Prof. Atilla Yayla
Bu örf, adet, gelenek ve törelerin masumları ve hatta “makulleri” olduğu gibi, “zalim” olanları da çok var…
Prof. Atilla Yayla, bugünkü Yeni Şafak’ta “Gülen Cemaati niçin parti kurmalı?” başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde şunları yazıyor:
“Zamanımızda dünyada hâkim siyasî kültür, insanları, hem yönetenleri hem yönetilenleri, mutlaka siyasî bir yönetimin gerekli olduğuna inandırmış. Bu inanç siyasî yönetimin temeli”.
Bu iki cümlenin altına imzamı atarım…
Devamında ise şöyle söylüyor:
“... Kültürlerde devrim olmayacağı, devrimci özne yıkmaya niyetlendiği kültürü yeniden üreteceği için, devrimlerle bile bu alanda fazla bir şey değişmeyecektir.”
Bu cümlenin ise özüne itiraz yok…
Ama…
Eksik…
Çünkü…
Türkiye’de (Bütün Ortadoğu ve İslâm ülkelerinde, Uzak Doğu’da, az gelişmiş bütün ülkelerde ve hatta İsrail’de bile ) “Kültür” denildiğinde ilk akla gelen şey “Örf, adet, gelenek ve töreler” oluyor…
Bu örf, adet, gelenek ve törelerin masumları ve hatta “makulleri” olduğu gibi, “zalim” olanları da çok var…
Yasalarımıza göre reşit olmayan kız çocukların, törelere göre evlendirilmeleri meselâ…
Namus cinayetleri…
Kan davaları ve benzeri pek çok vahşet…
Yani…
Hep itiraz ederim ya…
Liberal felsefe “başı boşluğu” savunmaz…
Liberal felsefe “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” gibi bir ilkesizliği de temel almaz…
Adam Smith’in o sözünün devamında dünyanın kendi kendine döndüğü hatırlatılır…
Yani…
Müdahale olmadığı, olmayacağı…
İyi ama şu âlemde, dünyanın dönüşünde belirli bir “disiplin”, belirli bir “özdenetim” olmadığını kim kanıtlayabilir?..
Demek istemem o ki…
Atilla Hoca’nın mezkûr makalesinin bütününe katılıyorum…
Hatta…
Cemaat parti kurarsa ve Yayla hocanın işaret ettiği ilkelere sadık kalacağına inanırsam oy da veririm…
Ama…
Bir ülke siyasetinin evrensel hukuk kuralları ve o kurallara uygun hazırlanmış yasalar dışında, törelerle, örfle, adetlerle, geleneklerle yönetilmesini de kabul edemem…
Bu şerhimi de koyduktan sonra tercihimi açıklıyorum: Prof. Atilla Yayla kazandı…