Özdil Başbakan'ın çocukluğuna indi!
Öfke kontrolünün önemini anlattı Yılmaz Özdil. Ve kontrol edememenin nedenlerini sıraladı bir bir.
Hürriyet gazetesi yazarı
Yılmaz Özdil, Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde Barolar Birliği
Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasına sinirlenen ve salonu
terkeden Başbakan Erdoğan'ın çocukluğuna indi.
"Höt zöt" başlıklı yazısında öfke kontrolünün çocuklukta
geliştiğini anlatan Özdil, insan için bu dönemin hayati olduğunu ve
hayatımız boyunca bu dönemde öğrendiklerimi yaşadığımızı
söyledi.
Öfke kontrolünü sağlayamayan insanların kişilik bozukluğu
yaşadığına dikkat çeken Yılmaz Özdil, özellikle altını çizerek,
epilepsinin öfke nöbetleriyle seyrettiğini yazdı.
EPİLEPSİ İDDİASI İLK KEZ DİLE
GELMİYOR Özdil yazısında "Psikiyatride epileptik karakter terimi vardır. Bazı epilepsi türleri, tipik bayılmalarla değil, öfke nöbetleriyle seyreder" cümlesi ile Başbakan'ın rahatsızlığının Epilepsi olabileceğini de ileri sürdü. YALÇIN KÜÇÜK: "EPİLEPSİ HASTASI" Başbakan'ın Epilepsi hastası olduğu iddiası ilk kez dile getirilmiyor. 17 Ekim 2006 günü resmi aracında rahatsızlanan ancak götürüldüğü hastanenin kapısında araç içinde mahsur kaldığı için camların balyoz ile kırılması suretiyle kurtarılan Başbakan için daha önce de Yalçın Küçük "epilepsi hastası" teşhisini dillendirmişti. Bu konuda "Caligula Saralı Cumhur" ve "Epilepsi ile Orgazm" kitaplarını yazan Prof. Dr. Yalçın Küçük, başbakanın rahatsızlığının kaynağının 'epilepsi' olduğunu düşünüyordu. YILMAZ DİKBAŞ: "EPİLEPSİ DEĞİL, ÜSTELİK..." Asya Şafak Yayınlarından çıkan ve Yılmaz Dikbaş'ın yazdığı bir kitapta ise tam tersi tezler ileri sürülmüştü. 'Epilepsi ve Deha' isimli kitabında Dikbaş, Küçük'ün epilepsi teorisi gerçekdışı ve uydurma olduğunu, Lenin, Sokrates, Napolyon, Beethoveni Van Gogh, Sezar, İskender, Dostoyevski gibi isimlerin de Epilepsi olduğunu hatta epilepsi ile dahilik arasında bir bağ bulunduğunu yazmıştı. Dikbaş, kitabında Yalçın Küçük'ün tespitlerine karşı Başbakanı savunmuş ve "Başbakan epilepsi olsa dahi bu durum Başbakanlık yapmasına engel değil" tezini ortaya atmıştı. |
Bu kişllerin devamlı mutsuz olduğunu söyleyen Özdil yazısının
sonunda lafı Danıştay'da yaşananlara getirdi ve Başbakan'a bir
gönderme yaparak meselenin tıbbi olduğunu söyledi...
İşte Özdil'in çok tepki çekecek o yazısı...
KÖTÜ YAŞANMIŞ ÇOCUKLUK DÖNEMİ
ÖFKE KONTROLÜNÜ BOZAR
Öfke kontrolü, beynin ön bölgesinin işlevidir....
Çocukluk dönemi hayatidir; beynimizdeki nöronlar, tüm davranış
kodlarımız bu süreç zarfında gelişir. Aslında, ömrümüz boyunca
çocukluğumuzu yaşarız dersek, abartmış olmayız.
Kötü yaşanmış çocukluk dönemi, öfke kontrolünü bozar. Ailesi
tarafından dövülen, hatıraları travmalı çocuk, saldırganlığı sorun
çözme yöntemi olarak benimser. Ebeveynlerden birinin aşırı baskın
ve agresif olması, diğerinin pasif ve ezik olması, öfke patlamaları
yaşayan yetişkinlerin ortak hikâyesidir.
Bu tür aile ortamı, çocukta güven sorunu yaratır, dünyayla
güvensizlik üzerinden iletişim kurmasına sebep olur. İtaat kültürü
nedeniyle duygularını yerinde ve zamanında ortaya koyamaması,
birikir birikir, kontrolsüzlüğe yol açar.
DİKKAT ÇEKMEK İÇİN ÖFKEYİ
KULLANIR
Okulda-sınıfta önemsenmemesi, arkadaşları tarafından dışlanması,
yaşadıklarını kimseyle paylaşamaması, kendini yetersiz hissetmesi
de kontrol bozukluğunu tetikler; bunlara maruz kalan çocuk, dikkat
çekmek için öfke’yi kullanır.
Huy kabul edilir, huyu böyle denir, halbuki huyla alakası yoktur.
Psikiyatride epileptik karakter terimi vardır. Bazı epilepsi türleri, tipik bayılmalarla değil, öfke
nöbetleriyle seyreder. Söz konusu karakterler, ruh hallerini, abi o
an bende film koptu, gözüm hiçbir şeyi görmedi diye ifade ederler.
İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzuda, çılgınca asabileşirler;
ağızlarından çıkanı kulakları duymaz, sinirden titreyen
çenelerinden öyle laflar dökülür ki, tekme tokat girişseler, daha
iyidir.
ÇALKANTILIDIRLAR
Hemen peşinden derin pişmanlık duygusuna bürünürler, öylesine
normal, öylesine saygı-sevgi dolu olurlar ki, görenler gözlerine
inanamaz, sanki başka biri derler, iki ayrı kişi gibi...
Çalkantılıdırlar.
Öfkeyi baskılamaya çalışsalar bile, gündelik yaşamlarında
hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük olarak açığa çıkar, ipucu şeklinde
kendilerini ele verirler.
DEVAMLI
MUTSUZDURLAR
Öfke birikiminin zararı, sadece çevrelerine değil, asıl
kendilerinedir. Metabolizmayı haşat eder, şeker’e hipertansiyon’a
depresyon’a yol açar, bağışıklık sistemini zayıflatır.
Öfke kontrol bozukluğu yaşayan kişiler, devamlı mutsuzdurlar,
ellerinde değildir, çünkü, mutluluk hormonu adı verilen
serotonin’in çalışmasında sıkıntı vardır.
MESELE TIBBİDİR
(Herkes baro’ya soruyor. Ben tabipler odası’na sordum.)
*
Mesele hukuki değildir.
Tıbbi’dir.
YILMAZ ÖZDİL TÜM YAZILARI