olmadığını düşündüm. Ahmet de kabul etti bu durumu.

(...)

‘Bu zarar taşınabilir değildi’

- Eyüp Can yönetimindeki Radikal’in 4 yılını nasıl izlediniz?

Duygusal olarak çok tarafım bu konuda. O yüzden objektif bir şey söyleyemem.

- Objektif olmanıza gerek yok.

Aynı şey geçerli.

- Bir şey söylemedikçe “Her şey iyiydi ve neden kapandı bilmiyoruz” da demiş olmuyor musunuz?

Öyle bir şey söylemiyorum. Gazete zarar ediyordu. Benim zamanımda da, benden sonra da. Bu zarar taşınabilir bir şey değildi.

‘Gazeteci sayısı azaldıkça siyaset işgal ediyor’

- Radikal’in kar etmemesine yol açan sebepleri merak ediyoruz.

Bu gazetenin gidebileceği bir tane yol var: İyi gazetecilik yapmak. Ama biz bu imkânı 2001 krizinden itibaren derece derece kaybettik. Önce spor havuzu, ardından haber havuzu oluşturuldu. Aynı haberleri yayınlayan 5-6 gazete varken sizin yapabileceğiniz tek şey masa başı cambazlıklarıyla ona biraz farklı başlık koymak, diğerinin öne çıkartmayacağını düşündüğünüz bir şeyi öne çıkartmak. Böylece farklıymış gibi yapmak, hâlbuki mal aynı mal. Siz kâğıdın üzerine harfler basıyorsunuz ve bunlar okunmayacaksa bunları basmanın da bir anlamı yok.

Bizim ve bütün Türk basınının sorunlarından biri de 1. sayfalar. Çoğu zaman birinci sayfa, içerideki sayfalara bakma ihtiyacını ortadan kaldırabiliyor. Bence az elemanla çalışmanın, gazeteciliği azaltmanın yarattığı bir başka sorun, siyasetin gazetelerimizde işgal ettiği olağanüstü geniş yer. Siyaset önemsiz değil, çok önemli kuşkusuz ama gazete hayatın tamamını kapsamalı, siyaset de siyasetçi olmayanların hayatında bir yere kadar önemli. Örneğin Haşim Kılıç’ın demeci kaç insanın hayatına değiyor? Siyaset hayatın sadece bir kısmı, geriye kalan onlar alan ve bu alanları haberleştirecek muhabir yok. Sonra güzel okunur olmalı gazeteler; neredeyse edebi bir zevk de verebilmeli okuyucusuna. Zamanında Günaydın gazetesi muhabirlerini gönderirdi büyük olaylara. Muhabirler ürünü getirir ve haber merkezi de Aziz Nesin’e yazdırırmış haberi. Sabah gazetesinde de böyle yazarlar vardı, muhabirlerin haberleri alır edebi bir tarzla hikâyeleştirirlerdi. Gazeteleri herkesin zevkle okuyabilmesi gerek. Kara kuru bir dil olmamalı. Ama bunun için iyi yazan iyi muhabirler gerek. O yok. Olmayınca da biz bu açığı köşe yazısıyla kapatmaya çalışıyoruz.

‘Radikal kuşkusuz kâğıtta yaşayabilirdi, beceremedik’

- Sizce Radikal’in kâğıda veda etmesi kaçınılmaz mıydı?

Kuşkusuz ki yaşayabilirdi, bu ortak bir sorumluluk. Patronajın da bir sorumluluğu var. Ama en büyük sorun gazeteyi yapan gazetecilerin, çalışanların. Beceremedik. Ama 18 yıl da az değil. Böyle ciddi izler bırakmış olması da bence çok önemli.

- Başlangıçtan itibaren hangi noktalarda farklı davranılsa Radikal kâğıda veda etmezdi?

Bence biz başlangıçtan son güne enerjimizin son damlasına kadar bu gazeteye verdik. Yumruklu, bağırış çağırışlı kavga bu gazetede o kadar az oldu ki. Bunun sebebi de şu: Herkes gazetesini sahiden seviyordu. Biz böyle bir ortam yaratmayı başardık. Sıfırdan başlayan bazı gazeteciler yıldız da oldu. Bunlar bende bıraktığı iyi izler. Şimdi şunu şöyle yapsaydık diyebildiğim bir şey yok, elimizden ne geliyorsa onu yaptık. Belki biz beceriksizdik.

‘Bedava haber sitesi işlevini yapamaz’

- Sizce dijital bir Radikal ayakta kalabilir mi?

Dijital gelirleri çok düşük Türkiye’de. Dünyada da, Türkiye’de de okuyucusundan para almayan bedava sunulan bir haber sitesinin işlevini yapabileceğine inananlardan değilim.

- Paralı bir abonelikle sürdürebilir mi hayatını?

New York Times’ın online satış gelirleri kağıda basılmış gazetenin satış gelirinden daha fazla. Eğer iyi bir gazeteyseniz bunu sağlayabilirsiniz. Eğer okur tabanınız da mobil tabanlara kayıyorsa bu alana geçmelisiniz. Ama gazetecilikten fedakârlıkta bulunduğunuzda okuyucunuzu kaybedersiniz. Sonra da kısır döngüye girer ve kapanır gidersiniz.