Patrona selam söyle kardeş!

"Patron" dedikleri kimi zaman Başbakan oluyor, kimi zaman da kabinenin en "kudretli" bakanlarından biri...

Allah düşmanımı güçle zehirlemesin... Öyle kötü, öyle kötü ki, güç zehirlemesi yaşayan kişi, kimi zaman ne dediğini, lafının nereye gideceğini farketmiyor bile. O nedenledir ki, telefona sarıldığında karşısındaki insanı küçük, küçücük görüyor ve emirler yağdırıyor:

-Bunu yapacaksın!

"Yapar mısın?" değil, rica mica değil...

O bir general edası ile muhatabına "emir eri" muamelesi çekiyor!

                          ***

Oysa... Bu tavrıyla ne kadar küçük, ne kadar aciz, ne kadar zavallı olduğunu ortaya koyuyor... O "emir eri"dir aslında... Bugüne kadar verilen emirleri yerine getirmekten, başındaki kişilere yaltaklanmaktan başka bir halt etmemiş. Bizatihi kendine "emir kulu" muamelesi yaptığı için, herkesi kendi gibi sanıyor!

Onlardan biri...

Telefonda gürlüyor:

"Patron beni çağırdı!"

-Eee...

"Dedi ki... "

                          ***

"Patron" dedikleri kimi zaman Başbakan oluyor, kimi zaman da kabinenin en "kudretli" bakanlarından biri...

Çağırıyormuş "patron" onu, "Hadi'yi, Ali'yi, Veli'yi ara" diyormuş!

Bak sen!

Küçücük, minnacık bir sebepten dolayı, "patron ara" demiş!

Sonrası, tehdit ve şantaj!

                         *** 

Ne denilebilir ki böyle salaklara!

-Patronuna selam söyle kardeş... O'na de ki, Hadi "Memleketin sorunları çok büyük. Bu tür ufak işlerle ilgilenmek yerine memleket meselelerini çözsün!

-Ya sen kafayı mı yedin? Patron'a ben böyle bir şeyi nasıl söylerim?

-?

-Patron demedi say.. Sen beni dinle.. Derhal zaman geçirmeden falanca haberi siteden çıkar.. Yoksa...

-Yoksa kardeş?

                       ***

Tıkıyorsun lafı ağzına ama güç zehirlemesi onu asalaklaştırdığı için söylediğin hiçbir şey kar etmiyor. Ya onun dediğini yapacaksın ya da o senin canına ot tıkayacak!

-Yapmazsam kardeş!

"Ulan"lı konuşmanın ilk taksidi dökülüyor ağzından.. Daha da direndiğinde, "Ulan"ın üzerine küfür faizi katmerli bir şekilde yükleniyor. Az önce verilen gözdağı, aleni tehdite dönüşüyor ve  ne ana kalıyor, ne baba, ne de yar.. Küfürün biri bin para!

Tüm bunlara verilecek tek cevap var:

-Ben senin patronunu arayayım en iyisi!

İşte tam bu noktada köpekleşiyor paçalarından riya akan soytarının. Yukarıda yaptıklarını bir bir yiyor ve yaptıkları "patron"a ulaşmasın diye, şimdi de sana yaltaklanıyor, eğilip bükülüyor.

Bu manzara karşısında ben utanıyorum ama, onun yüzüne tükürüyorsun "yarrabi şükür" diyer haya etmeden!

                       ***

"Patron"un adına konuşan, etrafa korku salan, eline üç kuruş verdiği tetikçileriyle senin için etmedik laf bırakmayan bir tek o değil. Etrafı bu tür "patron uşakları" sarmış, kimi "Ergenekoncu" damgası vuruyor, kimi "karanlık oda"lara hapsediyor, kimi de kör bir bıçağın bırakacağı izlerden söz ediyor!

Ben yıllardır bu mesleğin içindeyim...

"Güç zehirlemesi"nin böylesini görmedim dostlar!

Allah önce "patron"lara, sonra da bize yardım etsin!

İşi, işimiz çok zor çünkü...

Dedim ya, etraf şu sıralar hayli kalabalık!