Patronlar o yazıyı değil bunu kesip saklar!
Akşam yazarı Hürriyet'in patronu Oray Eğin'in değil benim yazımı kesip saklar diye yazdı... İşte o yazı....
Akşam yazarı Yurtsan Atakan, bugün köşesinde kendis gazetesinden
bir yazarın, Oray Eğin'in 'Vuslat Doğan bu yazıyı kesip
saklar' başlıklı yazısının üzerine ilginç bir yazı kaleme
aldı ve Medya patronları bu yazıyı kesip
saklar
dedi.
Atakan'a göre Eğin'in yazısının amacı Vuslat Doğan'ı ters köşeye
yatırmaya çalışmak olabilir. Bu ilginç iddianın ardından Atakan,
Eğin'in yazıda verdiği öğütlerin birer birer üzerinden geçti.
O.E.: Medya bütün dünyada aynı hataya düştü; İnternet ilk
yaygınlaşmaya başladığında mecranın büyüsüne kapılarak insanların
önüne her şey bedava sunuldu.
Oysa: İnternet'te içeriğin maddi bir karşılık
olmadan sunulmasının nedeni, yayıncıların mecranın büyüsüne
kapılması filan değildi. Tek neden medya işletmeciliğinin temel
kuralına uyulmusaydı.
Medya işletmeciliğinde temel kural okurdan değil, reklamverenden
kazanç sağlamaktır. Gazete ve dergilerin kapak satış fiyatlarının,
baskı ve kağıt maliyetinden bile düşük olması bu nedenledir.
Yayıncı mecrasını maliyetinden ucuza satarak daha çok okuyucuya
ulaşmasını sağlamaya, karşılığında da daha çok reklam almaya
çalışarak karını artırmaya çalışır. Hatta kimi gazete ve dergiler
daha çok okura ulaşıp, daha çok reklam çekebilmek için bedava
abonelik modelini bile benimseyebilirler.
İkinci temel kural marjinal maliyetin sıfır ya da sıfıra yakın
olduğu yayıncılık ortamlarında izleyiciden gelir beklenmemesidir.
Üstelik bu gelir modeli yeni de değil. İnternet'ten önce de vardı.
Radyo ve televizyon yayıncılığı bu modelin örnekleridir.
Gazete ve dergi yayıncılığında her okura erişmenin ekstra bir
maliyeti var. Satılan her bir gazete kağıt, baskı ve dağıtım
maliyetinin artmasına yol açar. Oysa radyo ve TV yayıncılığında
toplam maliyet dinleyici ve izleyici sayısından etkilenmez. Bir
programı kaç kişi izlerse izlesin maliyeti değişmez. İşte marjinal
maliyetin sıfır ya da sıfıra yakın olduğu bu tür yayıncılık
türlerinde içeriğin satışından gelir elde etmeye çalışmak yerine,
mümkün olduğunca çok izleyiciye ulaşıp reklam gelirini artırmaya
çalışmak en akıllıca yoldur. İnternet de tıpkı radyo ve TV gibi
marjinal maliyeti sıfıra yakın bir yayıncılık türüdür. Dolayısıyla
içeriğe erişimin İnternet'te de ücretsiz olması işin doğası
gereğidir.
Ayrıca içeriği parayla satma girişimleri İnternet'in ilk
yıllarından beri deneniyor ve her defasında hüsranla sonuçlanıyor.
İçeriği parayla satmaya çalışıp beceremeyenler arasında NY Times ve
Cumhuriyet gazetesini sayabiliriz.
O.E.: Türkiye'de Hürriyet gazetesi yaşadığı onca badireye
rağmen hala sektörün öncüsü. Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan ve Ertuğrul
Özkök gibi en çok okunan üç yazarı bünyesinde
barındırıyor.
Oysa: Yazarların tirajları etkileme gücünün çok
kısıtlı olduğu epeydir bilinen bir gerçek. Yazarlar güçlerini
yazdıkları mecralardan alıyorlar. Okur, yazara değil yazdığı
gazeteye para veriyor. Yazar yelpazesinin güçlü olması elbette
önemli bu seçimde ama tek bir yazar için gazete alan okur sayısı
önemsenmeyecek kadar düşük. Kaldı ki Hürriyet'in yazar yelpazesi
son birkaç yılda delik deşik oldu. İyi yazarlarının büyük
çoğunluğunu kaybetti, yerlerini de aynı kalitede yeni yazarlarla
dolduramadı. Elinde kalan birkaç yazara güvenip İnternet'te paralı
olmaya kalkması tam bir intihar olur Hürriyet için.
O.E.: Öyle anlaşılıyor ki günümüzde İnternet yayıncılığı
'sadık okura' dayanacak. İçeriği bedavacılar değil, gerçekten o
yayını desteklemek isteyen insanlar destekleyecek. İyi habere, iyi
yazıya para vermeye razı, bunu bir anlamda bağış gibi görecek
nitelikli bir okurdan söz ediyoruz.
Oysa: Okur, dinleyici ya da izleyicinin böyle bir
misyonu asla olmadı. Bundan sonra olmasını beklemek için de bir
neden yok. Okur, dinleyici ya da izleyici de bir çeşit tüketicidir.
Diğer tüm tüketiciler gibi en beğendiği ürüne en ucuz yoldan
ulaşmayı tercih eder. Birim kullanıcıya ulaşmanın ekstra
maliyetinin olmadığı İnternet'te, kullanıcıya benzer kalitede
ürünü, bedava sunabilen alternatif mecralar her zaman olacaktır.
Böylesi bir rekabet ortamında birim maliyeti sıfır olan bir ürünü
parayla satmaya çalışana tüketici her zaman kazıkçı gözüyle
bakacaktır.