Polis acil koduyla Gürse Birsel'i arıyor!
Hürriyet gazetesi yazarı Gürsel Birsel bugünkü köşesinden İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın kendisini aradığını yazdı ve Çalışkan'la yaptıkları telefon görüşmesinin detaylarını esprili bir dille aktardı.
"İl Emniyet Müdürü Gürse Birsel'i arıyor, acil!"
Bu başlık Hürriyet gazetesi yazarı Gürse Birsel'in bugünkü köşesine ait. Geç saatte uyandığı bir gün telefonunda gördüğü mesajları ve yaşadıklarını köşesinden okurlarına anlatan Gürse Birsel, İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın kendisini neden aradığını da şöyle aktardı:
"Yakında çıkacak kitabımın son rötuşlarını yapmışım. Sabaha karşı uyumuşum.
Öğlene doğru bir uyandım...
İki telefonum da patlamak üzere! Aynı numaradan 9-10 defa
aranmışım. Asistanım, Hürriyet gazetesi, insan kaynakları
departmanı yana yakıla mesajlar atmış:
"Gülse Hanım, İstanbul İl Emniyet Müdürü çok acil sizinle görüşmek istiyor!"
Dedim ki, "Tamam, alıyorlar beni"!
Aklıma sebep gelmiyor ama, gelmesine gerek de yok. Yazdığım bir
şeyi sevmemişlerdir, biri bir cümleye gıcık olup kafadan bir suç
uydurmuştur, şudur budur... Gazetede yazıyorsan her şeye hazırlıklı
olacaksın.
Mesajlara bakıp yüzümü yıkarken "Muhtemelen ifade
alacaklar, gözaltı süresi 72 saat miydi, kaçtı yav" gibi
düşünceler geçti aklımdan.
Paniklemedim bile. "Bir ufak çanta yapayım" filan diye düşündüm.
Muhtemelen onları arayıp, hangi konuda ifadeye çağırdıklarını öğrenip, avukat filan bulup, toplanıp gitmem gerekiyor diye plan yapıyorum. Zira kapıda, en azından henüz, beni yaka paça götürecek bir polis yok. Bir yandan da çıkmamış kitapla ilgili mi filan diye merak ediyorum.Sonuçta "Kitap bazen bombadan daha
tehlikelidir" cümlesini filan da duyduk biz. Ama benim
kitap da baştan aşağı mizah arkadaş. Neyse. Verdikleri
telefonu aradım.
Hemen İstanbul İl Emniyet Müdürü'nü bağladılar. Mustafa Çalışkan
telefona çıkıp önce, "Size ulaşmak ne kadar zor
oldu" dedi. Bir nevi Mata Hari
gururu yaşadım ama, bir yandan da "Demek adresi zor
buldular ve şu an polis apartmana girmek üzere" diye
düşünüyorum. Sonra emniyet müdürü devam etti:
"Ben geçen gün yazdığınız yazıyı tebrik etmek için
aradım!" İyi mi?
"Hayatı durdurmuyorum" başlıklı yazımı beğenmiş.
"Terör zaten hayatımızı değiştirmeye çalışıyor, izin
vermemek lazım" filan dedi.
Tebrikleri kabul ettim, kapattık.
Şimdi normal bir ülkede, normal bir yazara, sabah "İl
emniyet müdürü acil seni arıyor" dense ne düşünür? Ya bir
sosyal sorumluluk projesine destek istenecek ya bir haberdeki
yanlış bilgin düzeltilecek, ya da ne bileyim işte, böyle, bir yazı
tebrik edilecek.
Başka ne olabilir ki değil mi?
Ama burası son yılların Türkiye'si. Hiçbir şey normal değil. Ve herhangi bir gazeteci, yazar veya sanatçının, son yıllarda emniyet veya adaletle ilgili pek tatlı bir anısı yok! Eğer seçim sonrası yeni hükümet ülkenin şu feci dağınıklığını düzeltmeye girişecekse, önce yazan-çizen insanları sürekli koruma, avukat ve antrede hazır bavul tutmaktan kurtarmakla başlayabilir!