Özkök bu kez döner kesti, hamama girdi!
Ertuğrul Özkök, ünlü Aşman gazetesi Bild için Almanya'yı gezdi ve gurbetçi Türklerin dünyasını yazdı. Özkök, döner kesti, hamama girdi...
AVRUPA’nın en büyük gazetesi Bild’in genel yayın yönetmeni Kai
Diekmann aynen şunu söyledi:
“50 yıl önce Türklerin geldiği Almanya’yı dolaş ve bize yaz...”
Ben de ona şunu söyledim:
“Türklerin yaşadığı derin Almanya’ya seyahatimi, bir Türk
hamamından başlatacağım.”
“Harika” dedi ve böylece onun deyişiyle, “Türkiye’nin en meşhur
gazetecisinin Almanya seyahati” başladı.
Yanımda Almanya’nın en ünlü fotoğrafçılarından biri olan Daniel
Biscup ve Bild’in genç ve parlak editörlerinden Matthias Kluckert
ile birlikte Türklerin yaşadığı Almanya’nın kalbine seyahatimizi
başlattık.
DERİN ALMANYA SEYAHATİMİZNEDEN HAMAMDA BAŞLADI
Neden Türk hamamından start aldık?
Türkiye dışında hiçbir kelime, “hamam” kadar Türk değildir. “Das
hamam in Hamburg” derseniz, o kelime Almanlaşır mı? Hamburg’daki
binanın kapısından girerken kafamda işte bu soru vardı.
Türk tarihinin yüzlerce yılına fazla değişmeden direnen Türk
hamamı, acaba Almanya’da yarım yüzyılda aynı güçle direnebilmiş
midir?
Türk hamamı deyince, kubbeli, kubbesinin üzerinde küçük lombozvari
delikleri olan bir mimari akla gelir.
İlk şaşkınlığımı Seevartenstrasse 10 numarada tipik Hamburg
binasına girerken yaşıyorum. Burası eskiden bir hastaneymiş. Eee
nerede o bildiğimiz Türk hamamı?
Onun sadece kapısı var. Yan tarafa tipik bir Türk hamamı kapısı
konmuş.
HAMAMIN DUVARLARINDAKİ ATATÜRK RESİMLERİNİN SIRRI
Kapıdan girerken ilk dikkatimi çeken şey, duvarlardaki Atatürk
resimleri oluyor. Bunun nedenini biraz sonra hamamın sahibi gelince
anlıyorum.
Kapıdan giren kişinin kafamdaki “hamamcı” tipiyle yakından uzaktan
ilgisi yok.
Hamamın sahibi Coşkun Coştur adlı bir Türk. Üzerinde blazer bir
ceket var. Gömleğinin içine fular takmış. Elinde piposu ile
hamamcıdan çok, 1960’lı yıllardan kalma Batılı bir Türk
entelektüelini andırıyor.
1980 yılında 16 yaşındayken Karadeniz Bölgesi’nden gelmiş.
Gençliğinde sol örgütlerde faaliyette bulunmuş. Almancayı
ç
Ama onun çok önem verdiği bir başka şapkası daha var. Hamburg
Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı.
Sıkı bir Cumhuriyet gazetesi okuru.
Çalıştığı yerde sendikacı olmuş. İşte o sırada Focus dergisinde bir
araştırma okumuş. Araştırmaya göre Almanya’da “wellness”, sağlıklı
yaşam imkânları hemen hiç yokmuş. İşte o sırada aklına hamam açma
fikri gelmiş.
BİR TÜRK HAMAMININ GERÇEK MÜDAVİMİ KİMLERDİR
Türk hamamına sadece Türkler gider diye düşünürseniz çok
yanılırsınız. Hamburg’daki Türk hamamının müşterilerinin yüzde 90’ı
Alman. Yüzde 70’i kadın.
“Peştamal” denilen örtüleri alıp içeri giriyoruz. O anki hislerimiz
şöyle. Ben, içeride göreceğimiz manzaradan emin olmadığım için
tedirginim. Daniel ve Matthias ise merakla bakıyorlar.
İlk şoku, soyunma odasına giderken yaşıyorum. Çünkü bir önceki
soyunma odasında, peştamalları üzerine geçiren kadınları görüyorum.
İşte orada, yüzyıllardır değişmeyen “Türk hamamının” ne kadar
Almanlaştığını görüyoruz. Burası kadın ve erkeklerin birlikte
girdikleri bir hamam.
Gördüğüm ilk manzara şu. Tipik bir Türk hamamı, ama biraz buharı
eksik. Ayrıca yerler kuru.
Hamamın ortasındaki göbek taşında 5 kadın uzanmış yatıyor. Bizimle
birlikte 3 Alman kadını daha giriyor. Mesleklerini soruyorum. Biri
bir kuruluşta asistanmış.
AMAN ALLAH’IM! GÖBEK TAŞINDA KADINLARLA BİRLİKTE YATIYORUM
Biz Türk erkekleri utangaçızdır. Kadınlarla aynı hamama girmek,
göbek taşını paylaşmak bizim için çok zor bir şeydir. Etrafıma
bakınca görüyorum ki, benim için çok zor olan bu “cohabitation”,
Alman kadınları için o kadar zor bir şey değil.
Elinde fotoğraf makinesi ile içeri dalan Daniel “Hadi birlikte
fotoğrafınızı çekelim” deyince ben iyice panikliyorum.
“Kadınlar rahatsız olmasın, izin vereceklerini sanmıyorum” diyorum.
Daniel hiç oralı değil, “Aman Allah’ım, bir kadınla hamamda yarı
çıplak fotoğraf çektirmek. Entegrasyona evet ama bu kadarı çok
fazla değil mi...”
“Kesinlikle kabul etmezler” diyorum.
Daniel çok normal bir şey yapıyormuş gibi gidip kadınlarla
konuşuyor. Hayret hemen kabul ediyorlar. Fotoğraflara dikkatle
bakarsanız benim “embedded” halimi çok iyi görürsünüz. Utancımdan
yüzüm kıpkırmızı oluyor ama herkes hamamın sıcaklığından
zannediyor.
ÜÇ KADINLA GÖBEK TAŞINDA ‘İYİ Kİ DOĞDUN’ SÖYLÜYORUZ
İnsanoğlu rahata çabuk alışır. Nitekim, içimdeki maymun duruma
hâkim oluyor ve 3 dakika içinde sanki hayatım hep böyle karma
hamamlarda geçmiş gibi rahat davranmaya başlıyorum. Göbek taşının
üzerinde 40 yıllık arkadaşmışız gibi bir sohbet başlıyor. Üçü de
çok sempatik insanlar. İçlerinden birinin yaş günüymüş. Birlikte
“Happy birthday” şarkısını söylüyoruz.
Yan tarafa bakıyorum, 2 Türk tellak, masanın üzerinde yatan 2
kadına kese çekiyor.
Türk hamamında masaj bir sado-mazo ilişkisi gibidir. Masajı yapan
sadist, yaptıran ise mazoşisttir. Masajı yapan ve “tellak” denen
kişi, aslında derinizi yüzmeye azmetmiş bir adamdır. Sizi resmen
döver. Ama burada o sadist Türk tellağı gitmiş, yerine sanki zarif
bir Tai masajcısı gelmiş.
Oradan, terapik Sufi müziğinin çaldığı dinlenme odasına geçiyoruz.
Osmanlı dönemi evlerinden esinlenmiş dekorda alaturka bir
meditasyon başlıyor.
50 YILIN DAMGASI: TÜRK
HAMAMI ALMAN SPA’SI OLMUŞ
Türkiye’de yüzyıllardır değişmeyen hamam, Almanya’ya, bazı
Türklerden çok daha fazla entegrasyon sağlamış. O anki duygularımı,
Bild gazetesinde şöyle yazıyorum:
“Sevgili Alman okurlarım, göçün 50’nci yılında hepinize şu müjdeyi
veriyorum. Finlilerin buhar banyosu, İsveçlilerin saunası varsa,
sizin de artık ‘Almanlaşmış bir Türk hamamı’nız var.”
Göçün 50’nci yılında “Alman SPA’sı” doğmuştur...
Üç sempatik göbektaşı arkadaşımıza veda edip çıkıyoruz.
Derin Almanya seyahatimiz, hiç unutamayacağımız ıslak gözlemlerle
başlıyor.
Merakla Daniel’e “Kadınları fotoğraf çektirmeye nasıl ikna ettin”
diye soruyorum.
Şaşırarak, “Niye çektirmesinler ki” diye cevap veriyor.
“Hay Allah” diyorum. “Ben hâlâ Türk’üm, o hâlâ Alman...”
Şu dünyanın haline bak... İzmir’de
sapına kadar erkek bir liseden, Almanya’da kadın erkek karışık bir
hamam sefasına..
Demek ki biraz entegrasyon kürüne ihtiyacım var...