PKK'lı Sakık bile bunlardan daha şerefli!
HaberTürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı bugünkü köşesinde 28 Şubat operasyonunu yorumladı.
GAZETECİLER.COM - 'İlahi adalet' başlıklı yazısında adının 'PKK'ya destek veren gazeteciler' listesine sokulmak istendiğini yazan Habertürk genel yayın yönetmeni Fahit Altaylı, 'Şemdin Sakık bile bunlardan daha şerefli olduğu için o güç sorgulama koşulları içinde dahi bana atılmaya çalışılan çamurlara çanak tutmamış, "Tam aksine, örgütümüzde düşman olarak görülen biridir" demişti.' dedi.
İşte Altaylı'nın o yazısından çarpıcı bir bölüm:
Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın mahkemeye
sunulan CD'sindeki içeriği yayınladığımız sırada
Çin'deydim.
İçerik iğrenç.
İğrençliğin Büyükanıt ile alakası yok.
Birileri fişlemiş, Silahlı Kuvvetler tabiriyle andıçlamış.
Hakkında ipe sapa gelmez iddialar, ailesiyle ilgili abuk sabuk
yakıştırmalar, imalar.
Etnik nedenlerle karalamaya çalışmalar.
Hakkında yazılanı karalamaktan çok bunları yazanın "iğrençliğini"
gösteren sözde "bilgiler".
ETME BULMA DÜNYASI
Okuyunca Büyükanıt adına üzüldüm.
Üzüldüm ama "Etme bulma dünyası" demekten de
kendimi alamadım.
Çünkü uzak ve yakın geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri bu ülkenin
yüzlerce, binlerce, on binlerce vatandaşına aynı şeyi yaptı.
İnsanları fişledi.
İşadamlarını, akademisyenleri, yazarları, gazetecileri ve hatta
kendi mensuplarını.
En iğrenç şekilde.
Ben bu fişlemelerden ya da andıçlardan bazılarını gördüm.
Utanarak okudum.
Sözde "bilgi" ve "istihbarat" adı altında en pespaye
dedikodular art arda yazılmış, araya birkaç doğru serpiştirilerek
sanki tamamı doğruymuş gibi algılanması için ustaca
hazırlanmıştı.
Birbiriyle hayatı boyunca karşılaşmamış insanlar "yakın işbirliği"
içinde gösterilmişti.
PİSLİK KOKAN METİNLER HEPSİ
Dönemin ruhu hangi tür karalamaya yatkınsa o tür iddialar
konulmuştu.
Pislik kokan metinlerdi hepsi.
Öylesine iğrençlerdi.
Benim hakkımda da pek çok andıç hazırlanmıştı.
Çoğu zaman içinde elime geçti.
Birinde PKK ile ilişkili olduğumu iddia ediyorlardı.
Öcalan'la röportaj yaptığım için karalama kampanyasına tabi
tutulmuştum.
O kadar alçakça ileri gitmişlerdi ki, Şemdin Sakık'ın ifadesi
alınırken benim adımı da ifadeye sokmaya çalışmışlardı.
ŞEMDİN SAKIK DAHA ŞEREFLİ
Şemdin Sakık bile bunlardan daha şerefli olduğu için o güç
sorgulama koşulları içinde dahi bana atılmaya çalışılan çamurlara
çanak tutmamış, "Tam aksine, örgütümüzde düşman olarak
görülen biridir" demişti.
Ama sorgulamayı yapan ve kim olduğu tarafımdan iyi bilinen kişi
ısrarla adımı zikrettiği için "mecburen" dönemin
DGM'sine "sorgu" için davet edilmiştim.
İfademi alan savcı bile üzülmüş, hatta utanmış, "Fatih Bey,
biz sizi biliyoruz. Ama ne yazık ki bu ifadeyi almam
gerekiyor" demiş ve hakkımda takipsizlik kararı
vermişti.
ATMACA TİMİ
Aynı günlerde terör örgütü, benim öldürülmem için bir tim
görevlendirmişti.
"Atmaca" kod adlı tim lideri görevi yerine
getirmemiş, bana yazdığı bir mektubun ardından güvenlik
güçlerine teslim olmuştu ve bu arada birileri beni "PKK'lı" yapmaya
çalışıyordu.
Döneme göre kimi dinci, kimi PKK'lı, kimi hırsız, kimi yolsuz
yapılıyor, itibarsızlaştırılıyordu.
Gerçekten böyle olanlara ise kimse dokunmuyordu.
Büyükanıt hakkında yazılanları okurken hem üzüldüm, hem aklımdan
bunlar geçti.
EDEN BULACAK
Dönemin ruhuna uyarak başkalarına haksızlık, kötülük yapan gün
geliyor aynı şeyle kendi karşı karşıya kalıyordu.
Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak.
Yaptığı yapanın yanına kâr kalmayacak.
Eden bulacak.
İlahi adalet hep var olacak!
Not: Çevik Bir'in ve diğerlerinin gözaltına alınmalarını da bu kapsamda değerlendiriyorum.