Özkök, Saba Tümer'de coştukça coştu!
Saba Tümer'e konuk olan Ertuğrul Özkök çarpıcı açıklamalarda bulunurken Hürriyet'te yaşadığı ilginç olayları da paylaştı...
GAZETECİLER.COM
Saba Tümer'in CNN Türk ekranlarında dün akşamki konuğu Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'tü. Özkök hem kendi dünyasını hem de 'Tuhaf' adlı yeni kitabını anlattı. Özkök'ün Hürriyet yıllarına dair anlattıkları ise hayli ilginçti.
Gazeteciliğin kendi dünyası içindeki yerini anlatan Özkök, Hürriyet'in başına nasıl geçtiğini anlatırken kendisi hakkındaki bir çok iddiaya da açıklık getirdi.
Benim gerçeklere ilgim yok, onlarla ilgilenmiyorum. Hayal kurarım ben. Hayalperstim. Yayın yönetmenliği falan da istemedim hiç. Hürriyet'in başına da zorla getirildim. Sedat Simavi istemişti o zaman. Kabül etmedim, 10 ay boyunca red ettim. Sonra Simavi zorladı ve 'ya yaparsın ya da kovarım seni' dedi. Böyle oldu yani. Ama çok istediğim bir şeymiş gibi yansıtıldı. Aydın Bey'e de yıllarca bırakmak istediğimi söyledim. Ama çok farklı algılanabiliyor. Mesela Sedat Ergin Milliyet'e giderken ben 'gitme' dedim. Hatta ısrar ettim, 'ben olsam asla gitmem' dedim kendisine. Sedat kendi tercihi sonucu Milliyet'e gitti. Ama ertesi gün internette 'Özkök bir rakibinin daha ayağını kaydırdı' diye yazdılar.
BEN YAZIMI YARIM SAATTE YAZIYORUM!
Yeni çıkan kitabını anlatan Özkök yazarlığına dair de hayli iddialıydı. Saba Tümer'in 'neden bu kitabı yazdınız' sorusuna karşılık verdiği cevap hayli ilginçti.
Ben yazıyı yarım saatte yazıyorum. Geriye 23,5 saat kalıyor onu değerlendirmem gerekiyor. Aydın Bey'e de söyledim 'ben bu parayı haketmiyorum' dedim. 'Sus kimse duymasın, bir daha söyleme bunu' dedi. Ama işte kimisi yazısını 30 saatte yazabalir ama ben yarım saatte yazıyorum, geriye kalan zamanı değerlendirmem gerekiyor.
Onca yıl boyunca elbette bazı insanlara haksızlık yapmışımdır. Hürriyet'te hakkını alamayan insanlar vardır mutlaka. Belki de bunların sayısı çoktur. Ama bilerek yapmadım. Birisini tercih ettiğiniz zaman diğerleri küsebiliyor. Bir arkadaşımızı yazar yaptığımda kendini de yeterli bulan bir diğeri küsebilir. Ben olsam küserdim yani. Ama dediğim gibi bilerek yapmadım asla. Çok yetenek vardı sonuçta. Mesela haftanın 3-4 günü manşetleri ben attırmazlardı. Başka arkadaşlar yapardı.
Saba Tümer'in CNN Türk ekranlarında dün akşamki konuğu Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'tü. Özkök hem kendi dünyasını hem de 'Tuhaf' adlı yeni kitabını anlattı. Özkök'ün Hürriyet yıllarına dair anlattıkları ise hayli ilginçti.
Gazeteciliğin kendi dünyası içindeki yerini anlatan Özkök, Hürriyet'in başına nasıl geçtiğini anlatırken kendisi hakkındaki bir çok iddiaya da açıklık getirdi.
Benim gerçeklere ilgim yok, onlarla ilgilenmiyorum. Hayal kurarım ben. Hayalperstim. Yayın yönetmenliği falan da istemedim hiç. Hürriyet'in başına da zorla getirildim. Sedat Simavi istemişti o zaman. Kabül etmedim, 10 ay boyunca red ettim. Sonra Simavi zorladı ve 'ya yaparsın ya da kovarım seni' dedi. Böyle oldu yani. Ama çok istediğim bir şeymiş gibi yansıtıldı. Aydın Bey'e de yıllarca bırakmak istediğimi söyledim. Ama çok farklı algılanabiliyor. Mesela Sedat Ergin Milliyet'e giderken ben 'gitme' dedim. Hatta ısrar ettim, 'ben olsam asla gitmem' dedim kendisine. Sedat kendi tercihi sonucu Milliyet'e gitti. Ama ertesi gün internette 'Özkök bir rakibinin daha ayağını kaydırdı' diye yazdılar.
BEN YAZIMI YARIM SAATTE YAZIYORUM!
Yeni çıkan kitabını anlatan Özkök yazarlığına dair de hayli iddialıydı. Saba Tümer'in 'neden bu kitabı yazdınız' sorusuna karşılık verdiği cevap hayli ilginçti.
Ben yazıyı yarım saatte yazıyorum. Geriye 23,5 saat kalıyor onu değerlendirmem gerekiyor. Aydın Bey'e de söyledim 'ben bu parayı haketmiyorum' dedim. 'Sus kimse duymasın, bir daha söyleme bunu' dedi. Ama işte kimisi yazısını 30 saatte yazabalir ama ben yarım saatte yazıyorum, geriye kalan zamanı değerlendirmem gerekiyor.
Onca yıl boyunca elbette bazı insanlara haksızlık yapmışımdır. Hürriyet'te hakkını alamayan insanlar vardır mutlaka. Belki de bunların sayısı çoktur. Ama bilerek yapmadım. Birisini tercih ettiğiniz zaman diğerleri küsebiliyor. Bir arkadaşımızı yazar yaptığımda kendini de yeterli bulan bir diğeri küsebilir. Ben olsam küserdim yani. Ama dediğim gibi bilerek yapmadım asla. Çok yetenek vardı sonuçta. Mesela haftanın 3-4 günü manşetleri ben attırmazlardı. Başka arkadaşlar yapardı.