Paris'te cinayeti işleyeni biliyorum...

Çünkü para büyük ihtimalle üç kadından en az ikisinin müşterek imzasıyla veya bildikleri bir ortak şifre ile kullanılabiliyordu…

ADNAN BERK OKAN

 

Paris’te üç kadının öldürülmesi yazılı ve görsel medyamızda çok farklı şekillerde yorumlandı.

Siyasetçiler ve köşe yazarları da cinayetlerin analizini bulundukları konuma göre yaptılar, yapmaya devam ediyorlar...

Kimisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni suçladı ki bu kesime göre cinayetleri Türk Gladio’su işlemişti

Yahu Türk Gladio’su mu kadı ki cinayet işleyecekler?..

Kimisi barış sürecinin baltalanması ve Öcalan’a “eski sevgilini öldürdük; barış müzakerelerine katkı yapmakta daha ileri gidersen çok daha ağır sonuçlara katlanırsın” mesajı vermek amacıyla cinayetlerin işlendiğini iddia ettiler.

İşte bu hiç olmaz…

Üç kadını öldürenler Öcalan’ı nasıl korkutabilirler acaba?..

Bir terör örgütü lideri mafya usulü, “çocuklarına, karına, ailene zarar veririz” tehditlerini ciddiye almayacağına göre…

Yoksa İmralı’da içeriden satın alacakları bazı askerlere Öcalan’ın infazını mı sipariş edecekler?..

Amma da komik...
Yani, en olmayacak iddia işte bu…

BDP’liler dikkatli…

Belli ki başlatılan barış sürecinin inkıtaa uğrayacağından korkuyorlar…

Cinayetlerin Hükümet ya da Devlet’in herhangi bir kurumuyla ilişkisi olmadığını savundular.

Bir iç hesaplaşma olduğunu söyleyenlerin sayısı da az değil…

İç hesaplaşma olabilir mi?..

Öyle olması zor çünkü cinayeti işleyen veya işleyenler belli ki öldürülen üç kadın tarafından da çok iyi tanınıyorlar…

Yani;  ömrünün önemli bir bölümü dağlarda geçmiş Sakine Cansız’ın “aaaa hoş geldin bay/bayan katilim gel bak hazırım hadi beni öldür” diyeceğini düşünmek saflıktan da öte bir şey olsa gerek…

Sakine Cansız’ın cesedinin bulunuş hali (doğruysa) katiline hiç karşılık vermediğini gösteriyor…

Yani, Sakine Bacı elinde silahlı birini görüyor ve bavulunu toplamaya devam ediyor…

Hem de göğsünden vurulduğu halde…

Hani ancak yerli filmlerimizde, kendisini terk eden sevgilisi tarafından ölümle tehdit edildiği halde umursamayıp bavulunu toplayan Türkan Şoray böyle bir rolü oynayabilir…

Bu ihtimal bana ters geldiği için cinayet kastıyla içeri giren kişinin ya da kişilerden birinin; Sakine Cansız’ın hiç beklemediği bir anda silâhını çıkarıp ateşlediğini düşünüyorum…

Yani; bir tanıdık…

Kim olabilir?..

Gladio olamaz çünkü Glaido diye bir örgütün kalmadığını hepimiz (bütün dünya) biliyor…

Hani eskiden kalma bir Gladio varsa da bizim devletle ilişkisi olamaz çünkü muhtemel yöneticilerinin hepsi cezaevinde…

Ne olabilir peki?...

O halde ben de birkaç tevatür uydurabilirim…

Şu olabilir meselâ…

Eski Gladioculardan biri, üç kadından birini kendisine âşık edip aralarına sızmış olabilir…

Sonra da sahip oldukları para gücü aklını başından almış olabilir…

Kadınlardan birinin kontrolünde olan banka hesaplarını ele geçirdikten sonra üçünü de infaz etmiş olabilir…

Çünkü para büyük ihtimalle üç kadından en az ikisinin müşterek imzasıyla veya bildikleri bir ortak şifre ile kullanılabiliyordu…

Ya da…

Fransız gizli polisi üç kadının izlenmesi görevini kendi kirli işlerini çeviren bir çeteye havale etmiş olabilir…

O durumda da o işi sadece “para” için yapan çete elemanlarından biri veya birkaçı; kadınlardan biri veya birkaçı ile aşk ilişkisine girmiş olabilir…

Ve az önce yerli Gladio için kurduğum mizansen bu defa Fransız çeteciler tarafından uygulanabilir…

Ya da;

Barış görüşmelerinin başlaması üzerine üç kadın; görüşmelerin devamlılığının kesilmesi için Türkiye’de bir takım oyunlar hazırlamış olamazlar mı?..

Ve eğer böyleyse, oyunlarını haber alan barış yanlısı Kürtler, üç kadını neden öldürmesinler?..

Öyle ya da böyle…

Tespitlerim hayal gücüme dayanıyor…

Temennime gelince…

İnşallah analizim doğru çıkar…

Zira analizim doğu çıkarsa süreç devam eder.

Amaaaa…

Bizimkilerden veya örgütten birilerinin işiyse bu; devamı Türkiye’de gelecektir hazır olalım…

 

adnanberkokan@gmail.com