Paralel Yapı'yı çökertme işi Müge Anlı'ya verilir mi?

Polisin yapamadığını Müge Anlı yardımcısı Sevilay'la birlikte en geç bir, bilemediniz iki hafta içinde kesin yapar… Suçluları tespit eder…

ADNAN BERK OKAN

Ne kadar da ilginç bir ülke olduk farkında mısınız?..

Neredeyse her gün birçok kadın kocaları ya da birlikte yaşadıkları erkekler tarafından öldürülüyor…

Sokakta birisine selâm verseniz tipinize göre selâmınızı alıyor ya da verdiği ters cevaplarla sizi dövmekten beter ediyor…

Her konuda hemen ikiye bölünüyor, tartışmak yerine kavga etmeye başlıyoruz…

Bir hafta önce can ciğer kuzu sarması olan…

Birbirlerinden söz ederken “dava arkadaşım” veya ideolojilerine göre “yoldaşım” diyen insanlar, birbirlerine giriyorlar…

Karşılıklı hakaretler o kadar düşük düzeyde ki…

Bu iğrenç tartışmaları medyadan izlemek zorunda kalan aklı başında, vicdan sahibi insanların mideleri bozuluyor…

Kavga edenler ne kadar “fikir ayrılığına düştük” ya da “beni arkamdan vurdu; onunla eskisi gibi dost olmaya mecbur muyum?” deseler de…

Halkın aklını ve vicdanını yitirmemiş olanları şunu biliyorlar…

Birbirleriyle kavgadan beter savaşa tutuşmuş o kişiler veya çıkar gurupları, karşılıklı olarak menfaatlerine zarar verdikleri için birbirlerini yiyorlar…

“Fikrî ayrılık” ya da  “beni arkamda vurdu” bahaneleri palavra…

Pardon...

Yanlış anlaşılmasın...

Ekonomik çıkarları bozulanların birbirleriyle aynı yollarda yürüyüp aynı yağmurda ıslanmalarını isteyecek değilim...

Bunu istemek liberal ahlâkıma da sığmaz...

Ama be arkadaş!..

Bu kadar hakaretleşmeyi de midem kaldırmıyor hani... 


Ve yani…

Karşılıklı küfürleşmenin, hakaret düellosuna tutuşmaların, dostluklarını bozmaların sebebi: Bencil Hesaplar…

Ve…

Devlet…

Bizzat siyasal iktidar tarafından çöktüğü, bir suç örgütü tarafından ele geçirildiği itiraf olunan Devlet…

Suç örgütünün suç işleyen üyelerini bulup yargı önüne çıkaramıyor…

Bırakın iddiayı ortada “suç delilleri” var…

Kasetler havada uçuşuyor…

Ama…

Suçlu/lar yok…

Yer yarıldı da yerin dibine girdi sanki mübarekler…

Memlekette…

Öyle garip, öyle acayip tutuklama ve yargı kararları var ki…

Hiçbir taraftan olmayan vicdan sahibi hukukçular saçlarını başlarını yoluyorlar…

Yasa dışı veya yasal dinlemeler sosyal medyada yayınlanıyor…

Devletin bir kurumu (TİB) yargıya başvurup o haberleri ya da görüntüleri yayımlayan sayfalara erişimin engellenmesini talep etmiyor…


Ya ne yapıyor?..

Yargı’ya bile başvurmadan, bir mahkeme kararı almadan bütün siteyi kapatıyor…

Bu arada…

Görüntüleri ya da konuşmaları yayınlayan sayfanın sahibi aranmıyor bile…

Ya da aranıyor ama bulunamıyor…

Oysa o yayını yapan kişi veya varsa arkasındaki kişiler ya da kuruma ulaşmak o kadar kolay ki…

Kolay ama ne emniyet başarabiliyor suçluları tespit etmeyi…

Ne Devlet (Ya da Siyasi irade) suçlu ya da suçluların bulunup yargı önüne çıkarılması için herhangi bir girişimde bulunuyor…

Ya ne yapıyor?..

“Paralel Yapı” diye henüz varlığı hukuken ispat edilmemiş bir hayali çeteden söz ediyor…

Resmi veya gayrı resmi üyelerinden herhangi biri herhangi bir suçtan tutuklanmamış bir camianın manevi lideri “Suç Örgütü Lideri” olarak suçlanıyor…

Adamcağız (Evet evet bence halen çaresiz bir adamcağız) Pensilvanya’da “yahu Allah aşkına bir suç ve suçlu varsa soruşturma başlatın, ifadesine başvurun, yargılayın, suçu sabitse hapse atın ve hatta benimle ilgili somut bir delil bulabiliyorsanız beni de yargılayın ama artık şu yasal süreci başlatın” diye ağlayıp duruyor…


Hatta…

İktidara yakın gazeteciler de sanki Başbakan Kaptan Amerika gibi tek başına o suç örgütünü yakalayacak kadar güçlüymüş gibi çığlık çığlığa bağırıyorlar:

“Amman ha Sayın Başbakanım… Sakın bırakma namussuzları… Sakın affetme… İnlerine gir inlerine o ayıları tut kulaklarından çıkart ve tık içeri…”

Yahu iyi güzel ama Başbakan’ın kimseyi tutuklamaya yetkisi yok ki…

Bırakın tutuklamayı…

Kaptan Amerika olsa ve suçluları tek tek yakalasa bile polise teslim edip “alın şu Haşhaşinin, paralelcinin, müridin, teröristin ifadesini” diyecek yetkisi de yok…

İktidara yakın medya emniyete ve savcılara çağrıda bulunacağına adresi şaşırıp, Başbakan’ı göreve çağırıyor…

Sonunda…


Cumhuriyet tarihinin:

En başarılı…

En özgürlükçü…

En cesaretli…

En yenilikçi…

En barışçı…

En hoşgörülü…

En Avrupacı…

En küresel…

En liberal…

Gelişmiş, gelişmekte olan veya az gelişmiş bütün dünya ülkelerinin “Dünya Lideri” diye tanımladıkları en devrimci başbakanının geldiği noktaya bakar mısınız?...

Eleştirilmediği tek bir ülke yok yeryüzünde...

En çok güvendiği Katar bile, en büyük bankasını, Başbakan’ın nefret ettiği Cemaatin bankasıyla ortak ediyor…

Parlak günlerinde Başbakan’a övgüler düzen ülkelerin yöneticilerine “ne kadar haklılar valla” diyenleri okuyorum, dinliyorum son günlerde…

Aynı ülkeleri yönetenler için, “bunların hepsi kötü adamlar, Sayın Başbakanımızdan ve büyük Türkiye hayalinden korkuyorlar” diye ağlaşıyorlar…

E vallahi pes yani…


Neyse…

Fazla uzatmayayım…

Benim bir önerim var…

Paralel Yapı’nın suç makinelerini bulma işi Müge Anlı’ya havale edilsin…

Polisin yapamadığını yardımcısı Sevilay'la birlikte en geç bir, bilemediniz iki hafta içinde kesin yapar…

Suçluları tespit eder…

Tutar götürür merkeze...

Teşhir ettirir herkese…

Milletçe kurtuluruz şu Paralel Yapı illetinden... 
 

adnanberkokan@gmail.com