Profesyonel katilliğin yazarlıktan daha cazip olduğu ülke
Sadece Sabah'ın değil bütün medyamızın en küfürbaz, en hakaretçi, en ağzı bozuk yazarına "hakaret etmeden yaz; yalan yazma... İftira atma"
ADNAN BERK
OKAN
Taraf'ın birinci sayfa manşet haberlerinden
birinin başlığı şöyle idi:
"Cinayetten serbest hakaretten tutuklu"
Kim mi bu “cinayetten serbest, hakaretten tutuklu"
kişi?..
Biliyorsunuzdur ama belki gündemi izlemeyenleriniz vardır onun için
bir kere de ben yazayım: Alparslan Arslan...
Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel
Özbilgin'i şehit eden kiralık katil...
Bu nasıl kanun ya?..
Bu nasıl mahkeme?..
Bu nasıl yargıç?..
Ne
yani?..
Bu absürt karar yarın başka
kötü niyetli, vicdanını satmaya hazır yargıçlar için “kötü
örnek“ olmaz mı?..
Bundan sonra bir caniyi
özgürlüğüne kavuşturmak için beş yıl yargılayıp hüküm kesmemenin o
caninin özgürlüğünü iade etmeye yeteceğini nasıl görmezden
gelebiliriz?..
Şuraya bakar mısınız?..
Mahkemeye hakaret edilmişse; tahliye
yok...
Cinayet işlenmişse gelsin tahliye…
"Bu nasıl
yargı ya!" deyişimin sebebi
o...
Kendine hakaret edene acıması
yok...
Olmayabilir; bana
ne?..
Ama…
Cana kast etmiş, can almış,
ocaklar söndürmüş bir caniyi tahliye etmemenin mutlaka bir hukuki
yönü olmalı…
Hiç kimsenin burnunu bile kanatmamış,
bırakın darbe yapmayı, girişimde bile bulunmamış ama
niyetlendikleri iddia olunan yaşlı başlı emekli generaller
“Hüküm Giydikleri” için
hapiste…
Cinayet işlediği sabit görülmüş, suçunu da
itiraf etmiş bir katil dışarıda…
Burası nasıl bir
memleket böyle
yaa?..
Acayip...
Ayıplı...
Hukuksuz...
Biliyor
musunuz?..
Bu yargı beni de mahkûm etti bir davada…
Nasıl
mı?..
Anlatayım…
Sadece
Sabah'ın değil bütün medyamızın en
küfürbaz, en hakaretçi, en ağzı bozuk yazarına
"hakaret etmeden yaz; yalan yazma... İftira atma"
mealinde bir yazı yazdım bu köşede...
İftira attığı
Komünist aydının (O küfürbaz o Komünist aydın için
ağza alınmayacak küfürlerin yanı sıra bir de iftira atıyordu)
cevabını yayımladım...
Ve bu arada bir insana
hakaret edildiğinde nasıl duygular hissettiğini anlasın diye aynen
onun başkaları için kullandığı dili kullandığım bir cümle
koydum...
Kendisinin haftada beş vakit daha ağırını
kullandığı o cümlem yüzünden beni savcılığa şikâyet
etti.
İfade vermeye gittiğimde ifademi alan
savcı sürekli gülümsüyor; soruşturmak zorunda olduğu dosya ve
benzerleri yüzünden yargının tıkandığını söylüyordu...
Sonra ne mi
oldu?..
O absürt şikâyet
dilekçesinden şikâyet eden savcı aleyhimde kovuşturma başlatılması
için mahkemeye başvurdu...
Sulh Ceza mahkemesinde yargılandım...
"Uzlaşma" teklif etti yargıç; kabul etmedim...
"Eğer bir küfürbaza, bir hakaret hastasına, bir müfteriye
'hakaret ve küfür etme, iftira atma' diye uyarı yazısı ve hem de
bir medya sitesinde yazmak suçsa verilecek her cezaya
razıyım" dedim...
Ve sıkı durun...
Haftada beş vakit herkese (Tabii ki iktidara muhalefet eden
herkese) küfür ve hakaret eden bu minik kuşu haklı
buldu yargı...
Beni mahkûm etti...
Cezamı erteledi...
Umurumda bile olmadı...
Olmaz da...
Ama...
Yargımızdaki bu kokuşmuşluk hep umurumda oldu, hep olacak...
İşte buyurun...
Beni bir küfürbaza, bir hakaret hastasına, bir müfteriye
"hakaret ve küfür etme, iftira atma" dediğim için
ceza kesen yargıyla, Alparslan Arslan gibi bir
katili işlediği cinayet suçundan tahliye edip, hakaret suçundan
hapiste tutan yargı aynı yargı...
Ben bu yargıya nasıl güveneyim ey güzel insanlar!..
adnanberkokan@gmail.com