Özkök ve Kekeç birbirlerini hazmedemiyor
İki yazar, biri eski, diğeri halen görevde olan iki genel yayın yönetmeni; sıra kişilik değerlendirmesine geldi mi, gıyaplarında...
GAZETECİLER.COM - Ertuğrul
Özkök’ünbu günkü makalesini okuduktan sonra
hem kendisiyle ve hem de Ahmet Kekeç’le görüştük…
Kekeç, Özkök için şunları söylüyordu…
“Zaman zaman telefonda
görüşüyoruz… Birbirimizi ikna etmek gibi bir çabamız yok çünkü bunu
başaramayacağımızı biliyoruz ama şunu söyleyeyim, Ertuğrul Özkök
tanıdığın en centilmen ve nezaket sahibi kişilerden biri. Son
derecede hoşgörülü…”
Peki Ahmet Kekeç, Ertuğrul
Özkök’ün “barış çubuğu” uzattığını kabul ediyor mu?..
Hayır…
Çünkü “barış” yapmak için önce
savaşmak (ya da kavga etmek) gerektiğine inanıyor…
“Biz Ertuğrul Özkök’le savaşmadık,
kavga da etmedik… O halde ortada barış gerektirecek bir durum
yok”…
Ya Ertuğrul Özkök neler
düşünüyordu en keskin eleştirmeni için…
Buyurun okuyun
lütfen:
“Beni eleştirmez görünüp hemen her
yazsısında ‘bunu ne zaman tutuklayacaksınız?’ diyen gammazların
yanında beni en çok eleştiren ama tek bir kere bile gammazlamayan
tek yazardır Ahmet Kekeç…”
Sadece bu kadar mı?..
Hayır…
Ahmet Kekeç’i, kendi mahallesinin “cesur”larından biri olarak da görüyor
Ertuğrul Özkök…
“Son yazısında öyle şeyler var ki,
Ahmet Kekeç’le aynı mahallenin sakinlerinden çoğu onları
kabullenemez” diyor…
“Örnek?” diye soruyoruz…
“DP iktidarının son dönemleri ile
ilgili yazdıkları” diyor…
Özkök, Ahmet
Kekeç’in şahsından değil görüşlerinden haz
duymadığını telefonda da tekrarladıktan sonra bir mesaj daha
gönderiyor:
“Ben yazılarımda sadece ciddiye
aldığım kişilerin isimlerini anarım. Ciddiye almadıklarımdan ise
söz bile etmem…”
“Bu söylediklerinden, Ahmet
Kekeç’in onca eleştirisine rağmen O’nu ciddiye aldığını mı
anlamalıyız?..”
“Almasam adını bile
anmazdım.”
İlginçtir…
Ne güzel değil mi?..
Ne hoş…
Birbirlerinin fikirlerinden haz
etmediklerini sadece karşılıklı yazılan makalelerde değil, telefon
görüşmelerinde de birbirlerinin yüzlerine söyleyen iki
yazar, biri eski, diğeri halen görevde olan iki
genel yayın yönetmeni; sıra kişilik değerlendirmesine
geldi mi, gıyaplarında birbirlerinin hasletlerini,
güzelliklerini samimiyetle
söyleyebiliyorlar…
Darısı, kavgasız tartışamayan
siyasetçilerin ve diğer köşe yazarlarının başına…