'Oynadığım karakterle hayata bakışımız aynı'

SHOW TV'de yayınlanan 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisinde başrollerden birini üstlenen Bülent İnal, diziyi ve öyküye bakışını anlattı...

Bülent İnal, SHOW TV'de yayınlanan 'Bu Kalp Seni Unutur mu?' dizisinde başrollerden birini üstleniyor. 80 dönemini bilmeyen gençlerin kafasında bir pencere açmak için dizinin doğru bir proje olduğunu belirten Bülent İnal, 'oynadığım karakterle hayata bakışımız aynı' diyor.

Darbe döneminde yedi yaşında olan Bülent İnal, 'daha sonra okuyup araştırdığımda darbenin çok da iyi bir şey olmadığını öğrendim. Türkiye'nin içinde bulunduğu birçok sorunun kaynağı aslında 12 Eylül darbesi ve 1982 Anayasası'dır' diyor. İnal ile darbe dönemiyle başlayan sohbetimiz gündemden düşmeyen bıyık mevzusundan eski sevgilisini unutamadığı yolunda çıkan haberlere kadar uzandı. 

- Bu karakter size ne kadar yakın?
Sinan, sol bir örgütün lider kadrosunda sayılabilecek teorisyenlerinden biri. Darbeyle birlikte savrulduğu ve travma yaşadığı bir dönemi var. Böyle devrimci bir politik geçmişim olmadığı için normalde bir benzerliğimiz yok. Dünya görüşü ya da hayata bakış olarak tabii ki benzer yanlarımız var. Ama bizler daha apolitik neslin çocuklarıyız. Onlar gibi cesur değiliz açıkçası. 

- Sizin de kanıksadığınız gibi döneminizin apolitik olmakla eleştirilmesi için ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki bu hiçbirimizin suçu değil, sistemin sorunu. O zamanki eğitim sistemi de düşünmeme ve yorumlamama üzerineydi. Zaten kitap okumanın kötü bir şey olduğu üzerine eğittiler, öyle büyüdük. Darbe yapıldığında insanların yüzde 90'ı anayasaya evet dedi ki, o zamanlar yaşımız tutsaydı bizler de belki o yüzdenin içinde olacaktık. Bir televizyon kanalında sokak röportajlarını izlerken 20 yaşında üç tane gencin ellerini havaya kaldırıp 'Allah'ım İnşallah darbe olur da, bunlardan kurtuluruz' dediğini duyunca daha da dehşete kapıldım. Darbenin ne demek olduğunu hiç bilmeyen, hayatında öyle bir şey yaşamamış gençlerin neden darbe istediğini çok algılayamadım. Aileleri mi bunu empoze etti, yoksa politik süreçten oluşan kutuplaşmalar mı gençlere bunu söylettiriyor? Çünkü hiç bilmedikleri, sıkıntısını yaşamadıkları bir sistemi özlüyor ve istiyorlar. Gençlerin bunu anlaması, en azından kafalarında bir pencere açılması için doğru bir projede olduğumu düşünüyorum. 

- Gelecek için umutlu musunuz?
Her zaman umutluyumdur. Hiç öyle kaygılarım yoktur. Sonuçta cesur, dürüst ve namuslu olanlar tarihte bir şekilde kazanırlar. Belki de kazanmazlar ama bir gün onların haklılığı çıkar. Dünyanın daha güzel olacağını umut ediyorum. Umutsuzluğa kapılıp oturursak sıkıntılar çözülmez. Herkesin bir şey yapması lazım. 

- 'Bu ülkede yaşanmaz, biz adam olmayız' diyenlerden değilsiniz...
Hayır, niye yaşanmasın canım? Dünyanın en güzel ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Bu topraklarda çok köklü bir tarih ve kültür var. Bu ülkeden her şey olabilir. Sadece kendimize güvenmemiz ve çok çalışmamız lazım. O zaman her şeyi başarabiliriz. Ama oturarak ve şikayet ederek hiçbir yere varamayız. Sevmediğimiz şeyleri biz değiştirebiliriz, başkası değil.

HAYATA YENİDEN BAŞLAMAK MÜMKÜN
- Dizide en çok etkilendiğiniz hangi sahneydi?
Bütün ekibi hatta izleyiciyi de tabii ki Diyarbakır Cezaevi sahneleri etkiledi. Orada yaşananları daha önceden duymuştum ama birçok insan bunları bilmiyordu. Hatta ilk defa öğrenenler oldu. O sahneleri çekerken herkesin bir şaşkınlık içinde izlediğini ya da oynadığını görüyordum. Bu ülkede böyle bir işkence biçimi nasıl olabilir diye insanların bunu sorguladıklarını gördüm. Sokakta ya da internette 'inanmıyorum' diyenlere rastlıyorum. Darbenin ne olduğuyla ilgili belki de insanlar ilk defa yüzleştiler. Tabii ki bazıları görmezlikten geldi. 

- İzlemesi bazen çok zor geliyor... Geçen gün izlediğim sahnede hala 'hazır ol' vaziyetinde yatıyordunuz... 
Özellikle o dönemi yaşayanlar izleyemiyor. 12 Eylül belgesellerini izlediğimizde o dönemi anlatan koca koca insanların hala hüngür hüngür ağladıklarını gördüm. O günleri atlatamamışlar. Bunlar bizi daha çok etkiledi.  

- Oynadığınız karakter 'hayata yeniden başlamak mümkün mü' diye soruyordu, kendinizi çıkışsız hissettiğinizde bu soruya cevabınız ne olurdu? 
Her zaman yeniden başlamanın mümkün olduğunu düşünüyorum. Hepimiz bir dönem hayatın yükünün omuzlarımızda olduğunu, bir daha bu cenderenin içinden çıkamayacağımızı düşünmüşüzdür. Ama küçük bir şey olur ya da hayat sizi çok önemli bir dönüm noktasına getirir ve bir gün o cendereden kurtulursunuz. Hayat sizin için yeniden başlar. Sadece sizi hayata döndürecek şeyi fark etmeniz ve onun peşine takılmanız lazım. 

- Dizide evlenmek istemediği için sevdiği kadını kaybetme ihtimali yaşayan bir karakter vardı; neden erkekler evlenmeyi istemez?
Genel olarak kadın-erkek fark etmiyor. Evlilik kurumunda sorunlar ve çatırdamalar hep var. İnsanlar evlenmek istiyor aslında ama evlendikten sonra belki yürütemiyorlar. Çevremde bu kurumun çok sıkıcı olduğunu ve çok da inanmadıklarını dile getirenler var. Ama ben böyle düşünmüyorum. Evlilikle ilgili sorunlar yaşayan bir ailede büyümedim o yüzden bana çok uzak ve itici gelmiyor.

AŞK, İŞİMİ MOTİVE EDER
- Sizin aşka bakışınız nasıldır? Aklınızı başınızdan alır mı?
Valla, ne bileyim? Herkeste farklı seyreder. Çok mutlu, keyifli ve neşeli biri olurum. Aşk yaşadığımda her zaman peşinden gitmek isterim. Ayrıca aşkın enerjisini ve güzelliğini yitirmemesi içinse elimden gelen her şeyi yaparım. Öyle biriyim işte, ne bileyim çok da açıklayamam. Sonuçta güzel ve keyifli bir şey. İşimi ve sosyal hayatımı da çok motive eder. 

- Eski sevgilinizi unutamadığınızla ilgili çok haber çıkıyor, bu doğru mu?
Medyayla bunları tartışmak da bir tuhaf oluyor... Birçok şeyi onlardan okuyoruz ve gülüp geçiyoruz. Üstünde durmuyorum artık. Çünkü artık ellerinde bir liste olduğunu düşünmeye başladım. Sırayla birileri hakkında bir şeyler yazılıyor. O dönemde bir gazetede bilmem kimle nişanlandı yazarken diğerinde şimdi de bununla birlikte gibi haberler çıkıyor. Biz ne tuhaf insanlarız ki, bir hafta içinde üç kişiyle sevgili olup biriyle nişanlanıp ötekiyle kavga edebiliyoruz. Hiç öyle değiliz ki! Çok ahlaklı ve onurlu yaşamaya çalışıyoruz ilişkilerimizi. Genelde oyuncular sanki bir gün o barda bir gün bu barda gibi gösteriliyor. Bu haberlerin çoğunu ben de sizler gibi gazeteden okuyorum. Artık aramızda bunlar espri konusu olmaya başladı. 

- Şimdi de dizi ekibinden sanat asistanı ile birlikte olduğunuz yazılıp çiziliyor; bunu da sormadan geçemeyeceğim aslı astarı var mı?
Bu konuya bence hiç girmeyelim. Şimdi bu konuyla ilgili konuşmak istemiyorum. Daha sonra konuşuruz... Bir şey açıklanması gerekirse de zaten hiç çekinmem, çok da rahat yaşar ve açıklarım. Şu an öyle bir ortam yok. (Kahkahalar)

- Sanki varmış da yokmuş gibi oldu...
Çok muallak konuştum ama bazı şeyleri konuşmak için biraz erken.

İÇE KAPANIK BİR ÇOCUKTUM
'İyi ki oyunculuğu seçmişim. Çünkü çok içe kapanık ve çok sorunlu bir çocukluğum vardı. Hiç kimseyle konuşamazdım, çok cesur biri değildim. Her zaman  sorunlardan kaçmayı, insanlardan saklanmayı seçen, yalnız yaşayan biriydim. İç dünyam öyleydi. Tiyatro bir nevi tedavi biçimim oldu. Kendimle çok fazla yüzleşip sorunlarımı çözmeye başladım. Her yıl kendimle ilgili yanlışları, sorunları ve hataları fark ederim. Kısacası oyunculuk beni iyileştirdi. Gerçi daha sonra da fazla sosyalleşmeye başladım...'

BIYIK BIRAKMAYI DÜŞÜNMÜYORUM
- Kedilerin bıyıkları kesildiğinde dengeleri kaybolurmuş, bıyıklarınızı kesince size ne oldu?
Rahatladım. (Kahkahalar) Öyle bir sorun yok aslında. Bıyığı birkaç sene kullanıp kesince ilk bir hafta utanıyorsunuz aynaya bakarken. Ama sonra alışıyorsunuz. Bu dizilere başlayana kadar bıyıklı değildim. İlk başrol oynadığım dizide bıyıklarım yoktu. Sonra karakter bir değişim geçiriyordu ve o değişimde bıyık kullanmaya karar verdik. Sonra üzerine dönem dizisi 'Kurşun Yarası' geldi. Sanki hep böyle bıyıkla yaşıyormuşum, bıyıksız oynamazmışım gibi oldu. Bundan sonra rol gerektirmezse bıyık bırakmayı düşünmüyorum. İnsanlar da sürekli bıyık mevzusunu konuşunca bıyık öyle yapıştı kaldı.

SİBEL ATEŞ YENGİN -Akşam