Özkök köşesini bir İslamcı(!)’ya terk etti…
Bazen öyle yazılar, öyle görüşler, öyle fikirler, öyle “sessiz” haykırışlar vardır ki; “altına imzamı atarım” dersiniz…
GAZETECİLER.COM
Bazen öyle yazılar, öyle görüşler, öyle
fikirler, öyle “sessiz” haykırışlar vardır ki; “altına imzamı
atarım” dersiniz…
Ertuğrul Özkök
de bugün öyle yapmış…
Kendi mahallesindekilerin “İslamcı” diye
tanımladıkları Ahmet Turan Alkan’ın, Aksiyon Dergisi’nde yayımlanan
bir yazısını neredeyse aynen yayımlamış…
O halde biz de Özkök’ün (haliyle Alkan’ın)
bugünkü makalesini aynen yayımlayalım…
Ergenekon sanığı ile ortak
hisler
YAZIYI Aksiyon Dergisi’nden
alıyorum.
Yazan Ahmet Turan Alkan...
Aynı zamanda “Zaman” Gazetesi’nin
yazarı.
Şöyle başlıyor:
“Kavga’nın karnını yarıp iç organlarına
bakalım.”
* * *
Alkan, geçenlerde bir arkadaşından bir dış
gezi izlenimi dinlemiş.
“Biz, kendi ülkemizde başkalarına göre ılıman
diye nitelenecek İslami ve dini hassasiyetlerimiz sebebiyle
muahezeye uğruyor, yadırganıyor, bazen itilip kakılıyoruz. Ziyaret
ettiğimiz yer bir İslam ülkesi idi ve bir süre sonra fark ettik ki
oradaki varlığımız, siyasal İslamcı radikaller tarafından hemen
fark edildi, fena halde yadırgandı ve bir süre sonra hakkımızda
olumsuz tutum takındıklarını gördük.
Ne gariptir ki bu ülkede bizi en iyi anlayan
ve bizimle müşterek bir iletişim dili kurmayı başarabilenler, o
ülkenin şartlarına göre laik kesim diye isimlendirilen
entelektüeller oldu.
Laik diye bilinen insanlarda gördüğümüz
insani yakınlığı, sert Müslümanlarda bulamadık.
İlk bakışta şaşırtıcı, hatta imkânsız gibi
görünen bu garabetin sebebi açık.
İnsanların ancak daha sert İslamcı çizgiye
yönelerek birbirine üstünlük kurmaya kalkıştığı bir zihin ikliminde
mutediller, laik diye adlandırılıyorlar veya kendilerini bu isim
altında daha rahat ifade ediyorlar...”
Ahmet Turan Alkan’la birlikte ben de aynı
soruyu soruyorum.
Müslümanlar arasında neden böylesine derin
bir sorun var?
Alkan’ın teşhisi şu:
“Fikir, evet mühim fakat üslup ve karakter;
hele hele şahsiyet en az fikrin kendisi kadar hayati öneme
sahip.”
Oysa biz hem konuşurken, hem yazarken
belagatin ve üslubun öylesine esiri oluyoruz ki, birlikte
olabileceğimiz insanları başka dünyalara itiyoruz.
Öyleyse “Başkalarına başka türlü bakmayı” da
öğrenmeliyiz.
* * *
Mesela kimlere?
Ahmet Turan Alkan kendi açısından çok
etkileyici bir çapraz bakış yapmış:
“Düşünüyorum mesela: Parti lideri kimliğinden
sıyrılmış bir Deniz Baykal, mazbut, muhafazakâr dünya görüşüyle,
devleti fevkalade ciddiye alan yaklaşımı ve aile hayatına
gösterdiği titiz hassasiyetle pekâlâ dostluğundan lezzet
alabileceğiniz biri gibi görünmüştür bana.”
Orada da kalmıyor Ergenekon davasından
yargılanan bazı insanlara uzanıyor:
“Keza şimdilerde Silivri’de tutuklu
yargılanan veya davaya tutuksuz katılan sanıklarla pek çok
hassasiyeti paylaşıyor olmak pek tabii bir durum.
Bunca insanın hepsinin birden sorumluluktan
uzak, milli hassasiyetlere karşı itinasız, memleketin kötülüğü için
her sabah kalktığında ‘Bugün ne fitne düşünsem’ diyecek cinsten çok
köşeli şahsiyetler olmadığı aşikârdır.”
Çok dramatik ve cesur bir adım
daha.
“Hrant Dink’in şu memleket hakkında söyleyip
yazdıklarına, duyup hissettiklerine ne kadar katılıyor ve
anlıyorsak onun katil sanıklarıyla bile pek çoğumuzun bir yere
kadar fikri müştereki var.”
* * *
Altına imza attığım görüşlerin
gerisini ondan aynen aktarıyorum.
“Galiba, pek çok şeyi paylaşıyor görünen
insanları, bir noktadan sonra farklılaşmaya mecbur eden sebep, ana
fikrin kendisi değil, üsluptaki sertlik ve aşırılık olsa
gerektir.”
“Bizzat üslup, çoğu zaman ana fikrin
kendisinden ziyade önem ve ağırlık kazanıyor.”
“Biz öyleyse bugün derin fikir çatlaklarına
ve ayrılıklara yaslanan bir kutuplaşma yaşamıyoruz; zahirde fikir
farklılığı gibi görünen şey, üslup ayrılıklarıdır.”
“Fikri çatışmanın çok yüksek derecede etkili
olduğunu zannettiğimiz 12 Eylül öncesindeki ideolojik kamplaşma
döneminde bile sertliğe sebep olan fikir değil, hareket üslubu
idi.”
“Teşhiste yanılmayalım; yapılan kamuoyu
yoklamalarında açıkça görünüyor ki, farklı partilere oy veren
seçmenler arasında esasen mühim ölçüde fikir ayrılığı görünmüyor;
mesela AK Parti ile MHP seçmenleri arasında dünya görüşü bakımından
hemen hiçbir fark yok.”
“CHP’li seçmenin laiklik endişesi dışında bu
ortalamadan aynı derecede hissedar olduğuna eminim.”
Kamuoyu araştırmasına bile gerek yok aslında;
birbirimizi tanıyor, biliyoruz.
“Hayır herkesin aynı fikir etrafında
toplanmaya mecbur kalacağı bir yeknesaklığı özlemiyorum; öyle olsa
‘Tek Parti dönemi’ni eleştirmeye yüzümüz olmazdı.”
“Belki de diyorum, aramızda gerçekten önemli
fikir ihtilafları olsaydı; biz daha yumuşak ve medeni bir siyaset
iklimi inşa edebilirdik; sertleşmeyi, benzerlikler ve
müştereklikler kışkırtıyor olabilir pekâlâ...”
* * *
Not: Bir yazardan bu kadar uzun bir alıntıyı
almamı lütfen yazacak konu bulamamama veya zihni tembelliğe
bağlamayın. Bugünlerde böyle yazılara çok ihtiyacımız olduğuna
inandığım için yaptım bu alıntıyı.