'Paralel devlet değil paralel toplumlar var'

Nuray Mert, seçim gecesi karşımıza bambaşka bir kavramla çıktı: Paralel toplum

Türkiye ‘paralel devlet’i çözmeye çalışırken, siyaset bilimci, haber sitesi diken.com.tr’nin yazarı Nuray Mert, seçim gecesi karşımıza bambaşka bir kavramla çıktı: Paralel toplum. Artık soru şu: “Yaşam biçimleri, hedefleri birbirinden farklı toplum kesimleri nasıl uzlaşır?”

Tempo dergisinden Eren Başağan, Nuray Mert ile ‘paralel toplum’ların peşine düştü, siyasetin karanlık yüzüne uzandı. Tespitleri sert, gelecek  öngörüleri kaygı verici. Nuray Mert “Başbakan  Erdoğan’a  göre tek parti yönetimi kötü bir model değil” diyor.

İşte Tempo dergisinin son sayısında yayımlanan o röportajdan çarpıcı bir bölüm:

PARALEL DEVLETİ BİLMEM PARALEL TOPLUM VAR

- Seçim gecesi “Türkiye’de paralel devlet var mı bilemem ama paralel toplum var” dediniz. ‘Paralel toplum’ ile neyi kastediyorsunuz?


Aslında paralel toplum da değil, paralel toplumlar var. Seçimler de bunu ortaya koydu. Sonuçlara pek çok kişi şaşırdı.Çünkü seçim öncesi birtakım iddialar ortaya atılmıştı. Oy oranları, “İnsanlarımız acaba yolsuzluğa duyarsız mı?” gibi bir soru doğurdu. Bu da bir ihtimaldir tabii. Düşünün ki, bu toplumda “Bal tutan parmağını yalar” diye bir söz var. Ama durum, bu ihtimalle açıklanabilir gibi değil. Sonra “İnsanlarımız otoriteye çok yatkın” denildi; Asya despotizminden dem vuranlar oldu. Ama bakarsanız, tüm insanlar otoriteye yatkındır. O yüzden demokratik rejimlerde, özgürlüklerin kurumsallaşması için ısrar ederiz; sağlama bağlamak isteriz.

OTORİTERLİK BİZİM GENLERİMİZDE FİLAN YOK

Cemil Meriç’in bir sözünü zikretmekten hiç bıkmam: “Demokrasiyi ancak tehlikeli bir hayata katlanabilenler sevebilir.” Herkes özgür olmak ister ama özgürlük de korkulacak bir iştir, kişiye çok şey yükler. Bu yüzden “Otoriter eğilim bize mahsus, genlerimizde var” demek çok doğru değil. Toplumların yatkınlıkları, geçmiş tecrübeleri, hafızaları var ama durağan da değiller, hep aynı şeyi tekrar etmiyorlar. Bütün toplumlarda olabilecek savrulmalar bunlar.

Bana göre Türkiye’ye özgü olan kısım, buradaki insanların paralel evrenlerde yaşaması. Paralel toplum kavramını da bunu vurgulamak için kullandım. Türkiye’deki politik kriz de insanların paralel evrenlerde yaşaması sonucunda, toplumdaki asgari müştereklerin giderek azalması ve yok olmasıyla ortaya çıkıyor. Türkiye’de yaşam biçimleri, hedefleri ayrı en az iki paralel toplum var.

MUHAFAZAKARLAR VE MUHAFAZAKAR OLMAYANLAR

- Kimlerden oluşuyor bu paralel toplumlar?

Temel olarak muhafazakârlar ve muhafazakâr olmayanlardan. Eskiden seküler kişiler, İslamcılığın yükseldiği dönemlerde “Bu kötü bir şey; anlamaya, izah etmeye lüzum yok” diyorlardı. Sonra kendini muhafazakâr olarak tarif eden bir iktidar söz konusu olunca, “Şunu anlamaya çalışalım” diye, kendilerini ayetlere, hadislere verdiler, “Müslüman onu yapar mı, bunu yapar mı?” demeye başladılar ama aslında ortada teolojik bir durum yok, sosyolojik ve politik bir durum var.

İnsanlar robot değil. Hafızaları, duygu dünyaları, algıları, neyi, nasıl tanımladıkları seçimlere tesir ediyor. Toplumdaki iki kesim, yolsuzluk söz konusu olduğunda bile ayrı düşüyor.