Özgür Gündem'den gerçek Kandil notları

Kandil'de wifi var mı diye soranlardan, tuvalet yatılan evlerin dışında diye şaşıranlar medyanın alay konusu oluyor.

GAZETECİLER.COM - Türkiye medyasının, çekilme kararının açıklanacağı basın toplantısı izlemek için Kandil'e gitmesi ve orada yaşadıkları köşelelerden, haberlere etkisini sürdürüyor.

Bir yandan yapılanlar, yenilenler, izlenimler paylaşılıyor köşelerde diğer yandan gazeteciler, diğer gazetecilerin yapıp ettiklerini eleştirel gözle aktarıyor okurlarına. Kandil'de wifi var mı diye soranlardan, tuvalet yatılan evlerin dışında diye şaşıranlar medyanın alay konusu oluyor.

Özgür Gündem gazetesinde Özgür Amed imzası ile yayınlanan bir yazı da benzer bir şekilde Türkiye medyası ile dalga geçiyor.

Bakın, Tuğçe, Aslı, Janıtın ve Mary'nin Kandil'de yaşadıkları Özgür Amed imzası ile nasıl anlatılıyor:

"Bir oteldeyiz. Kalabalığız. Yanımda Milliyet’ten Aslı, Akşam’dan Tuğçe, BBC’den Mary, CNN’den Janıtın var. Bir de sonra aramıza katılan Cumhuriyet muhabiri. Gece geç saatlere kadar otelin lobisinde sohbet ettik. Yapılacak tarihi açıklama öncesi olasılıkları değerlendiriyoruz. Aslı’ya 20 Mart’ta Amed Newrozu’na gelirken bindiği uçak ile ilgili yazdığı “Business’da lahmacun verdiler. Yine de Nevruz’da barış özlemimiz var.” Sözünü hatırlatıyorum. Bu açıklama için de bir özlemi olup olmadığını ve gelirken yolda lahmacun, ciğer, kelle paça ya da tırşık verip vermediklerini merak ettiğim için soruyorum. Bişi yememiş yolda! Haliyle beni bir tedirginlik alıyor. Barışın tehlikeye girdiğini anlıyorum.

Tuğçe birkaç gün önce Kandil’e gittiği için aramızda Kandilolog olarak konuşuyor. Google haritadan elini koymuş gibi bölgeleri göstermeye çalışıyor. 1 röportaj yaptıktan sonra 2 kitap projesini de bizimle paylaşıyor. KCK Heyeti’nin uzun demeçlerini birleştirip basacakmış! Ve elbette çok mutlu o gece. Çünkü otelin tuvaleti içeride. Kandil ve yakın çevresinde tüm lavabolar dışarıda! Öyle mutluyuz ki. Topluca bir sırıtma var yüzümüzde. Dışarı çıkmadan lavaboya gidebiliyoruz! Düşünsenize bu nimeti!!!  Mary ve Janıtın (kısa sürede samimi olduğumuz için ona Canısı diyoruz) ise durgun. Bu açıklamayı nasıl hikayeleştireceklerini düşünüp tartışıyorlar. Gecenin en demli anında odalarımıza çekiliyoruz.

Gün doğuyor. Heyecan ve sakinlik iç içe. (...) Kandil’e doğru yola çıkacağız birazdan. Kısa süre sonra bir görevli arkadaş geldi. Hepimiz heyecan yaptık. (...)

Yolculuğumuzun resmi sponsoru pikaplar geldi. Atladık! Aslı taktığı iki kiloluk gözlükleri ile doğayı hayretle izliyor. Hemen fotolar çekip sosyal medyada paylaşmak istiyor. Kandil dağlarında sınırsız çeken kablosuz internet ile bağlanmaya çalışıyor nete. Şifre korumalı olduğu için şoförden şifrenin “serok2121” olduğunu öğreniyoruz. Topluca bağlanıyoruz.  (...)

Kandil Belediyesi denen yere geliyoruz. Gerillalar karşımızda. Türk medyası canlı canlı görmenin heyecanı içinde. Yıllardır “kandırılmış, cahil, töreden dolayı, okuma yazma bilmeyen saf köylü” diye yaza yaza tanımlamaktan bıkmadıkları o “terörörö gençler” ile yüz yüzeler. Büyük bir saygı ile önlerinde dizilmiş durumdalar. Onların ikram ettiği yemeği yiyecekler. Ana akım medya için Kürdistan’da görev yapan gazeteciler hemen kendilerini xoş beş etmek için atlıyorlar. “Hewal hewal, ez ji Kürt” diyerek kimlik bunalımının ölümcül anına yelken açıyorlar.

Aslı dürtüyor beni “Ayyy baksana Mekap! İnanamıyorum! Gerçekmiş yhaaa”... Ben de onu dürtüyorum, “Aslı dur Allah’ını seversen, ortalık zaten karışık” diyerek. Aslı, ilgili arkadaşlardan Roj Welat’a soruyor: Çekilme olursa mekapları bırakacak mısınız? Markası nedir bunların? Vs... Roj arkadaş “Heval üslup” diyerek sertçe uyarıyor. Aslı heyecanla meslektaşları arasına karışarak gördüğü mekabı anlatıyor. “Giydikleri mekabın markası Üslup imiş, ilk defa duydum. İstanbul’a dönünce hemen alacam” diyor.

Tuğçe biraz telaşlı. Sanırım lavabo ihtiyacı var. Çaktırmıyor ama. Mary ve Canısı ise birazdan alınacak telefonlar öncesi son bağlantılarını yapıyorlar. Öyle güzel diyorlar ki “Pi key key”... Cumhuriyet muhabiri arkadaşı ter basmış. Atatürk ilke ve inkılaplarına ihanet içinde olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Onu biraz sakinleştirmek ve “Brêmin carpe diem! rehet ol, reheten bax” felsefesini aşılamak için sohbet etmeye başladım. “Değerli dostum, büyük gelirli ama küçük karakterli bir medyada, gazetede çalışıyor olmak senin suçun değil! Sana tavsiyem bugün insanlığı buradan yeniden keşfetmen! Etrafına bak, insanın özüne in ve hakikati yakalamaya çalış. Ve bence doğru olan şey bu kamerayı atıp artık özgür dağlara doğru yol alman! Sence de öyle değil mi?” dedim. “Öyle” dedi. Sarıldık. Ona son olarak “Git kendini netleştir!” dedim. “Abi net burada yok ki, çekmiyor şimdi” dedi. Boşuna konuşmuşum yani! Ben ne diyorum o ne diyor. (...)

Yemekler yenilip çaylar içildikten sonra bizi tekrar yola çıkarıyorlar. Yanımızda Delil Amed var. Aslı söze giriyor “Mailin var mı? Yazacağım yazıyı sana da atayım, paylaşırsın sen de” diye. Bu bardağı taşıran son damla oluyor! Baktılar olacak gibi değil. Aslı’yı indirdiler konvoydan. Gerillalardan bir tanesi yanında getirdiği fazladan bir çift mekabı ellerine tutuşturuyor ve ekliyor: “Aslı arkadaş! Sen burada bekle, hatta çık şu tepeye kendine oyna. Mekaplar da bizden hediye! Xêrimiz olsun sana. Bakıp bakıp köşe yazısı yazarsın!”... Aslı çocuk gibi şen şakrak! Öyle sevindi ki. Onu orada bıraktık. Dönüşte alacağız artık...


Abdulkadir Selvi: İmamoğlu’nun diploması iptal edilir mi Hadi Özışk canlı yayında bombayı patlattı: İmamoğlu dosyası raftan hiç inmedi Ahmet Hakan: Erdoğan’ın hak ettiği bir övgü Ali Karahasanoğlu: Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin CHP'de Özgür Özel'den üçlü görüşme çıkışı! Hadi Özışık'tan dikkat çeken açıklamalar Salih Tuna: Bu silaha yenildin mi kazanamazsın