Özkök üzerinden geçinenler mi var?(!)…

Özkök, Küçük İskender’e, “yahu İskender, Kitabının adını neden ‘Emre Yılmaz’dan alıntılar’ koymadın?” diye soracağına

GAZETECİLER.COM
 
Hani bir çay reklâmı vardı…
“Mutfakta biri mi var?”
Özkök’ünde bugünkü yazısının bir yerinde, “Türk medyasında benim üzerimden geçinen yazar ve yazarcık sayısına bakınca” söylemini okuyunca hatırladık…
Özkök bugün işte o isimlerini vermediği hatta tarif bile etmediği kimi köşe yazarına, Küçük İskender’den alıntılarla cevap vermiş…
“Pazar yazısına, Küçük İskender ile girmek” gibi bir şey işte…
Küçük İskender de Emre Yılmaz’ın bir zamanlar yazdıklarından (Genç Bir İşadamı, Şeytanın fısıldadıkları) esinlenmiş(!)…
Yani; o ondan almış, o ondan...
Özkök, Küçük İskender’e, “yahu İskender, Kitabının adını neden ‘Emre Yılmaz’dan alıntılar’ koymadın?” diye soracağına övmüş, teşekkür etmiş…
“Belki de bir bildiği vardır” diyelim ve sizi Özkök ile baş başa bırakalım…
 
 
Rumuz: Hak etmiş asalak
 
 DÜN empati yaptım.
Kendimi, hayatını bana küfrederek geçiren, benim yazdıklarım üzerinden asalak biçimde yaşayan insanların yerine koydum.
Onları, onların zavallı küçük ruhlarını anlamaya çalıştım.
Acaba bir balinanın üzerinde küçük balık olarak yaşamak nedir?
Bir filin kulağının arkasındaki sinek olmak nasıl bir duygudur?
Tabii bunu yapmak için egomu da biraz, hatta müsaadenizle biraz değil, haddinden fazla şişirdim.
Hani o tuhaf balık var ya, ona benzedim.
Türk medyasında benim üzerimden geçinen yazar ve yazarcık sayısına bakınca bunu hak ettiğimi de düşündüm.
Ama serde onların hizasına inememek var ya.
İşte sırf o yüzden, bunu da biraz yükseklerden yaptım.
Asalaklığın da bir raconu, asaleti olmalı diye düşündüm.
Küçük İskender’in yeni kitabı “Galileo’nun Pergeli”ni aldım.
Dün sabaha karşı saat 3’te okumaya başladım ve bazı satırlarının altını çizdim.
Bu yazı, tembel, bitkin, bitap, yorgun, mecali kalmamış bir köşe yazarının; hayatındaki en asalak gününün eseridir.
Buyrun size, fil kadar büyük bir yazarın kulağının arkasındaki sineğin tuttuğu zabıt.
“Yoksulluk paylaşılamıyor çünkü; paylaştıkça zengin olan birisi çıkıyor kalabalıktan.”
Bu lafı kime mi adıyorum?
Hak etmeyene...
“Herkese eşit mesafede dururken insanın kendine olan mesafesini kaybetmesi tedirginlik yaratıyor.”
Bu lafın adresi belli.
Bizatihi kendim.
“Tanrıdan başka aşk yoksa aşktan başka tanrı mı var.”
Sonunda soru işareti olmayan bu cümleyi aşkı ilahi bir güç olarak yaşayan herkese armağan ediyorum.
 
***
 
“Ortak lisan yoktur; yeryüzündeki her canlı, tek tek, bir lisanda konuşur. Benzer simgeler nedeniyle anlaşabilirler yalnızca. Biz anarşistler buna ‘Kaba kuvvetin telafisi’ diyebiliriz.”
Ne diyeyim, tam benlik bir laf.
“Aşk daima bir tercüme sorunu yaşar; karşınızdaki insanı kendinize benzetmeye, onu siz gibi algılamaya çalışır ve orijinalindeki tadı kaybedersiniz.”
Adres, yeryüzündeki bütün erkekler ve bütün kadınlar.
“Afrika kıtası dahil.”
“Ben cehennemim, gölgem ise cennettir. Gölgemde kalmayın, bana ait vücuda gelin.”
Adres, bütün hayatını cenneti arayarak geçiren herkes.
Bana göndermeye hiç lüzum yok; Allah’ın, cehennemin kıymetini en iyi bilen kullarından biriyim.
“İnsanın haklılık payı, tanrının yanılgı payına eşittir.”
Adres; Mustafa İslamoğlu.
Onun bu konudaki yorumunu çok merak ediyorum.
“İntihar etmeden bana uğra da ilk kez sevişelim.”
Cümlenin sonunda küçük bir dipnot var.
Aynen şöyle diyor:
“Ne güzel en az 500 yıl daha Pink Floyd dinleriz.”
“Bir kadeh kırmızı şarabın ağır ağır buharlaştığını seyrettiniz mi hiç? Ölmek odur.”
Adres tabii ki ben.
Zaten bütün mektuplar Maveraünnehir’e dökülür.
“Her katil o cinayetin tek görgü tanığıdır da aslında.”
Adres, her gün cinayet işleyen mutasavver bütün katiller.
Ben dahil...
“Tasarruf et: Erken öl.”
Pere la Chaise mezarlığında bir mezar.
“Arkadaşım daima suç ortağımdır.”
Adres, suç ortağım.
O anlar.
“İnsan, yalnızlığıyla alay edebildiği sürece hayatta kalır. Bundan vazgeçer geçmez de ölür.”
Rumuz: Gregor Samsa.
“Bütün tabiat ayaktayken oturmak bize yakışmaz.”
Rumuz: Nisan ayların en zalimidir.
 
***
 
Görüyor musunuz, hak edilmiş asalaklık ne kadar güzel bir şey.
Ama inanın o cümleleri seçmek bile gayret istiyor; bu da insanı farklı kılmaya yetiyor.
Küçük İskender’e teşekkürlerimle.
Rumuz: Hak etmiş asalak.