''Özür dileyeceksin Der Spiegel!.. Az sonra...''
Reha Muhtar, “Hazreti Muhammed’in resmini basan" Der Spiegel dergisine canlı yayında nasıl çıkıştığını gazetesindeki köşesinde yazdı.
"Şimdi “Neye boyun eğmeyeceğim”i söyler misin bana Der Spiegel" diye soran Muhtar, Güneydoğu’da sağlanmaya çalışılan “barışa da mı boyun eğmeyeyim istiyorsun Der Spiegel...” Şunu açık söylesene... Şu PKK meselesi bitmesin istiyor olmayasın sakın?.. dedi.
İşte Muhtar'ın yazısından geçmiş günlere ait çarpıcı bir anı:
Show Haber'i yaptığım günlerdi...
Kalbimin ve ruhumun beni götürdüğü yerde oluşan duygularımla harmanlayarak haberleri hazırlıyor, o andaki samimi tepkimi haberlerde doğaçlama veriyordum...
Arkadaşlar Alman Der Spiegel dergisinin o haftaki sayısında "Hazreti Muhammed'in resmini bastıklarını" söylediler...
Haber toplantısında beynimden vurulmuşa döndüm...
(...) "Bir dini inancın milyarlarca inançlı insanın için büyük günah" saydığı bir hareketi, milyarlarca Müslüman'ın kutsalı Peygamber'in resmini yayınlamak, derginin kapağına koymak, affedilir, izah edilebilir bir davranış değildi...Gazetecilik bir inanca karşı çıkma mesleği olabilirdi, ama bir inançla alay etme mesleği değildi...
Ne Der Spiegel, ne Time, ne Newsweek böyle bir hadsizlik yapamazdı...
(...)- "Özür dileyeceksin Der Spiegel... diye bir 'promo' hazırlayalım..." dedim...
- "Özür dileyeceksin Der Spiegel... Bu saygısızlığından dolayı özür dileyeceksin..."
Ne Der Spiegel'i, ne uluslararası tröstleri, ne ulusal kartelleri, ne derin güçleri, ne kıymet-i kendinden menkul lobileri, ne Almanya'yı ne Amerika'yı umurumun teki bile saymadığım günlerdi...
Verdik yayına 'promo'yu...
Haber bülteni boyunca o çoğu kişiyi ifrit eden promomuz sürekli dönmeye başladı...
- "Reha Muhtar birazdan canlı yayında Der Spiegel dergisine cevap verecek!.. Özür dileyeceksin Der Spiegel!.. Az sonra..."
***
Haberi yayına girdiğimizde ortalık yıkılıyordu...
Bant bitip, yönetmenim Caner "Abi geldik sendeyiz" dediğinde, açmıştım ağzımı, yummuştum gözümü...
- "Özür dileyeceksin Der Spiegel... Bu davranışından, milyarlarca insana yönelik bu saygısızlığından dolayı özür diyeceksin... Kendini ne zannediyorsun sen?.."
(...)
Sonraki günlerde sordum arkadaşlara...
- “Bunlar özür falan dilediler mi?..” diye...
- “Yanlış anlaşılma oldu gibisinden laflar
etmişler” dedi arkadaşlar...
- “Peki...” dedim, “Biz yapacağımızı
yaptık... Rezil rüsva oldular...”
***
Şimdi o Der Spiegel dergisi bu sefer Türkçe bir kapakla
çıkıyormuş...
Kapağın başlığı şöyle:
- “Boyun eğme...”
Dergi Almanya’daki 3 milyon Türk’ün az Almanca bildiğini düşünerek,
kendi ana dili yerine, tarihinde ilk kez “Boyun
Eğme” başlığıyla 10 sayfalık Türkçe bir ek veriyor...
Niye acaba?..
Bir uluslararası Alman dergisinin kapağından Almanya’da ve
Türkiye’deki insanlara “boyun eğme” başlığıyla yayın yapması nasıl
bir gazeteciliktir?..
- “İnsanlar Gezi Parkı’nda toplandı dersin... Protesto
etti... Biber gazı yedi... Türkiye’nin her tarafında gösteriler
yapıldı, yapılıyor... Hükümet mahkeme kararının bekleneceğini
söyledi... Karar aleyhte çıkarsa plebisit yapacağını açıkladı...”
dersin haberi verir, analizini yayınlarsın...
Uluslararası gazetecilik normları budur...
Hele hele Der Spiegel gibi “tabloid yayın yapmadığını
söyleyen; ciddi ve ağır başlı olduğu iddiasındaki” bir
dergi için...
***
Bunu; böyle yapılması gerektiğini Der Spiegel’in
yöneticileri bilmez mi?..
Hele kendi ülkesinde olmayan bir protesto gösterisinde
“Boyun Eğme diye pankart açmanın” değil
gazetecilik, asgari ahlak kurallarıyla izah edilemeyeceğini bilmez
mi?..
Topçu Kışlası’nın o Taksim’e yapılmasını ne kadar istemiyorsam, onu
protesto eden gençleri ne kadar temiz, nahif ve demokrat
buluyorsam, seni de bir o kadar hesaplı, derin bağlantılı,
operasyonel güçlerin bir tür tetikçisi, belki de organizatörü
olarak görüyorum Der Spiegel...
Nereye boyun eğmeyeceğim şunu bana bir anlatsana Der
Spiegel...
Muhtar'ın yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz