Penguen çizerlerine Star yazarından destek geldi!
Erdoğan'a karikatürle küfrettikleri gerekçesi ile Pengeun'in iki çizerinin 11 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırılmasına Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'ten itiraz geldi.
Kendisinin de bir 'Erdoğan'sever' olduğunu belirten Kekeç, "Erdoğan'sever bir vatandaş" tarafından açılan davada alınan kararı 'anlamadığını' ve 'yadırgadığını' söyledi. Kekeç'in 'Kafayı yediler' başlıklı yazısında "Baruter'in bu konuda suçsuz olduğunu haykıralım" dedikten sonra Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne'ye çakmayı da ihmal etmedi. Kekeç, yazısının sonundaki Hamiş'te şöyle yazdı: "Bu yazıdan sonra, Mümtaz'er Türköne'den, "Savcılar Ahmet Kekeç'i neden tutuklamıyor?" şeklinde vatanperverane bir ihbar bekliyorum."
İşte Ahmet Kekeç'in bugünkü yazısı:
ERDOĞAN KONUDAN HABERDAR
MIDIR? SANMIYORUM!
Penguen dergisinin bir çizeri, hadi ismini de
söyleyeyim, Bahadır Baruter, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'a hakaretten yargılandı ve suçlu bulundu.
Dava, Erdoğan'sever bir "hassas vatandaş"ın suç
duyurusu üzerine açılıyor.
Baruter, Penguen dergisinde yayımlanan kapak karikatüründe,
Erdoğan'a top işareti yapan bir bürokratı resmetmiş...
Bürokrat, önündeki düğmeyi ilikliyormuş gibi yaparak
Erdoğan'a o çirkin işareti çakıyormuş. Bir
Cumhurbaşkanı'nı bu şekilde çizmek yasalarımıza aykırıymış,
dolayısıyla karikatürist cezalandırılmalıymış.
Erdoğan konudan haberdar mıdır?
Sanmıyorum...
Karikatürü görür görmez cinleri tepesine üşüşmüş ve "derhal
derdest edile" diye bir emirname mi yayınlamıştır?
Sanmıyorum...
Buradaki "sanmıyorum"ların, Erdoğan'ı işin içinden
çekip çıkarmaya ve kabahati tamamen "hassas
vatandaş"a yüklemeye yönelik olmadığını hatırlatmaya gerek
var mı?
Doğrudan Erdoğan'ın başvurusu üzerine açılmış davaları biliyoruz.
Ama Baruter'e yönelik dava onlardan biri değil. Karikatür,
belli ki, Erdoğan'dan önce, Erdoğan'sever o hassas vatandaşı
rahatsız etmiş. Ve mahkemeye koşmuş.
Hemen bu "rahatsızlığı" anlamadığımı ve
yadırgadığımı söyleyeyim.
BİR ERDOĞAN SEVER OLARAK SÖYLÜYORUM
Bir insan, önünü iliklerken, parmakları istemsizce o
"uygunsuz" şekli alabilir. Üstelik bir
karikatürden söz ediyoruz. "Abartı sanatı" olarak
da bilinen karikatürden...
Karikatür kişileri, genellikle "anatomik ölçülere"
uygun olarak çizilmezler. Abartılırlar... Burun, patlıcana
benzetilir mesela. El ve ayaklar, yine abartılı ve boğumlu olarak
çizilir. Dolayısıyla, anatomik ölçülere uygun olarak çizilmemiş bir
karikatürden yola çıkarak, "Burada Erdoğan'a sen şöylesin
demek istenmiştir" gibi abartılı bir sonuç çıkarmak, hem ayıptır,
hem yakışıksızdır. Bunu, bir Erdoğan'sever olarak
söylüyorum...
Bir Erdoğan'sever olarak şunu da söylüyorum: Ki,
daha önce çok söyledim... Güç ve iktidar sahipleri, tahammüllü
olmak zorundadır. Vaktiyle, bir mizah dergisi, Erdoğan'ı türlü
kılıklarda resmetmişti: Yılana, kirpiye filan benzetmişti.
Konu mahkemeye intikal edince, iktidar olmanın mecburiyetlerini
hatırlatmış, güç ve iktidar sahiplerinin geniş bir "tolerans
penceresinden" bakmaları ve öyle her şeye (her yakıştırmaya, her
yaftalamaya, her benzetmeye) dava açmamaları gerektiğini
söylemiştim.
BARUTER'İN BU DAVADA SUÇSUZ OLDUĞUNU HAYKIRALIM
Bu düşüncemi muhafaza etmekle birlikte şunu da ekliyorum:
Mahkemelerin, bazı "hassas vatandaş"ların başvurusunu
ciddiye alarak gereksiz bir işgüzarlık sergilediklerini söyleyelim,
bu durumu dibine kadar eleştirelim, Bahadır Baruter'in (en azından
bu davada) suçsuz olduğunu haykıralım... Haykırıyoruz
işte.
HAKİKATEN KAFAYI
YEDİLER
Hepsine tamam da...
Erdoğan'a yönelik aleni hakaretleri ve "küfürleri"
yok mu sayalım?
Kaç yıldır siyaseti izliyorum... Tarihte olup bitenlerden de
iyi-kötü haberdarım... Erdoğan'a yönelik küfür ve hakaretlerin
benzerini ne gördüm, ne duydum.
Denilebilirse, Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin en çok
eleştirilen, en çok küfredilen, en çok istiskale uğrayan
yöneticisi...
Küfür ve hakaretler bir yana, bir de apaçık suç teşkil eden
tehditler var...
Mesela, halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı, "halk
güçleri" eliyle tehdit ediliyor.
Bu "halk güçleri"nin nasıl, ne zaman, kimin eliyle
teşekkül ettiğini bilmiyoruz? Hangi meşruiyetten geldiğini de
bilmiyoruz. Ama "halk güçleri", tarihte Rus
Çarı'na yaptığı gibi, bir gün Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi'ni basacak, Erdoğan'ı oradan yaka paça indirecekmiş...
Bu kadar koruma, saniyede bilmem kaç mermi atan otomatik
silahlar para etmeyecekmiş...
Evet, "halk güçleri"nin durumdan vazife
çıkaracakları zamanın çok yakın olduğunu müjdeleyen yazılar
okuyoruz artık. Tam da, "kafayı yediler" nitelemesini haklı çıkaran
ve bazı "hassas vatandaş"ların ilgi alanına
girmesi gereken yazılar...
Hasan Cemal, mütemadiyen, "Sonun Menderes gibi
olacak" diyor...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeminli gazetecisi, "Sonun Menderes
gibi bile olmayacak, sürüm sürüm sürüneceksin" diye
düzeltiyor...
Mülaaneci basın neredeyse her nüshasında "Yezit, Firavun,
Tiran, Karun, Sufyan" diye saydırıyor...
Maocu Kemalistlerin "kaya gibi" adamı da,
"halk güçleri"ni hatırlatıyor.
Hakikaten kafayı yediler...