Özkök'ten 'eşcinsel misin' sorusuna yanıt!
"Eşcinsel" ifadesini hakaret olarak kullanana kızarım. Ama hakaret kabul edene daha da çok kızarım. Peki gizli eşcinsel miyim?
İşte o yazıdan bir bölüm:
Önceki pazar sabahı telefonlarım çalmaya başladı.
SERDAR TURGUT SENİN İÇİN NE DEMİŞ OKUDUN MU?
Arayan herkes "Serdar Turgut senin için ne demiş okudun
mu" diye soruyordu.
İzzet Çapa 'ya verdiği mülakatta benim için "O gizli
eşcinseldir" demiş.
Arkadaşlarımın hepsi, benim bu lafa çok sinirleneceğimi düşünmüş
olmalılar ki, Serdar 'a verip veriştiriyorlardı.
Sonunda içlerinden biri, sorulmasını istediğim soruyu sordu:
"Gerçekten gizli eşcinsel misin?"
"Nereden bileyim" dedim.
* * *
"Eşcinsel" ifadesini hakaret olarak kullanana
kızarım.
Ama hakaret kabul edene daha da çok kızarım.
Peki gizli eşcinsel miyim?
Ne bileyim kardeşim, kendi kendimi divana yatırıp, psikanalizimi
yapsam bile bu soruya nasıl cevap verebilirim?
Adı üstünde "gizli".
Benim gizlediğim bir şey değil, benden bile gizlenen bir
bilinçaltı. Ben bulamamışım, başkası nasıl bulup keşfedecek?
Bazıları "gizli eşcinsel" deyince, eşcinselliğini
saklayan insanların kastedildiğini sanıyor.
Hayır değil...
O ifade ile insanın ruhunda yatan henüz tam olarak dışarı
vurulamamış bir duygu kastedilir.
ORHAN PAMUK TEŞHİSİ KOYDU
(...)
Bir şeye "Yüzde 100 iyi" diyemiyorum. Ama "Yüzde 100 kötü" de
diyemiyorum.
O yüzden biri çıkıp bana "Sen gizli eşcinselsin"
dediği zaman, ne "Evet öyleyim" ne de
"Hayır öyle değilim" diyebiliyorum.
Ama bildiğini söyleyenlere de "Ne mutlu size"
diyemiyorum.
Niye böyle olduğumu da, Orhan Pamuk 'un 2010 yılında verdiği bir
mülakatta anladım,
Konudan sıkılmadıysanız, buyurun yan tarafa...
Ne olduğuma Orhan Pamuk teşhis koydu: Dünkü yazımda Jürgen Otto
'nun, Fazıl Say hakkında yazdığı kitaptan söz ettim.
İşte o kitaptan ilginç bir şey okudum.
Orhan Pamuk 2010 yılında Paris Review dergisine bir mülakat
vermiş.
Mülakatta kendisine şu soru sorulmuş:
- "Türkiye 'deki Doğululaşma ve Batılılaşma çabaları
arasındaki bu bitmek tükenmek bilmeyen çatışma, bir gün barışçıl
biçimde çözülebilir mi?"
Orhan Pamuk çok hoşuma giden şu cevabı vermiş:
- "Ben iyimserim. Türkiye, iki farklı kültüre ait olduğu ve
iki ruha sahip olduğu için üzülmemeli. Şizofreni, akıllı
yapar.
Belki insan gerçeklerle olan ilişkisini yitirir -ben bir
romancıyım; bunu o kadar da kötü bulmuyorum- ama insan, içinde
bulunduğu şizofreniden endişelenmemeli.
İçinizde, bir tarafın diğer tarafı öldürebileceğini düşünecek kadar
çok fazla endişeye kapılırsak sonunda tek ruh bir kalır. Ve bu,
teorime göre, şizofren olmaktan daha fecidir.
Bu yaklaşımımı, Türk siyasetinde, ülkenin, tutarlı bir ruhu
olmasını, yani ya Doğu 'ya ya Batı 'ya ait veya milliyetçi olmasını
isteyen Türk politikacılarına karşı da savunuyorum."
KEŞKE GELİP AYNI ŞEYLERİ BUGÜN TÜRKİYE 'DE DE SÖYLESE
Bu cümleleri okuyunca içimden şunu söylemek geldi.
"Orhan Pamuk keşke bu sözleri bugünlerde Türkiye 'de de
söylese. Dindar nesil yetiştirme çabalarına güzel bir cevap
olabilirdi."
Çünkü "laik nesil" son 5 yılda yediği darbeler,
cezaevlerine girerek, işlerini kaybederek, çektiği korkularla,
ıstıraplarla bunu anladı.
Şimdi sıra "dindar neslin" bu şizofren güzelliği
keşfetmesinde.
Bana gelince, bu sözlerin altına imzamı atarım.
O nedenle önümüzdeki günlerde çıkacak CD 'deki bir parçaya yazdığım
metinde şunu söyledim:
"İki ruhluluk, ikiyüzlülük değildir..."
BİRİ ÇIKIP MERTÇE SORARSA VERECEĞİM CEVAP ŞU OLUR
"Gerçekten gizli eşcinsel miyim?"
İşte o yüzden Serdar Turgut "O gizli bir eşcinsel"
diye yazdığı zaman, bu bana hiçbir şey demiyor.
Soranlara sadece şu cevabı
veriyorum:
"Kim değil ki..."
Yani, kimin içinde hangi gizli duygunun yattığını ve her gün
şiddetle bastırıldığını, ezildiğini bilemeyiz.
Çünkü her insan, aslında "latent" bir şeydir.
Ve her insanın asıl, yani gerçek, yani onu o yapan yanıdır
bu...
Size bir gün birileri gelip, "Sen gizli bir eşcinsel
misin" diye sorarsa, benim verdiğim cevabı verin:
"Kim değil ki..."
Emin olun en doğru cevaptır...