Radikal 'Mizah' gazetesi mi oluyor?
Halûk Hoca'nın o anda takınacağı tavırdan, onunla çalışmamak için verdiği kararın doğruluğundan da emin olacaktı...
ADNAN BERK OKAN - POLEMİK
Birisi bana gelip, "Uğur Dündar - Haluk Şahin ikilisini mi çok seversin? Yoksa Eyüp Can'ı mı?" diye sorsa hiç tereddüt etmeden "hiç tanışmadığım halde Eyüp Can'ı daha çok severim" diye cevap veririm...
Bektaşi'nin iki şarap arasında "kalite" farkını söylemek için denediği birinci şişeyi ağzından püskürttükten sonra, "ikinci şişeyi denemeye gerek yok çünkü bundan kötü olamaz" deyişi gibi...
Uğur Dündar'ı uzaktan tanıdığında çok seven, yakından tanıdığında "nefret" edenlerdenim...
Uzaktan pırlanta gibi görünen bir kor parçasıdır Uğur Dündar...
Yaklaşanı ve eliyle dokunmak isteyeni (kim olura olsun) yakar...
Haluk Hoca ise Hanefi Avcı ağzıyla söylersem, "Uğur Dündar'ın Simon'u dur"...
Asla onun emrinden dışarı çıkmaz..
Uğur Dündar'ın doğrusu, gerçek yaşamın en itiraz edilemez yanlışı bile olsa o yanlış, Halûk Hoca için tartışılmaz doğrudur...
Eyüp Can'ı işte bu yüzden; diğer ikisini çok iyi tanıdığım için onlardan fazla severim/sevebilirim...
Çünkü dünyada sadece birkaç kişi (Aydın Doğan, Emin Çölaşan, Tuncay Özkan) Uğur Dündar'dan (belki) daha sevimsiz, daha kötü olabilirler...
Ama...
Eyüp Can'ın, Radikal'e on beş yılını veren, (ben sevmesem de) son derecede başarılı (başarılı olmakla iyi insan olmak aynı şey değildir) bir iletişimci olan Halûk Şahin'i kovuş şekli berbat!...
Seviyesiz...
Ahlâkın genel kriterlerinden yoksun...
Sevimsiz...
Çirkin...
Eyüp keşke Halûk Hoca'yı davet edip, gülümseyen bir yüzle ve gözlerinin içine bakarak "Hoca seninle çalışmak istemiyorum" deseydi...
Ve...
İnanıyor..
Ve biliyorum ki bunu yapacak kaliteye ve medeni cesarete sahipti...
Çünkü...
Dediğim gibi yapabilseydi, Halûk Hoca'nın o anda takınacağı tavırdan, onunla çalışmamak için verdiği kararın doğruluğundan da emin olacaktı...
Ama şimdi hep birlikte görüyoruz...
Alay edilesi insanların alay konusu oldu...
Çok yazık...
adnanberkokan@gmail.com
Birisi bana gelip, "Uğur Dündar - Haluk Şahin ikilisini mi çok seversin? Yoksa Eyüp Can'ı mı?" diye sorsa hiç tereddüt etmeden "hiç tanışmadığım halde Eyüp Can'ı daha çok severim" diye cevap veririm...
Bektaşi'nin iki şarap arasında "kalite" farkını söylemek için denediği birinci şişeyi ağzından püskürttükten sonra, "ikinci şişeyi denemeye gerek yok çünkü bundan kötü olamaz" deyişi gibi...
Uğur Dündar'ı uzaktan tanıdığında çok seven, yakından tanıdığında "nefret" edenlerdenim...
Uzaktan pırlanta gibi görünen bir kor parçasıdır Uğur Dündar...
Yaklaşanı ve eliyle dokunmak isteyeni (kim olura olsun) yakar...
Haluk Hoca ise Hanefi Avcı ağzıyla söylersem, "Uğur Dündar'ın Simon'u dur"...
Asla onun emrinden dışarı çıkmaz..
Uğur Dündar'ın doğrusu, gerçek yaşamın en itiraz edilemez yanlışı bile olsa o yanlış, Halûk Hoca için tartışılmaz doğrudur...
Eyüp Can'ı işte bu yüzden; diğer ikisini çok iyi tanıdığım için onlardan fazla severim/sevebilirim...
Çünkü dünyada sadece birkaç kişi (Aydın Doğan, Emin Çölaşan, Tuncay Özkan) Uğur Dündar'dan (belki) daha sevimsiz, daha kötü olabilirler...
Ama...
Eyüp Can'ın, Radikal'e on beş yılını veren, (ben sevmesem de) son derecede başarılı (başarılı olmakla iyi insan olmak aynı şey değildir) bir iletişimci olan Halûk Şahin'i kovuş şekli berbat!...
Seviyesiz...
Ahlâkın genel kriterlerinden yoksun...
Sevimsiz...
Çirkin...
Eyüp keşke Halûk Hoca'yı davet edip, gülümseyen bir yüzle ve gözlerinin içine bakarak "Hoca seninle çalışmak istemiyorum" deseydi...
Ve...
İnanıyor..
Ve biliyorum ki bunu yapacak kaliteye ve medeni cesarete sahipti...
Çünkü...
Dediğim gibi yapabilseydi, Halûk Hoca'nın o anda takınacağı tavırdan, onunla çalışmamak için verdiği kararın doğruluğundan da emin olacaktı...
Ama şimdi hep birlikte görüyoruz...
Alay edilesi insanların alay konusu oldu...
Çok yazık...
adnanberkokan@gmail.com